Bu Blogda Ara

18 Mart 2019 Pazartesi

U. K. - U.K. 1978


Süper-grup olarak 1977 yılında kurulan U.K. grubu 70'li yılların son önemli projesiydi. 1980 yılına kadar iki stüdyo albümü ve bir konser albümü yayımlayan U.K., sonraki yıllarda da tekrar biraraya gelerek müzik yapmaya devam ettiler ancak stüdyo albüm çıkarmadılar.

Grubun ana kadrosu korunsa da, 90'lı ve 2000'li yıllarda genç müzisyenler de katıldı. 1977 yılında kurulan ve ilk albümü 1978'de çıkan U.K. grubunun kadrosu; Yes, King Crimson ve Genesis gruplarında davulda olan Bill Bruford; King Crimson ve Uriah Heep'de bas gitar çalan John Wetton;  ve yine King Crimson'ın Red albümünün konserlerinde gruba katılan, daha önceleri Curved Air grubunun üyesi ve Metamorphosis adlı parçayı 16 yaşında iken besteleyen Eddie Jobson. Son olarak gitarda ise Frank Zappa grubundan gelen ve Soft Machine grubunda da çalan Allan Holdsworth.


Grup son olarak 2013 yılında bir araya gelerek konserler verdi. 4 yıl sonra grubun kurucu üyelerinden John Wetton ve Allan Holdsworth aramızdan ayrıldı.

'U.K.' albümünde parçalarının hepsinde Eddie Jobson'ın imzası var. 'Alaska' (kendi bestesi) parçası haricindeki bütün parçalarda Eddie Jobson diğer grup üyeleriyle ortak çalışarak parçaları yazıyor.

Albüm 70'lerin son süper-grubunun ürünü olsa da, günümüzde U.K. parçalarını örnek alan bir çok modern progresif rock ve metal grubu (Dream Theater, Transatlantic) var. Bunda Eddie Jobson'ın elektrik piyanosunun ve John Wetton'un bas gitarının katkıları yadsınamaz.

8 parçadan oluşan albümde her bir parça virtüözlük gerektiren türden parçalar. Her parçanın eklektik bir yapısı olması nedeniyle de coverlanması yada bir benzerinin yapılması bir hayli zor. 

'In The Dead of The Night', bir sonraki yıl çıkan YES'in Drama albümünden 'Machine Messiah' gibi tamamen virtüözlüğe ve tekniğe dayanan parça. Chris Square ile John Wetton'u karşılaştırmak yersiz ancak en iyi bas gitaristler diye liste yapılsa her ikisininde bu parçayla varolması işten değil.

'By The Light of Day', bir kaç yıl sonra kurulacak olan ve John Wetton'un da orada müziğe devam edeceği Asia grubunun müzikal atmosferinin ön habercisi niteliğinde parça. Parçanın soloları ise tamamen Eddie Jobson'ın elektrik keman ve elektrik piyanosuna dayanıyor.

'Presto Vivace And Reprise', albümün en kısası olmasına rağmen müzikal anlamda en doyurucu parça. Eddie Jobson'ın elektrik piyanosu ise yıllar sonrasının Jordan Rudess'i gibi. Wetton ve Bruford ise 1974-75 King Crimson dönemini tekrar yaşatıyor.

'Thirty Years', Allan Holdsworth'un gitarını ilk kez canlı canlı hissetmeye başlıyorsunuz. Allan Holdsworth burada grubu rock'tan alıp caz'ın dünyasına götürüyor. Tahminim albümdeki en iyi solo kısmı buradadır.


'Alaska', Jobson'ın kendi albümlerinde kullanacağı new-wave tarzına alıştırma yaptığı bir parça. Dört buçuk dakika süren parçanın yarısı tamamen Jobson'un elektronik seslerinin kontrolünde. Diğer kısmı ise King Crimson avantgardlığında. 'Alaska' albümdeki bütün parçalar gibi şaşırtıyor.

'Time To Kill', pop şablonuyla hareketli bir şekilde başlıyor. Iki dakika sonrasında ise Jobson'ın virtüözlüğü ortaya çıkıyor. 'Thirty Years' ile birlikte en doyurucu soloya sahip ikinci parça.

'Nevermore', Holdsworth ile Jobson'un virtüözlüğünü tekrar birlikte gördüğünüz ikinci parça. Albüm genel olarak caz-fusion ve eklektik atmosferinde olsa da bu parçada senfonik yapıyı görerek grubun yaratıcılıkta sınır tanımadığını görebilirsiniz.

Albümün kapanış parçası, 'Mental Medication'. Grup üyelerinin hangi müziklerden beslendiklerini, müzikte ne yapmaya çalıştıklarını bu parçayla daha net anlarsınız. 60'lar ve 70'lerin pop(folk), caz, funk, avantgard ve klasik müziğin hepsi bir arada.

U.K. grubu'nun bu ilk albümünden sonra Bill Bruford ayrılacak yerine Frank Zappa'nın grubundan Terry Bozzio geçecek. Ve grup yine aynı kaldığı yerden devam edecek.

Albüm, grup uzun yıllar bir arada olmadığı için unutulanlar arasında kaldı. Ancak yine de progresif rock hayranları tarafından ve 70'lerin müziğini günümüzde yaşatmaya çalışanlar gruplar tarafından sıkça başvurulanlar arasında yer almaya hala devam ediyor.

1. In The Dead of The Night (5.38)
2. By The Light of Day (4.32)
3. Presto Vivace And Reprise (2.58)
4. Thirty Years (8.05)
5. Alaska (4.45)
6. Time To Kill (4.55)
7. Nevermore (8.09)
8. Mental Medication (7.26)

John Wetton / Bas Gitar, Vokal
Allan Holdsworth / Akustik & Elektrik Gitar
Eddie Jobson / Elektrik Keman, Klavyeler
Bill Bruford / Davul, Perküsyon

6 Mart 2019 Çarşamba

Amon Düül II - Tanz Der Lemminge 1971




Amon Düül II, 1960'ların sonlarında komün olarak kurulduktan bir süre sonra müziğin niteliğinde anlaşamadıkları için ikiye bölünen gruplardan bir tanesi. Amon Düül adıyla devam eden grubun ömrü uzun sürmeyecek ve dağılacaktır. Amon Düül II ise günümüzde de hala albüm çıkarmaya devam edecektir.

Bütün krautrock grupları gibi Amon Düül grubu da deneysellik ve doğaçlama üzerine kuruludur. Dolayısıyladır ki, bütün krautrock gruplarında avantgard bir atmosfer hakimdir. Grup ikiye ayrıldıktan sonra da ortaya çıkan müziklerde yine avantgard atmosfer hakimdir. Amon Düül adıyla devam eden grup ilk dönem krautrock'ına daha sadık kalırken, Amon Düül II grubu biraz daha saykodeliğe kayacaktır. Nitekim Amon Düül grubunun son albümü Popol Vuh atmosferinde bir albümdür. Ancak Amon Düül II grubu daha ikinci albümden itibaren özellikle İngiltere'de popülerleşen saykodelik müzikten beslenmeye başlamıştır. 'Tanz Der Lemminge' albümünde bu saykodelik izler yoğunluktadır.

Krautrock'ın bir çok tanımı yapılır. Bir çok kişiye göre progresif rock değil, hatta bir alt türü bile değildir. Onlar krautrock'ı kendi iç dinamikleriyle tanımlamaya çalışırlar ki, en doğru yaklaşımda odur. Çünkü dönemin avrupa ülkelerine bakıldığında İngiltere'de yapılan müzik başı çekerken bir çok ülkeden onları takip eden gruplar çıkmıştır. Ancak bazı ülkelerin bazı grupları ise kendi kültürlerinden ve halk müziklerinden etkilenerek müzik yapmışlardır. PFM, Area, Banco, Le Orme gibi italyan grupları kendi halk ezgilerini kendi müziklerinde kullanmışlar ve böylelikle italyan progresif rock'ı diye bir tanım ortaya çıkmıştır. Aynısı Türkiye'de de olmuş, türk halk ezgileri ile saykodelik atmosfer birleştirilerek Anadolu rock oluşmuştur. İspanya'dan endülüs rock, Fransa'dan Zeuhl tarzı gibi İngiltere merkezli progresif rock'tan bambaşka müzikler oluşmuştur.

Krautrock, bir çok avrupa ülkesinden çıkan farklı türlerden çok daha farklı bir tür. Bu bir çok ülkeden grupların İngiltere merkezli rock'ı takip etmelerinden dolayı saykodelik atmosfer ve blues şablonu ağırlıktadır. Krautrock'da ise bunların izlerine yok denecek kadar az rastlanır. Amon Düül II dahi özellikle Pink Floyd'un saykodelik atmosferinden etkilenirken ortaya çıkardıkları müzik benzersizdir.

Krautrock'ı ben ikiye ayırıyorum.

İlki elektronik ağırlıklı krautrock, diğeri saykodelik ağırlıklı krautrock. Elektronik ağırlıklı krautrock gruplarının bir kısmı bir süre sonra elektronik müziğin öncüleri olmuşlardır. Diğer kısmı ise aynı atmosfer üzerinden üretmeye devam etmişlerdir.


Saykodelik ağırlıklı krautrock grupları ise 70'lerde varolduktan bir süre sonra müzikteki etkileri dönemin bir çok saykodelik rock gruplarında olduğu gibi yok oldu.

Ancak döneminde Almanya'dan çıkan her grup krautrock grubu değildir. Örneğin Eloy, Novalis, Grobschnitt, Triumvirat, Birth Control krautrock olmayan grupların başında geliyor.

Bir krautrock grubu olan Amon Düül II'de etkisi yok olan grupların başında geliyor. Tangerine Dream, Can, Kraftwerk gibi gruplar müzik üretmeye ve müziğe yön vermeye devam ederken, Amon Düül II, Faust gibi gruplar hala müzik üretmeye devam ediyorlar olsa da, yeni dönem müziğin üzerindeki etkileri yok denecek kadar az değil, yoktur.

'Tanz Der Lemminge', Amon Düül II grubunun en farklı, daha doğrusu en benzersiz albümü. Diğer albümlerinde ağırlıkta olan doğaçlamaya bu albümde çok fazla başvurulmuyor. Parçalar içinde deneysellik az iken albümün içine dağılan hemen hemen her parça da etkisi hissedilen farklı türlerden ezgiler ve ritimler biraraya getirilmiş gibi duruyor.

Amon Düül II'nin ilk albümlerini de dinlediyseniz, albüm size çok yabancı gelmez ancak çok farklı sesler duyacağınız için bir çok parça ilginç gelebilir. 17 parçadan oluşan albümün 10'dan fazla parçası çok kısa denecek türden ve her biri birbirinden bir hayli duygu yoğunluğuna sahip.


Albümde en çok dikkatinizi çekecek olan 'The Marylin Monroe-memorial-Church' parçası. Parça Pink Floyd'un Ummagumma albümünün içinden fırlayıp bu albüme düşmüş gibi duruyor. Tabi albümün içine düşerken minimalist bir atmosfere bürünüyor. Eğer parçayı severseniz, aynı avantgard atmosferi ve minimalist yaklaşımı Tangerine Dream'in 'Zeit' ve Popol Vuh'un 'Hosianna Mantra' albümlerinde de bulabilirsiniz. Her üç grupta Pink Floyd'dan etkilenirken aynı dönem, Pink Floyd'da onlardan etkilenmişlerdir.

'Tanz Der Lemminge' albümü Amon Düül II grubunun en az bilinen ve dinlenen albümlerinden biri olmasına rağmen müzikalite açısından bir daha tekrarlanamayacak düzeyde kaliteli bir albüm. Bazı albümleri ve bazı grupların yaptıkları müzikleri bir zamana sığdıramadığım için zamanın ötesinde diye tanımlamışımdır. 'Tanz Der Lemminge' albümü de benim için onlardan bir tanesidir.

1. In The Glassgarden (1:39)
2. Pull Down Your Mask (4:38)
3. Prayer To The Silence (1:04)
4. Telephonecomplex (8:23)
5. Landing In A Ditch (1:12)
6. Dehypnotized Toothpaste (0:52)
7. A Short Stop At The Transylvanian Brain-Surgery (5:00)
8. Little Tornadoes (2:08)
9. Overheated Tiara (1:46)
10. The Flyweighted Five (1:26)
11. Riding On A Cloud (2:33)
12. Paralyzed Paradise (3:07)
13. H.G. Wells' Take Off (1:22)
14. The Marylin Monroe-Memorial-Church (18:03)
15. Chewinggum Telegram (2:42)
16. Stumbling Over Melted Moonlight (4:34)
17. Toxicological Whispering (7:47)

Chris Karrer / Gitar, Keman, Vokal (2,4)
John Weinzierl / Gitar, Piyano, Vokal (12)
Falk Rogner / Org, Elektronikler
Kalle Hausmann / Elektronikler
Lothar Meid / Bas Gitar, İkili Bas, Vokal (7, 11)
Peter Leopold / Davul, Perküsyon, Piyano
Renate Knaup-Krötenschwanz / Vokal (11)

Konuklar
Jimmy Jackson / Org, Kilise Orgu, Piyano
Al Gromer / Sitar
Rolf Zacher /Vokal (13)

1 Mart 2019 Cuma

Tusmorke - Hinsides 2017




Geçen yıl çıkan albümlere çok odaklanamadım ancak yine de önüme çıkan bazı albümler gerçekten iyiydi. Dinlediklerimin arasından yılın albümü diyebileceğim iki albüm vardı. Birincisi 40 yıl sonra kalitesinden ödün vermeden mükemmel bir albüm çıkartan Bubu'nun 'El eco del sol' adlı albümü diğeri ise dinlemekten kendimi alıkoyamadığım Tusmorke'nin 'Fjernsyn i farver' idi. Tusmorke'nin albümünü Bubu'nun albümüne kıyasla daha fazla dinlediğim için sanırım yılın albümü Tusmorke grubuna ait olabilir.

2017 yılında da bloğa koyayım diye bir liste hazırlamaya çalıştığımda 50'nin üzerinde albüm dinlemiştim. Aralarından sadece 30'u dikkatimi çekmişti. Listeyi hazırladım ancak her albüme bir kaç cümle yazayım diye düşündüğümden ve yazıp bitiremediğimden listeyi yayımlamadım. O listede 2018'in en iyisi diye söylediğim Tusmorke'nin 'Hinsides' albümü de vardı. Aynı yıl çıkardıkları diğer albümü tamamıyla dinlemediğim için o albüm hakkında bir şey diyemem.

Tusmorke, 2009'da biraraya geldiklerinden 3 yıl sonra ilk albümlerini çıkardılar. İkinci albümlerini ilk albümden iki yıl sonra Wobbler'in kurucusu Lars Fredrik Froslie'nin katılımıyla 2014'de çıkardılar. Aynı gruptan davulcu da aynı ikinci albümde gruba dahil oldu. 2012'den 2017 yılına kadar toplamda 3 albüm çıkaran Tusmorke, 2017 ve 2018'de ikişer albüm çıkardılar. 2018'de çıkan albüm benim dinlediklerimin arasında en iyisi olurken, 2017'de çıkan 'Hinsides' albümü de en iyi albümlerden biri oldu.

Tusmorke'nin 2018'deki albümü diğer albümleri gibi saykodelik ve folk ağırlıktaydı ama fazlalık olarak senfonik atmosfer içindeydi. O yüzden yazın yazdığım yazıda söylediğim böyle hali daha iyi olmuş hatta Wobbler'in yanına yaklaşmıştı demiştim. 'Hinsides' albümünde de senfonik atmosfer yoğunlukta ama 'Fjernsyn i farver' albümü kadar değil.

'Hinsides' albümünde aynı yıl çıkan ve konsept bir albüm 'Byryda'da olduğu gibi bazı çocuksu yanlar var. Albümün açılış parçasının başlangıcında ve devamında olan çocuksuluk gibi.


Tusmorke, müzikal olarak 70'lerin Black Sabbath'ının karanlık tarafını alırken müziğin içine norveç  halk ezgilerini koyarak 7 albüm yaptı. Her albümde Black Sabbath karanlığı olduğu kadar halk ezgileri de yer tuttu. Senfonik bir atmosfere bürünmesi de Lars Fredrik Froslie'ye ait.

Grup üyeleri, Lars hariç, müziği eğlenerek yaptıkları için kendilerine birer takma ad bulmuşlar. İlk albümünü yazarken farketmiştim ad koyduklarını ve aklıma alman Grobschnitt grubu gelmişti. Grobschnitt grubu üyeleri de müziğe başladıkları andan itibaren kendilerine takda ad koymuşlar ve müziklerini de kasmadan yada birilerine sevdireceğiz diye yapmamışlardı. Her iki grubunda mentalitesi birbirine yakın. Grobscnitt kendi döneminde saykodelik ve senfonik yapılı müzikleri temel alıp albümlerini yaparken Tusmorke'nin müziği saykodelik, halk müziği ve senfonik yapılı.

'Hinsides' albümü 5 parçadan oluşurken ilk 4 parçada halk müziği ve saykodelik ağırlıkta. İlk 4 parçanın sonuncusunun sonunda (Lyssky Drom) senfonik yapıya dönüyor ve bir nevi ağıt olan son parça da ise tamamen senfonik bir hal alıyor.

'Lyssky Drom', bu parça hakkında bir şeyler yazmasam olmaz. 70'lerin progresif gruplarından ve geçen yıl yeni bir albüm çıkararak hala varolduğunu belirten Renaissance tarzında bir parça, 'Lyssky Drom'. Renaissance grubu müziğini klasik müzik üzerinden yaparken Tusmorke bunu halk müziği üzerine oturtarak yapıyor. Parça çok yavaş akmasına rağmen klasik müziğin etkisini iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Albümün özeti, albüm kapağınında özeti biçimindeki 'Sankt Sebastians Alter' adlı parça ortaçağ Norveç'indeki ölüm, cenaze ritüelinin konusuna sahip. İlk dört parçadaki gibi saykodelik, folk ezgilerine sahip olsa da, aynı yıl çıkan Wobbler grbunun albümünden çok da farklı olmayan 23 küsür dakikalık şaheser. Parçanın senfoniğe kaymasında sanırım Wobbler grubununun kurucusu ve davulcusunun payları azımsanmayacak kadar çok.

2018'deki ilk albümleriyle yıl içinde en çok dinlediğim yeni albümlerden olan Tusmorke grubu bu albümüyle de benim için 2017'nin en iyi albümlerinden birisine sahip.

1. Hjemsøkte Hjem (5.20)
2. I Feel Like Midnight (I Dream I'am Awake) (5.15)
3. Rykende Ruin (7.07)
4. Lyssky Drøm (6.11)
5. Sankt Sebastians Alter (23.35)

Süre : 47.28

Benedikt Momrak 'Benediktator' / Perküsyon, Vokal, Glockenspiel, Bas Gitar
Lars Fredrik Froslie / Grand Piyano, Klavnet, Hammond, Minimoog, Mellotron
Kristopher Momrak 'Krizla' / Vokal, Flüt, Perküsyon
Martin Nordum Kneppen 'Hlewagastir' / Davul, Perküsyon

Konuklar

Dreymimaor / Flüt, Boynuz, Geri Vokal,
Ole Jorgen Benedictow / Konuşmalar (5)
Martin Oby / Konga (2)