Bu Blogda Ara

24 Nisan 2018 Salı

Tangerine Dream - Wavelenght 1983



Mike Gray, Amerikalı muhalif yazar, belgeselci, araştırmacı ve sinemacı. 2013 yılında ölen Mike Gray hakkında akıllarda kalan 1968 yılında Amerikan Devrimi 2 adlı belgesel filmdir.

Benim Mike Gray'i biliyor olmam entellektüelliğimden falan değil, Tangerine Dream grubundan  1983 yılında yaptığı 'Wavelenght' albümünden dolayıdır. Tangerine Dream hayranlığım nedeniyle grubun yaptığı bazı film müziklerinden dolayı, bazı filmlerini de merak edip izlemişliğim var.

'Wavelenght' de Tangerine Dream'in aynı adlı film için yaptığı bir albüm. Amerikalı bağımsız yönetmen Mike Gray'in yönetmenliğini yaptığı film bilim kurgu konusu olan bir film. Filmi izlemedim ama izlenecekler listesine aldım konusunu ve eleştirilerini okuyunca. Kabaca filmi tarif etmeye kalkışırsak film, Gizli Dosyalar E.T. arasında duran bir yapım. Okuduklarımdan bunu çıkarabildim. Gizli dosyalar 9 yıllık serisini 2 kez bitirdiğim için Waveleght filmi bir hayli ilgi çekici geldi. Şu oyundan başımı kaldırıp en yakın zamanda o filmi de izleyeceğim.  

Tangerine Dream'in kaçıncı albümüdür bu, bilmiyorum. Ama efsaneleşmiş kült korku filmlerinden olan 'The Exorcist' yönetmeni William Friedkin'in 1977 yılındaki Sorcerer filminin müziklerini yapmalarıyla sinemaya açıldıklarını biliyorum. Bu albüm ise 4. film müzikleri albümü, daha sonrasında aksiyon-suç, fantastik, korku-gerilim ve tabii bilim kurgu filmleriyle birlikte 40 civarında filmin müziklerini yaptıklarını da belirteyim.

'Wavelenght' albümüne gelirsek, öyle 70'lerin klasik Tangerine Dream müziğinin atmosferi yok. 'Force Majure' albümünde kendisini fazlasıyla belli eden senfonik yapı burada daha baskın çıkıyor. Parçalar kısa kısa olduğu için(albümde 16 parça var) özel olarak şu parçaları dinleyin diyemem.

Albümü bütün olarak dinlemenizi ve ilgi çekici filmi de izlemenizi tavsiye ederim. Hoş! Tangerine Dream dinleyip, bilim kurgu'dan uzakta duran birini de henüz görmedim.

1. Alien Voices (0.16)
2. Wavelength Main Title (1.54)
3. Desert Drive (Quichotte Part One excerpt) (2.00)
4. Mojave End Title (3.59)
5. Healing (2.23)
6. Breakout (1.09)
7. Alien Goodbyes (1.50)
8. Spaceship (2.18)
9. Church Theme (3.41)
10. Sunset Drive (3.23)
11. Airshaft (3.10)
12. Alley Walk (2.55)
13. Cyro Lab (2.13)
14. Running Through The Hills (1.30)
15. Campfire Theme (1.23)
16.  Mojave End Title Reprise (3.51)

Süre : 37.55

Christopher Franke / Klavyeler, Synthesizer (ses düzenleyicisi)
Edgar Froese / Klavyeler, Synth, Bas Gitar, Elektrik Gitar
Johannes Schmoelling / Klavyeler, Synth

15 Nisan 2018 Pazar

Eloy - Colours 1980


Eloy, kimi progresif rock sevene göre 70'lere özel uzay rock (space rock) yapan bir grup o yüzden progresif sayılmaz, kimine göre ise tam tersi.  Aslında bu durum sadece Eloy'a özgü bir durum değil, dönemin bir çok ünlü grubu içinde aynı düşünceler var. Örneğin, Pink Floyd'un yaptığı müziğin de  progresif değil, saykodelik uzay rock olarak tanımlanması gerekir diyenler az değil.
Bir ara benim de aklımı bir süre kurcalamıştı ama şimdi biraz daha net bakabiliyorum. Daha önceki yazılarımdan bazılarında belirtmiştim, prog denince aklıma ilk gelen türler senfonik, eklektik ve caz füzyon'dur; sonrasında ise eletronik, kraut veya folk  geliyor. Saykodelik ve uzay rock ise en son bile diyemeyeceğim, çok nadir olarak dinlediğim progresif rock türleri(neoprog yada metal türlerini ise yok sayıyorum). Ancak bazı gruplar bu kategorilendirmenin biraz dışında kalıyor.
Eloy; saykodelik uzay rock denince akla gelen ilk gruplardan. En iyi yorumlayan yada en kalitelilerinden diye değil, kendi müzik zevklerini ve yaratıcılıklarını sınırlamadan ortaya koyabildikleri için ilk akla gelen gruplardan.  Yoksa saykodelik yada uzay rock bir şablondur, Eloy da bu şablon üzerinden müzik yapıyor değildir.
Eloy, kendi müzik tarihlerinde çok fazla eleman değişimine gidilmiştir. Bu 3-4 yılda bir eleman değişikliği nedeniyle aklıma hep King Crimson geliyor. King Crimson da Eloy gibi sürekli eleman değişikleri yaparak günümüze kadar gelmiştir.  Her iki grubu da ayakta tutan tek kişidir. King Crimson için Robert Fripp, Eloy içinde Frank Bornemann. Hal böyle olunca her eleman değişikliği de her iki grubun müziğin de değişimlere neden olmuştur.
O yüzden her iki grubu da dinlerken albümlerin dönemlerine ve müzisyenlerine bakmakta yarar var.
Frank Bornemann, 1980 yılı öncesi grup üyeleri ile yaşadığı bazı ego temelli  anlaşmazlıklar dolayısıyla yanına yeni müzisyenler alarak 'Colours' albümünü çıkarmak zorunda kaldı. Müzisyenler değişince haliyle ortaya 70'lerin ortalarında ortaya koydukları senfonik yapılı parçalar yerine kısa, hazmetmesi kolay parçalar ortaya çıktı.
'Colours' albümü bu yüzden 'Ocean', 'Dawn' gibi şaheserlerin yanında biraz sönük kalıyor. Ama ilginçtir, 1977-79 yılları arasında çıkan Eloy albümleri kadar bu albümü de seviyorum. Evet, bir 'Ocean' yada 'Dawn' albümleri kadar müzikalitesi yüksek  değil ama albenisi yüksek olan bir albüm. Belki de albüm kapağının kişi de uyandırdığı merak da olabilir.
Albüm ise, 70'lerin başında bir çok rock grubu tarafından denenmiş ve kısmen de progresif rock'ı anlatırken yararlanılan folk, elektronik  müziği içinde barındırıyor. Burada folk derken 'Impressions' parçasından bahsediyorum. Grup üyelerinin hiç biri flüt çalmazken o flüt sesini nasıl çıkartmışlar, merak konusu. Elektronik ise (elektronik pop da diyebilirsiniz) açılış parçası 'Horizons' da var, ve fazlasıyla Alan Parson's Project'i anımsatıyor.  
Kapanış parçası 'Sunset' ise niyeyse bana Tangerine Dream'in bir albümünün finalini çağrıştırıyor. Böyle güzel bir finali aslında başa alıp, 70'lerin ortalarında çıkardıklar albümleri gibi bir albüm ortaya çıkarabilirlerdi.
Albümdeki favori parçam 'Child Migration'. İki elektrik gitar ile ağır progresif rock gruplarına çalım atan, karmaşık melodi ve ritimleriyle gerçek anlamda progresif, yani ilerici rock'ın örneklerinden olan bir parça.
'Denizden babam çıksa, yerim diyen' deniz sevdalısı nasıl denizsiz yaşayamıyorsa, bir Eloy hayranı olan ben de uzun süre Eloysuz  duramıyorum. Eloy'a dönüş yaptığım her zamanda mutlaka önüme çıkan albümlerden birisi de 'Colours'.
 
1. Horizons (3.20)
2. Illuminations (6.19)
3. Giant (6.05)
4. Impressions (3.06)
5. Child Migration (7.23)
6. Gallery (3.08)
7. Silhouette (6.57)
8. Sunset (3.15)

Süre : 39.33
Frank Bornemann / Elektrik & Akustik Gitar, Vokal, Yapımcı
Hannes Arkona / Akustik & Elektrik Gitar
Hannes Folberth / Klavyeler
Klaus-Peter Matziol / Bas Gitar, Geri Vokal
Jim McGillavray / Davul, Perküsyon
Konuklar
Edna & Sabine / Vokal (1. parça)

4 Nisan 2018 Çarşamba

Grobschnitt - Jumbo 1975



Grobschnitt, müziğe başladıkları andan itibaren sürekli yenilik arayan, bulduklarında da parçalarına, albümlerine yansıtan ender yaratıcı gruplardan birisi.

Çıkardıkları ilk iki albümdeki farklı tarzda yaratıcılıkları 3. albümlerinde de devam ettirdiler. İlk albümlerindeki saykodelik-uzay-kozmos sesler, var iken, ikinci albümlerinde yerini  saykodelik sesler ile gitar doğaçlamalarına bıraktı.

Grobschnitt'ı anımsamanın en iyi yolu ise ikinci albümleri 'Ballermann' da bulunan iki bölümlük 'Solar Music'. 'Ballermann' albümünün başarıya ulaşmasında en çok etkisi olan 'Solar Music'. Çok geçmeden de Solar Music adı altında konserler ve bir de konser albümü yapıldı. İşte bu, 'Ballermann' ve 'Solar Music' etkisi devam ederken sessiz sedasız grubun yeni albümleri 'Jumbo' çıktı. İlk albüm önceki iki albüm gibi ingilizce idi. Aynı adı taşıyan bir de almancası da çok geçmeden grubun diskografisinde yerini aldı. Çok geçmeden, benim için, en iyi progresif rock albümleri arasına giren 1977 çıkışlı 'Rockpommel's Land' albümlerini çıkardılar.

'Ballermann' albümünden başlayıp 'Rockpommels Land' albümüne gelmenin sebebi 'Jumbo' albümlerinin iki albümünde tam arasında yer almasıdır. Bu albümdeki parçalardan kolaylıkla anlaşılabilir. Özellikle 'The Clown' parçasında ki ikili gitarın mükemmel uyumu ve davulcunun seri ritimler ortaya çıkarması Ballermann albümünün etkisini devam ettirdiğini gösteriyor. 'Sunny Sunday's Sunset' parçası ise senfonik uyumuyla 'Rockpommels Land' atmosferinin öncülüğüü yapıyor.

Albümde 6 parça olmasına rağmen albümde 4 parça vardır ve kısa bir albümdür. Kısa olmasına rağmen her bir parçanın fazlasıyla karışık ritimler, armoniler ve melodiler içermesi nedeniyle albüm kısa değil, uzun olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. İlk parça 'The Excursion Of Father Smith'. Parça, bir çok yerde Genesis'in ilk dönemini çağrıştırırken, özellikle klavye ve synth kullanımında, bir çok yerde de YES'in, evet burada da özellikle gitar kullanımı, 1972 sonrası atmosferini hissediyorsunuz.

'The Clown', albümdeki en yaratıcı parça ve albümdeki favori parçam. Bazı yerlerde YES ve Genesis atmosferini hissettirse de aslında 'Ballermann' albümünün, bu albüme uzanmış bir parçası gibi.

'Dream And Realty', Grobschnitt'in 'Anymay', 'Drummer's Dream' parçalarında ki gibi bir şablona oturtulmuş olan bir parça. Artı olarak ilk albümlerinde ki kozmik-uzay sesleri burada biraz daha fazla. Kötü mü, elbette değil. 70'lerin progresif rock gruplarının sıkça başvurduğu yollardan bir tanesi, parçaların bir şablona oturtulmasıdır. Grobschnitt de bunu gayet iyi ortaya koyuyor.

'Sunny Sunday's Sunset' albümün kapanış parçası, aynı zamanda 'Rockpommels Land' albümüne bir kapı aralayışı. Bu parçadan bir sonraki albümün müzikal atmosferini kolaylıkla yakalayabilirsiniz.

'Jumbo', Grobschnitt'in az bilinen yada gözardı edilen bir albümü. Bir progresif rock sever için ise 'Ballermann' ve 'Rockpommels Land' şaheserlerinin arasında bilinmesi gereken bir albüm.

1. Jupp (0.13)
2. The Excursion Of Father Smith (9.37)
3. The Clown (6.42)
4. Dream And Realty (5.25)
5. Sunny Sunday's Sunset (11.30)
6. Auf Wiedersehen (0.54)

Süre: 34.21

Stefan Denielak (Wildschwein) / Ritim ve Akustik Gitar, Vokal, Geri Vokal
Gerd-Otto Khün (Lupo) / Elektrik Gitar
Volker Kahrs (Mist) / Org, Piyano, Mellotron, Synth (ses düzenleyicisi)
Wolfgang Jager (Popo) / Bas Gitar
Joachim Ehrig (Eroc) / Davul, Perküsyon, Elektronik Efektler ve Sesler
x