Bu Blogda Ara

6 Mayıs 2016 Cuma

Diagonal - Diagonal 2008

2009 yılı. Diagonal’ın ilk albümü takip ettiğim bloglardan birisine yüklenmişti. Yeni yüklenen bütün progresif rock albümlerini görünce hemen indiriyordum. Diagonal’ı da 2009 yılında görüp hemen indirdim. Sonrasında Diagonal albümünü Beyoğlu’ndan eve yürürken kaç kez dinlediğimi hatırlamıyorum.

Diagonal müziği için günümüz Türkiye’sinin politik ağzıyla konuşayım. Diagonal gerici bir grup. İlerici ve gerici düşünceler var ya, işte Dioganal gerici düşüncede yer alan bir grup. Git, 40 yıl öncesinin müziklerini günümüze taşı.

Diagonal yaptığı müzikle aslında ne kadar ilerici (progres)  bir grup olduğunu daha ilk albümüyle kanıtlıyor. Hem de müziklerinde karamsar, kaotik ve saykodelik üzerine yeni bir atmosfer yaratarak.

Albümün açılış parçası ‘Semi Permeable Men-Brain’. Albümün bütününe yansıyan karamsar, kaotik, saykodelik atmosfer kendisini hemen belli eder. Alex Crispin 70’lerin Hammond’unu en az 70’li yılların müzisyenleri kadar iyi kullanıyor. ‘Semi Permeable Men-Brain’ albümde dinlenmesi en zor parçalardan birisi. Beggar’s Opera, Zappa gibi dönemin önemli grupları kadar kaliteli bir parça. Davulcu Luke Foster bana VDGG davulcusu "Guy Evans‘ı hatırlattı, hala da her dinleyişimde hatırlatıyor. Kasvetli bir atmosfer, parçanın 5. dakikasından sonra solo doğaçlamalara geçiyor. 5. dakikada ki ağır gitar ve ağır davul sonrası, Alex Crispin Hammond’u tekrar konuşturmaya başlıyor. Hemen ardından Davin Jackson’ın gençliğinden yaratıcı ve alıp bir yerlere götüren saksafon solosu. Saksafon Nicholas Whittaker.

2. parça; ‘Child Of The Thunder Cloud’. Çok yavaş giren bir piyano ve eşlik eden saksafon. Parçanın piayno ve saksafon ile olan giriş kısmı 2 dakikadan uzun sürüyor. Luke Foster davulla eşlik etmeye başlıyor sonrasında. Albümün en melodik parçası bu parça. 4. dakikadan sonra solo kısmına geçişte, gitarı sanki Robert Fripp çalıyor. Davulcu Luke Foster ve piyano’da Alex Crispin gerçek anlamda Diagonal müziğini yaratmışlar. Parçanın bitimi VDGG finalleri gibi.

3. parça; ‘Deathwatch’. Bütün parçalarda ki o kasvetli, kaotik atmosfer bu parçada da kendini gösteriyor. Albümde ki en kolay dinlenen parçası, ‘Deathwatch’ parçası. Eklektik progresif’e değilde, Canterbury ekolüne benziyor. (Ki hiç sevememişimdir bu türü)

Sürekli kendini tekrarlayan saykodelik ritimler progresif rock türünden ziyade post rock’a daha çok benziyor. Not olarak belirteyim, post sözü sonrası anlamında kullanılıyor, İngilizce’de. Post Rock; rock sonrası anlamında çevirebiliriz. Ama progresif rock müziğin sonrası olmaz. Malesef post progresif rock diye bir tür üretemiyoruz. Progresif rock’ın sonrası olmaz. Sonrası anlamına benzer şekilde 80’ler de neoprogressive rock diye bir tür üretildi. Ancak liderlik yapabilecek bir tür olamadı.



4. parça, ‘Cannon Misfire’. Albümde ki en kısa parça belki ama sonraki albüm için örnek oluşturacak olan parça  ‘Cannon Misfire’ parçası. Teknik düzeyi caz temeli üzerine oturunca ve grup elemanlarının yaratıcılıkları üst düzey olunca, 2000’li yılların en iyi progresif rock parçalarından biri ortaya çıkmış. 2013’te ki albüme ilham kaynağı olan parçadır. Parçanın yapısı King Crimson’un 90’lı yıllarda ki müzikal atmosferine benziyor.  Hatta aynısı ve daha fazlası.

5. ve son parça ‘Pact’ albümün en uzun parçası. Giriş kısmı ‘Semi Permeable Men-Brain’ parçasının girişine benziyor. En azından aynı yapı üzerine kurgulandığı kesin. ‘Pact’’ın ‘Semi Permeable Men-Brain’ parçasından farkı Synthzhesir’ın daha uzun bir şekilde kullanılması. Yer yer King Crimson’un ‘Lizard’ parçasını hatırlatırken, bazen de VDGG müziğini hatırlatıyor. En çok ise Tangerine Dream’in 70’lerin başında ki müzği ve YES’in ‘Tales from Topographic Oceans’ atmosferini hatırlatıyor. Parçanın Caz Fusion yapısı Synthzhesir’ın üzerinde tek kelime ile harika duruyor.

Sonuç olarak albüm, Wobbler’in ‘Hinterland’ parçasından sonra 70’lere yolculuk yapan en iyi albümlerden birisi. Senfonik yapı, Caz-Fusion, Teknik gitarlar, Folklorik saykodelik yapısıyla 2000’li yılların en kaliteli albümlerinden birisi. Ki zaten 2000 sonrası bu tarz kalitede albümlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Albümü dinlemeye başlamadan önce bir kaç bira alın, sonra dinlemeye başladıktan sonra içeceksiniz. Bir bira da yetmez bu albüm için. Siz en iyisi en az 2 bira alın. Muhtemelen 40 küsür dakikalık albümü dinlerken 2 birayı da bitirirsiniz.

Müzisyenler;

- David Wileman / Gitar, Perküsyon, Synth(Ses Düzenleyicisi), Vokal
- Nicholas Whittaker / Alto saksafon, Klarnet, Flüt, Kaydedici, Synth, Perküsyon, Vokal
- Alex Crispin / Bütün Piyanolar, Org, Kurşun Vokal, Synth, Perküsyon
- Daniel Pomlett / Elektrik Bas Gitar, Gitar, Perküsyon, Vokal
- Nicholas Richards / Gitar, Synth, Perküsyon, Vokal
- Ross Hossack / Synth, Bantlar, Filtreler, Perküsyon, Vokal
- Luke Foster / Davul, Synth, dize düzenlemeleri, Vokal

1. Semi Permeable Men-Brain (10:54)
2. Child Of The Thunder-Cloud (8:49)
3. Deathwatch (7:18)
4. Cannon Misfire (5:32)
5. Pact (14:00)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.