Bu Blogda Ara

Robert Fripp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Robert Fripp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Şubat 2017 Salı

Robert Fripp - God Save the Queen & Under Heavy Manners 1980



Robert Fripp'in 'Exposure' albümü sonrasında çıkardığı ikinci albüm 'God Save the Queen & Under Heavy Manners'. İlk albümüne göre bir hayli farklı.

İlk albümünde 75 öncesi King Crimson'ı ile 80 sonrası King Crimson arası müziğinin gelişimini duyuyordunuz. İkinci ve sonrasında çıkardığı albümlerde ise  tamamen Robert Fripp'in kendi müziğini duyuyorsunuz. Robert Fripp'in bu kendi albümlerindeki müziği King Crimson izleri taşısa da tam olarak King Crimson müziği değildir.

İkinci albüm olan 'God Save the Queen & Under Heavy Manners' King Crimson'dan uzak, elektronik müziğe, elektronik progresif rock'a yakın bir albümdür.

İlk bölüm; 'God Save the Queen' adı altında üç parçadan oluşuyor. Robert Fripp, Brain Eno ile birlikte çalışırken (1975-78) gitar tekniği denemelerini önceden kayıtederek kullanıyordu. Üç parçadan oluşan bu ilk bölümde de bunu görüyorsunuz. Dinlerken kişiye elektronik müzik gibi geliyor. Nitekim öyledir de ancak synth'in (ses düzenleyicisi) kullanılmadığını belirtmem gerekiyor.

Gitar'ı Synth'e bağlayıp, bu şekilde çalan bir çok müzisyen var. Tangerine Dream'in gitaristi Edgar Froese buna vereceğim ilk örnek. Robert Fripp ise kendi albümlerinde synth kullanmıyor. Daha önceden kaydettiği gitar üzerinde denemelerini kullanıyor. Yaptığı bu müzik çalışması ise elektronik müzik kategorisine giriyor olsa da Robert Fripp'in müziğini sadece elektronik müziğe koyamıyorum.

İkinci bölüm ise; iki parça ile 'Under Heavy Manners'. İlk bölüme göre elektronik seslerin daha az olduğu yada geri planda kaldığı bölüm. Davul ve bas gitar'ın çoştuğu, çığlık attığı parçalar, Robert Fripp'in gitarına eşlik ediyor. İlk bölüm 'Under Heavy Manners' parçası, King Crimson müziğine en yakın duran parça, özellikle 80'ler King Crimson'ına. Bas gitar, Tony Levin'in bas gitarını aratmıyor. Aynı şekilde vokalde David Bryne(Absalm El Habib), Andrew'in bir klanı gibi.

İkinci bölümün ikinci parçası 'The Zero Of The Singifed' albümde ki favori parçam. Tekrar tekrar dinlemekten sıkılmayacağım parçalardan. Bas gitar, King Crimson'ın 80'lerini hatırlatsa da, saykodelik bir havası var. King Crimson'ın 80'lerde ki gitar tekniği çalışmaları yok. 12 küsür dakika boyunca sürekli tekrarlanarak saykodelik bir hava veren parçayı dinlemekten asla sıkılmam.

Robert Fripp'in kendine has gitar tekniği, çalışı onu her zaman farklı bir yere koymama sebep olmuştur. Çok iyi gitarist olmasından dolayı değil, çok farklı müzik anlayışına sahip olmasından dolayı, bir önceki yazımda ki Robert Fripp albümünde ve diğer bazı yazılarımda da belirttiğim, severek dinlediğim en iyi üç gitaristten birisidir. Diğer ikisi de, YES'den Steve Howe ve Genesis'den Steve Hackett. Bu üç gitaristi belirtmekten asla sıkılmam.

Robert Fripp'in bu albümü progresif rock dinleyicileri için örnek bir albüm değil. Daha çok King Crimson ve Robert Fripp hayranlarının önemseyebileceği bir albüm, benim gibi. Eğer progresif rock örneği diye bu albümü dinlemeye kalkarsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. O yüzden King Crimson müziği hakkında bir fikriniz oluşmadan Robert Fripp'in albümlerinden uzak durun, derim.

Ama, eğer Robert Fripp hayranıysanız, 'God Save the Queen & Under Heavy Manners', ezbere bilmeniz gereken bir albüm.

'God Save the Queen'
1. Red Two Scorer (6.54)
2. God Save the Queen (9.50)
3. 1983 (13.20)
'Under Heavy Manners'
4. Under Heavy Manners (5.14)
5. The Zero Of The Singifed (12.38)

Süre : 47.56

Robert Fripp / Elektrik Gitar, Kayıtedilmiş Gitar Sesleri
Buster Jones / Bas Gitar ( Under Heavy Manners ve The Zero Of The Singifed)
Paul Duskins / Davul (Under Heavy Manners ve The Zero Of The Singifed)
Absalm El Habib (AKA David Byrne) / Sesler (Under Heavy Manners)

19 Şubat 2017 Pazar

Robert Fripp - Exposure 1979



King Crimson, progresif rock'ın babasıdır. Progresif, yani ilerici rock tanımı ilk King Crimson grubu için kullanıldı. Bu yüzden progresif rock hayranları ve dinleyicileri tarafından King Crimson progresif rock'ın babası olarak bilinir.

Peki! King Crimson bir progresif rock grubumudur. Genelde öyle tarif edilir. Ben ise buna tamamen katılamam. Benim için King Crimson, bir rock projesidir. Müzikte progresif, ilerici olan ve deneyselliğe en açık müzikal oluşum. Bunda Robert Fripp'in yadsınamaz katksını gözardı edemeyiz. Robert Fripp, King Crimson progresif rock projesini günümüze kadar taşıyan tek kişi.

King Crimson için bir rock grubu değildir, dedim. Dayanağım, 70'li yıllarda ki grup elemanlarının ve müziğinin sürekli değişim geçirmesi. 80'lerde 90'larda King Crimson müziği değişim geçirse de  grup üyeleri sabittir. 70'lerde ki hava yoktur. 70'ler King Crimson'ı her zaman dinlenmesi ve progresif rock'da temel alınması gereken başı çeken bir kaç gruptan birisidir. Hatta ilk'idir.

King Crimson'ın 70'ler müziği 1975'de ki 'Red' albümüyle sona ermiştir. 1981 yılında yeni üyelerle çok farklı bir müzikal anlayışla tekrar ortaya çıkmıştır. Ancak bu 6 yıllık arada grubun devam ettiricisi Robert Fripp, boş durmamış, uzmanı olduğu gitar üzerinde yeni sesler aramış ve icar etmiştir. 1979 yılına kadar İngiliz elektronik müziğin en yaratıcılarından Brain Eno ile albümler yaparken bu gelişimi rahatlıkla görebilirsiniz. Aynı dönemde rock müzik tarihinde önemli yere sahip David Bowie ve Peter Gabriel'in albümlerinde emeği vardır.

1979 yılında çıkardığı ve tamamen kendisine özgü olan 'Exposure' albümü, bu dönemi; 1975 ile 1981 yılları arasında King Crimson müziğinin nasıl, nereden nereye evrildiğini en açık bir biçimde gösteriyor.

Robert Fripp, benim için çok önemli bir isim ve müzisyen. Rock tarihi içinde diyemiyorum çünkü benim için rock ile progresif rock çok farklı iki müzik anlayışı. Robert Fripp, progresif rock'ın dahilerinden. Aynı zamanda favori olan ilk üç gitaristimden biri. Daha önceki bazı yazılarımda da yazmıştım. Diğer ikisi ise YES grubundan Steve Howe ve Genesis'den (benim için Genesis'in kendisi) Steve Hackett. Sevdiğim gitaristler bunlardan ibaret değil elbette ama sorsalar en sevdiğin gitaristleri diye, söyleyeceğim ilk üç gitarist bunlar olurdu.

'Exposure' albümü Robert Fripp'in, dolayısıyla King Crimson'ın nasıl geliştiğini, evrimleştiğini gösteren, çok ilginç bir albüm. Albüm içinde döneminin ve rock müzik tarihinin ezbere bildiği bir kaç isim var.

Peter Gabriel, Peter Hammill, Phil Collins, Brain Eno, Daryl Hall, bunlardan bazıları. Hepsini ayrı ayrı severim ama Peter Hammill'in yeri bende çok ayrı. 70'lerin başlarında ki VDGG (Peter Hammill) albümlerine konuk müzisyen olarak katılan Robert Fripp'i bu albümde yalnız bırakmayan bir Peter Hammill, vokaliyle albüme en çok renk katan kişi.

Albümü nasıl dinlersiniz. Biraz zor. Çünkü dinlerken progresif rock hakkında bir fikir dahi edinemezsiniz. 'Exposure' albümü başyapıtlık bir albüm değildir ama King Crimson tarihi için önemlidir.

Progresif rock'ın babası olan grubun en önemli isminin albümü görmezden gelinemez.

Albüm toplama şarkılarla oluşturulmuş gibi duruyor. Sadece Robert Fripp'in kendi besteledikleri değil, yeniden çaldığı Peter Gabriel ve Daryl Hall'ın parçaları var. King Crimson'ın son albümü 'Red''den esinlenmeler de var, 80'lerde ki yeni King Crimson müziğinin belirtileri de var. Tabii bu arada Robert Fripp'in elektronik sesleri de.

Bir progresif rock hayranıysanız, bu albüme pek yakın durmayın. Albümden istediğinizi alamazsınız. Eğer King Crimson'ın müziğini öğrenmek, geçirdiği evrimi anlamak istiyorsanız, 75 öncesi King Crimson albümleri sonrası dinlemeniz gereken ilk albüm, 'Exposure'dur.

Robert Fripp, progresif, avant-garde müziğin en önemli uygulayıcılarından ve yaratıcılarından. Bu ilk albümde de yer verdiği bir çok rock türü de buna küçük bir örnektir. Hala favori gitaristlerimden olan Robert Fripp'in bu albümü ve parçaları, kendimi sıkılmış hissettiğim anlarda sığındığım bir liman gibi.

King Crimson'ın yaratıcısı ve günümüze taşıyıcısı, Robert Fripp'den mükemmel bir müzik şöleni, 'Exposure' albümü.

1. Preface (1.15)
2. You Burn Me Up I'm a Cigarette (2.23)
3. Breathless (4.39)
4. Disangage (2.52)
5. North Star (3.12)
6. Chicago (2.11)
7. NY3 (2.17)
8. Mary (2.10)
9. Exposure (4.26)
10. Haadan Two (1.56)
11. Urban Landscape (2.35)
12. I May Not Have Had Enough of Me But I've Had Enough of You (3.38)
13. First Inaugural Address to I.A.C.E. Sherborne House (0.04)
14. Water Music I (1.19)
15. Here Comes the Flood (3.52)
16. Water Music II (3.52)
17. Postscript (0.38)

Süre : 49.43

Robert Fripp / Elektrik Gitar

Konuklar
Barry Andrews / Klavye
Phil Collins / Davul
Brain Eno / Synth (ses düzenleyici), Sesler
Daryl Hall / Vokal
Peter Hammill / Vokal
Tony Levin / Bas Gitar
Jerry Marotta / Davul
Sid McGuinniss / Gitar
Terre Roche / Vokal
Narada Michael Walden / Davul
Joanna Wetton / Sözler
J.G. Bennett / Sesler

14 Haziran 2016 Salı

King Crimson - In the Court of the Crimson Kong 1969

Eklektik Progresif Rock

King Crimson grubu yaptıkları ilk albüm ‘In the Court of the Crimson King’ ile progresif rock’ın babası olarak adlandırılır. Progresif sözcüğü ile deneysel sözcüğünü birbirine karıştırılmamak gerekiyor. Deneysellik hemen hemen bütün rock türlerinde vardır, özellikle solo ve doğaçlamalar kısmında. Progresif ise ilericidir. Sözcüğün karşılığı da ilerici demektir. Progresif rock grupları ile yeni türler, tarzlar, akımlar ortaya çıkar. King Crimson grubunun ilk albümü de bu yüzden deneysel (Experimental) değil, ilerici yani progresif’tir. Kendilerine neredeyse 50 yıl sonra bile hala yeni öğrenciler bulabilmektedirler. 70’li yıllardan Italyan progresif rock gruplarından PFM ve günümüzden  Kamaro King Crimson takipçilerinden bazı ciddi gruplar.

Father of Progresive Rock.

Progresif rock’ın babası.

Progresif rock’ta diğer müzik türlerinde olduğu gibi belli bir şablon üzerinden müzik yapılmıyor. Bir heavy metal parçasını yada blues’u ve yahutta rock’n roll’u hemen ayırtedebilirsiniz. Progresif rock’ı tanımlamaya kalkınca işler biraz zorlaşıyor. Misal enstrümanlarla doğaçlama yapınca progresif rock yapılmış olunmuyor. Uzun gitar soloları yada klavye sololarıyla da olmuyor. O yüzden progresif rock her zaman bu tür müzik türlerinden ayrılıp, farklı bir şekilde kategorilendirilmelidir.
‘In the Court of the Crimson King’ zor bir albüm. Albüm hakkında birşeyler yazılması zor olduğu kadar eleştirilmesi de zor. Dinlemesi yada anlaşılmasından bahsetmiyorum bile.

*****

Devlet; disiplinli bir yaşam gerektirir. Bir ideoloji değildir. Yargısı, düzeni, halkın ihtiyaçlarını karşıladığı sürece, sorunlarını çözebildiği sürece bir devlet’ten bahsedebiliriz. Bu yüzden devlet disiplin ile varolabilir. Disiplinli hayat ise medeniyetin kendisidir. King Crimson gitaristi ve sonrasında herşeyi olacak olan Robert Fripp’in disipline olan hayranlığı daha sonra bir albüm yapmasını da sağlayacaktır. Disiplin hayatımızı düzene sokarken aynı zamanda bizi medeni de yapar. King Crimson müziği günümüzün medeniyet müziğidir.

*****


İlk albümü olan ‘In the Court of the Crimson King’ in üzeründen , 1969 yılından günümüze 47 yıl geçmiş. 47 yıldan beri hala temel albümlerden birisi progresif rock için. Bir dönem müziği değildir. ‘In the Court of the Crimson King’, zaman kavramı olmayan albümlerden.

Albümün bu kadar çok başarılı ve unutulmaz oluşunda en çok payı olan kuşkusuz Ian Mcdonald. Saksafon, flüt, klarnet, org gibi enstürümanlarla her parça da en çok onu duyarsınız. Yetmez bütün parçaların yazımında Ian Mcdonald vardır.

Yine albümde müzisyen olarak değil de, söz yazarı olarak bulunan şair Peter Sinfield var. Yazdığı sözler ile bütün parçaların sözlerine şiirsellik katmış. Peter Sinfield  daha sonra King Crimson grubu ile çalışmayı bırakır, İtalya’ya gider, PFM grubuyla çalışmaya başlar.

Bundan bir kaç yıl önce de BBC’nin hazırladığı progresif rock belgeselinde en çok görünün ve konuşan kişiydi.

‘21st Century Schizoid Man’ avant-garde temelinde yazılmış bir parça. Robert Fripp’in hiç bir rock solosuna benzemeyen çırtlak gitar solosu, 1969 yılında daha sonra oluşacak olan progresif rock sololarına ilham olmuş. Ian Mcdonald saksafonu ile serbest caz’ın (free jazz) sonra ki yıllarda progresif rock’ta ne kadar önemli olacağına resmen imza atmış. Özellikle eklektik progresif rock yapan gruplarda.
Greg Lake vokal hattı ile niyeyse bana MC5 grubunun vokallerini hatırlatıyor. Sadece bu parça da.  Sözleri hiç bir kimseyi, devleti, politikacıyı belirtmeden 21. Yüzyılımızın insanını anlatıyor. Hem de çok çok kısa olan sözleriyle. ‘21st Century Schizoid Man’ progresif rock tarihinin en önemli parçalarının başında geliyor.
‘I Talk to the Wind’ Ian McDonald şaheseri şair Peter Sinfield’in sözleriyle albümde ki en yumuşak parça. Ian Mcdonald’ın flütü parça da, baştan sona hakim.

‘Epitaph’ King Crimson grubunu hiç dinlememiş olanlar için bile hatırlayabileceği bir parça.
‘Epitaph’, kitabe; insaloğlu, insanlık için bir ağıt. Parçanın melodik yapısına aldanarak aşk, sevgi üzerine bir parça olduğuna aldanmayın. ‘Epitaph’ günümüz insanlığımızın draması. Ian Mcdonald bu sefer saksafon ve flüt’ü bırakıp org’un başına geçiyor. King Crimson’ın efsane parçasının bütün müzikal yapısı Ian Mcdonald’a ait. Greg Lake vokaliyle daha sonrasında müzik yapacağı ELP üçlüsü için provasını yapmış adeta bu parçada .  ELP üçlüsüyle yaptığı ‘From the beginning’, ‘Lucy Man’ parçalarından çok daha iyi.

‘Moonchild’ Greg Lake’in kadife sesi, melankolik bas gitarı ve Michael Giles’in perküsyon’u ve Robert Fripp’in eksantrik gitar tınılarıyla ile başlıyor.  2 dakika kadar yumuşak bir şekilde giden parça sonrasında doğaçlama kısmına geçiyor. Albümde ki diğer parçalara göre biraz daha geri planda duruyor gibi görünse de parçanın ortasında ki Robert Fripp’in gitar doğaçlamasını duymadan King Crimson müziğini anlamak bir hayli zor.
‘The Court of the Crimson King’ hem albüme hem de gruba ismini veren bir parça. Albümde dinlenilen 3 parça’dan sonra tekrar 1. parça müzikal yapısına döndürüyor dinleyen kişiyi. Melankolik, depresif parçalardan sonra tekrar soyutlamalarla politik mesajlar almaya başlıyoruz. ‘The Court of the Crimson King’ parçası da ‘I Talk to the Wind’ parçası gibi bir Ian Mcdonald şaheseri. Tabii ki şair Peter Sinfield’in sözleriyle.
Ortaçağın ayrık insanları ile günümüzün ayrık insanları arasında ne fark vardır. Hiç bir fark yoktur. Sahip olduğumuz düşüncelerimizle ortaçağın cadıları, büyücüleriyiz. Günümüzün ortaçağ despotlarınca yargılanacakmıyız, elbette yargılanacağız Kızıl kralın mahkemesinde.
Olur ya, King Crimson parçalarını dinlemeye kalkarsınız, sakın ola başka grupların cover parçalarını dinlemeyin. Sanki King Crimson’ın cenaze müziğini çalıyorlar.

King Crimson grubunu kendisinden dinleyin.

1. 21st Century Schizoid Man (Fripp, McDonald, Lake, Giles, Sinfield) (7:21)
2. I Talk to the Wind (McDonald, Sinfield) (6:05)
3. Epitaph (Fripp, McDonald, Lake, Giles, Sinfield) (8:47)
4. Moonchild (Fripp, McDonald, Lake, Giles, Sinfield) (12:13)
5. The Court of the Crimson King (McDonald, Sinfield) (9:25)
Süre : 43:45
- Greg Lake / Vokal, Bas Gitar
- Robert Fripp / Elektrik Gitar, Akustik Gitar
- Ian McDonald / Saksafon, Flüt, Klarnet, Vibrafon, Klavsen, Piyano, Org, Mellotron, Geri Vokal
- Michael Giles / Davul, Perküsyon, Geri Vokal
*****
- Peter Sinfield / Söz ve Fikir
- Barry Godber / Kapak Resmi