Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2017 Perşembe

Mahavishnu Orchestra - The İner Mounting Flame 1971




'Bana bakın, saniye'de 500 nota basıyorum'.

Geçenlerde facebook'ta ki bir grupta arkadaşın biri böyle yazmıştı, progresif rock'ın hızlı çalınınca daha iyi olduğunu düşünenlerle dalga geçmek için. Dalga geçilmeyecek gibi de değiller. Progresif'i sadece Dream Theatre, Opeth yada Porcupine Tree'den ibaret sayanların genel düşünceleri genelde böyle.

Yazıya başlayınca başka bir olay aklıma geldi. Sanırım 6-7 yıl oldu. Türkiye'de müzik üreten önemli isimlerden biri olan Hasan Cihat Örter, internet'in yaygınlaşmasıyla kendisini sosyal paylaşım sitelerinde buldu. Sosyal paylaşım sitelerinde birebir dinleyici ile buluşunca yavaş yavaş bazı anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Özellikle 20'li yaşlardaki gençlerin inci sözlük ağzıyla konuşmaları Hasan Cihat Örter ile anlaşmazlıklara, sonrasında da hakaretlenmelere sebep oldu.

Olaya geleyim. Hasan Cihat Örter bir konserinde gitar solo çalmaya başlarken ayağı takılıp düşüyor, bunu gören ergenler de dalga geçmeye çalışıyorlar akıllarınca. Birinin yaptığı video'da ilk önce Hasan Cihat Örter'in o konser görüntülerini paylaşıp, sonrasında da nasıl gitar çalınacağını göstermeye çalışıyor. Tabii göstermeye çalıştığı şey ise, gitar nasıl hızlı çalınır.

Bu tarz düşünceye sahip olan gençler maalesef progresif dinlediklerini sanarak etrafta dolaşıyorlar. Sadece dolaşmakla kalsalar iyi, üzerine bir de ahkam kesiyorlar. Bir çoğu belli başlı grupların fanları olarak tarikatlar gibi hareket ediyorlar.

Öyle karşınıza birileri çıktığında başlıyorlarsa, en iyi gitarist bilmem kim, dünyanın en iyi davulcusu şu'dur diye; yanlarından koşarak uzaklaşın.

Dün Mahavishnu Orchestra'yı yazayım diyerek ilk albümünden başlamak istedim. Youtube'den hemen albümü bulup indirdim. Sonra da dinlemeye başladım. 3. parça olan 'Noonward Race' parçasına gelince ilk önce bir duraksadım. Çünkü yukarıda anlatmaya çalıştığım, progresif rock'ın hızlı çalınışı daha makbuldür diye düşünenlerin, bu parçayı görünce yada duyunca ne hissedeceklerdi. Muhtemelen karmaşık yapılı olduğu için hiç bir şey hissetmeyeceklerdi.

Nerden mi biliyorum. Bir gün en iyi gitarist, en iyi bilmem ne diye parça göstermeye çalışan birisine YES'i dinledin mi diye sormuştum. İlk kez duyduğunu söylemişti ve gönderdiğim parçayı da, çok uzun bu, diyerek dinlememişti. Her neyse, bir parça yüzünden fazlasıyla geveledim.

Mahavishnu Orchestra, gitarist John Mclaughlin tarafından kurulan bir grup. Mclaughlin,  Hindistan'dan (mitolojisi) etkilenmesi sonucu; ulu, yüce vişnu anlamına gelen böyle bir isim vermiş gruba.

John Mclaughlin grubu kurmadan önce caz müziğin yaşayan efsanesi Miles Davis ile birlikte müzik yapıyordu. Yine Miles Davis ile birlikte çalışan Billy Cobham'ı da yanına alarak grubu kurdu.  Grupta ki diğer müzisyenlerde bir seferlik olarak yer aldılar. 2 yıl sonraki kadro Mclaughin hariç tamamen değişti.

John McLaughlin, Miles Davis ile birlikte çalışmasından edindiği deneyim ve dönemin getirdiği müziği birleştirmeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu. 'The Inner Mounting Flame' albümü progresif rock'ın  en önemli türlerinden olan caz-füzyon'un temellerini oluşturdu.

Albüm, prog metalin temelini oluşturmadı belki ama sessiz ve derinlerden yaşamını sürdüren caz-füzyon müziğinin ilham kaynaklarından oldu. Albümün müzikal yapısı sadece caz üzerine kurulu değil. İçinde saykodelik rock'tan folkik ezgilere, elektronik müziklerden klasik müziğe pek de popüler olmayan müzik türlerinin harmanlanmış hali var.

Hem kendi dönemindeki gruplara hem de içinde bulunduğumuz 2017 yılının caz-füzyon-rock gruplarına ilham verişi devam ediyor.

Yazının başlarında bahsettiğim o hızlı gitar yada başka bir enstrüman çalmayı progresif sayanlara, 'Noonward Race' parçasını dinledikleri zaman ne hissedeceklerini söylemiştim. Yazıyı bitirirken albümün son parçası 'Awekening'de ki John Mclaughlin'in gitarını ve Billy Cobham'ın davulunu, hatta caz ve progresif rock'ın önemli klavyecilerinden Jan Hammer ve kemancı Jerry Goodman'in sololarının nasıl içiçe geçtiğini görebilirsiniz. Albümü baştan sona anlamaya çalışarak dinlerseniz, bu soloların üstüste binmesinin örneklerini fazlayısla görebilirsiniz.

Ne John Mclaughlin, ne de Billy Cobham ve ne de diğer müzisyenler günümüz progresif rock dinleyicileri tarafından anımsanmamasını boşverin, bilinmiyor bile. Kendinize gerçek bir farklılık yaratın ve bu ilk albümlerini baştacı edin.

1. Meeting Of The Spirits (6.52)
2. Dawn (5.10)
3. Noonward Race (6.28)
4. A Lotus On Irish Streams (5.39)
5. Vital Transformation (6.16)
6. The Dance Of Maya (7.17)
7. You Know, You Know (5.07)
8. Awakening (3.32)

Süre : 46.34

John McLaughlin / Akustik Gitar (4), Elektrik Gitar, Yapımcı
Jan Hammer / Piyano (4), Fender Rhodes Org,
Jerry Goodman / Akustik Keman (4), Elektrik Keman
Rick Laird / Bas Gitar
Billy Cobham / Davul

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Amon Düül II - Yeti 1970



Almanya'da 68 döneminde kurulan ve daha sonra ikiye ayrılan komünlerden olan Amon Düül ii grubunun ikinci albümü, krautrock'ın en üst düzeye çıkmış hallerinden. Tabi en iyi albümdür diyemem, hatta demem çünkü bu en iyiler yada kötüler diye sınıflandırmasına karşıyım.

Böyle durumlarda benzer müzik yapanların arasındaki farklılıkları söylemeyi tercih ederim.

Amon Düül İİ, 'Phallus Dei' (tanrının çükü) albümündeki muhteşem çıkışını ikinci albümde iki katına çıkartarak devam ettirdi.

İki katı diyorum çünkü albüm iki LP'den oluşuyor. İlk bölümde uzun parça olarak bir çok Amon Düül ii hayranında olduğu gibi benimde ilk aklıma gelen parçalardan 'Soap Shop Rock' var.

'Soap Shop Rock', 13 küsür dakikalık müzikte 4 ayrı bölümden oluşuyor. İlk bölüm, daha çok 60'ların erken dönem punk-rock benzeri seslerinin biraraya gelişine benziyor. Bu ilk bölümün  avantgard atmosferini de unutmamak gerek.

Devam eden ikinci bölüm ise yine 60'ların blues-rock ve saykodelik havasınının karışımı.

Üçüncü bölüm (en sevdiğim bölüm) klasik anlamda ki rock'tan avantgard müziğe dönüşümün en güzel örneklerinden. 45 saniyelik 3. bölümden sonra avantgard ve dönemin rock  müziğinin nasıl birarada çalındığını görüyorsunuz. Punk vokalleri, saykodelik sert gitarlar ve keman sesiyle 'Soap Shop Rock', krautrock'ın bilinmesi gereken başyapıtlarından.

İlk uzun parçadan sonra gelen kısa kısa parçalar ise, hepsi birbirinden farklı. Kimisinde ortadoğu, arap-pers ezgileri varken, kimisinde de o dönem henüz oluşmamış postrock sesleri var. Ve tabi çoğunluklu olarak dönemin saykodelik yapıları var.

Hipnotize eden elektrik gitarların önüne flüt, keman yada yerel enstrümanlar eklenince bu tarz müzikleri ilk kez dinleyene çok farklı geliyor.

Krautrock'ın saykodelik rock'tan farklarından birisi, sanırım bu; farklı seslere insanlar alışık değiller.

İkinci bölüm, yine 'Soap Shop Rock' gibi hem Amon Düül II'nin hem de krautrock'ın efsanelerinden bir parça, 'Eye-Shaking King'. 'Soap Shop Rock' parçasına göre daha saykodelik ve elektronik üzerinde ilerliyor.

Bu tarz parçaların çok daha hipnotize edenleri Popop Vuh tarafından yapıldı, onu da belirteyim.

Albümdeki en uzun parça, 'Yeti'. İki bölümlük 'Yeti' parçası 26 dakikadan uzun sürüyor ve tamamen bütün enstrümanların doğaçlamasına dayanıyor. Krautrock örneğinden ziyade, saykodelik rock'a güzel bir örnek gibi duruyor. Özellikle davul ritimleri ve sürekli blues solosu halindeki gitarlar sayesinde.

'Yeti' parçasını dinlerken Pink Floyd'un ilk dönemlerini anımsamanız gayet normal. Aynı dönemin benzer müzik yapan grupları bunlar.

Kapanış parçası;  'Sandoz In The Rain'. Amon Düül komününün birinci grubundan katılanların sayesinde parça daha çok Amon Düül parçalarına benziyor. Daha sakin, daha az blues ve daha huzur.

Amon Düül II'nin 'Yeti' albümü saykodelik rock döneminin en güzel örneklerinden biri olduğu kadar, krautrock'ın da en güzel örneklerinden birisi. Her iki türü de seven kişilerin de başyapıtlık yapacakları albümlerden.


1. Soap Shop Rock (13.24)
a. Burning Sister (3.31)
b. Halluzination Guillotine (3.05)
c. Gulp A Sonata (0.45)
d. Flesh-Coloured Anti-Aircraft Alarm (5.53)
2. She Came Through The Chimney (3.56)
3. Archangels Thunderbird (3.30)
4. Cerberus (4.18)
5. The Return of Ruebezahl (1.35)
6. Eye-Shaking King (6.37)
7. Pale Gallery (2.11)
8. Yeti (Improvisation) (18.00)
9. Yeti Talks To Yogi (6.06)
10. Sandoz In The Rain (Improvisation) (8.55)

Süre : 67.59

Renate Knaup / Vokal, Tamborin
John Weinzierl / Elektrik Gitar, 12 Telli Gitar, Vokal
Chris Karrer / Keman, Elektrik Gitar, 12 Telli Gitar, Vokal
Falk Rogner / Org
Dave Anderson / Bas Gitar
Peter Leopold / Davul
Christian 'Shrat' Theirfeld / Bongo, Vokal

Konuklar
Rainer Bauers / Gitar & Vokal (10)
Thomas Keyserling / Flüt (10)
Ulrich Leopold / Bas Gitar (10)


22 Ağustos 2017 Salı

Queensyrche - Rage For Order 1986




Ne zamandır bilmiyorum, Queensrycle grubunu dinlemiyordum. Birkaç gün önce hangi albümü yazsam diye düşünürken aklıma farklı türde müzik yapan grupları getirmeye çalışıyordum. Birden metal türünden progresif özellikler taşıyan gruplar geldi. Tabii prog metal deyince ilk örnek olan 'Rage For Order' albümüne odaklandım.

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Tangerine Dream - Tangram 1980



Bugün işe gelirken otobüste etrafa bakınırken aynı zamanda yeni yazım hangi grup yada albüm üzerine olsun diye düşünüyordum. Aklıma facebook'ta bir grupta paylaşılan krautrock listesi geldi. Sonra o listeyi paylaşan arkadaşın Klaus Schulze hayranlığı geldi. Klaus Schulze tabi ya demiştim ki, bu ay Tangerine Dream albümü yazmadığımı anımsadım. Hemen son kaldığım yıldan, yani 1979'da ki albümden hemen sonra çıkan albüm Tangram'ı işyerine gelince açıp dinlemeye başladım.

17 Ağustos 2017 Perşembe

Eela Craig - Eela Craig 1971




Eela Craig, 1970'de kurulmuş avurturya'lı bir rock grubu. Dönemin rock ve caz türlerinin harmanlanmasına örnekler veren mükemmel gruplardan birisi.

Eela Craig'i ilk kez 2006 yılında tanıyıp, dinlemiştim. Hala daha da dinliyorum. Avurturya denince aklıma ilk gelen grup. Zaten Avurturya'dan çıkma Eela Craig haricinde ciddi, kaliteli müzik yapan bir gruba rastlamadım. En azından aklımda yer edinmiş başka bir grup yok.

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Kansas - Song For America 1974




Kansas'ın ikinci albümü 1974'de aynı yıl içinde ki ikinci albümü, 'Song For America'. İlk albümde ki progresif öğelerin bolluğundan ve karşılığını aldıktan sonra ikinci albümde bu öğeleri daha da çoklaştırdılar. İlk albümdekine oranla klasik rock ve folk rock'ın yerine Avrupa merkezli senfonik müziğe daha çok yer verdiler.

11 Ağustos 2017 Cuma

Birds And Buildings - Bantam To Behemoth 2008




Yıl 2008'di, 2000'ler sonrasının en iyi ilk 10 albümünden birisiyle tanışmam. O dönemler progresif rock grupları ve albümlerini ağırlıklı olarak bloglardan takip ediyordum. Gerçeği hala öyle yapıyorum ama 9 yıl öncesi kadar değil. Artık facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden hem eski albümleri hem de yeni çıkan albümleri takip ediyorum.

6 Ağustos 2017 Pazar

Finisterre - In Limine 1996





Kısa bir süre önce facebook'ta Fabio Zuffanti bir paylaşım yaptı. Müzik hayatına başladığından beri katkı yaptığı albüm sayısının 500 olduğu yazıyordu.

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Mert Topel - Serendipity 2017



Mert Topel, popüler müzik dünyasında Tarkan ile birlikte çalışmasından tanınıyor. Tarkan'ı 90'lardan hatırlıyorum sadece. 2000 sonrası, 18 yaşından sonra, pop müziği yılda bir kez bile dinlemeyecek duruma geldim. O yüzden Mert Topel'in pop müzik dünyasında ki etkisi hakkında hiç bir fikrim yok. Dileyen araştırıp, bulabilir.