Bu Blogda Ara

30 Haziran 2019 Pazar

Merkabah - Million Miles 2017


                         

2017'nin sonlarında yeni yıla girerken yılın en iyi albümleri diye yeni çıkan albümleri dinlemiştim. Önüme o kadar çok albüm çıkmıştı ki, bir çoğunu birilerini taklit ediyor olmalarından dolayı çoktan unuttum. O listeyi yapmadım ancak 2017'nin son ayında dinlediğim son albümleri yazmıştım. Albümlerin (beğenmediklerim de dahil) büyük çoğunu silmeyip, bilgisayarda biriktirmiştim. Bir süredir ne yazsam diye düşünürken dinlemeye çalıştığım albümlerin çoğunu sıkılmaya başladığım için yarı da kapatıyordum ancak dün bilgisayardaki albümlere bakarken dikkatimi çekti ve bir yıldan fazla bir süre sonra tekrar dinlemeye karar verdim. Sonuç olarak bir süredir müzikten sıkılmamın etkisi dün akşam itibariyle bitti.

Merkabah, Polonya'lı yeni gruplardan biri. Grup adını Ezekiel'in kitabındaki bölümlerden alıyor.

Eski yahudi (yada ibrani) tasavuffu olarak adlandırsa da tahminin Ezekiel kitabının bazı kimseler tarafından uzaylıların (!) varlığı ile ilişkilendirmesi sonucu grup böyle bir adı seçti. Yaptıkları müziğin saykodelik uzay rock olarak tanımlanması yada grubun kendini öyle tanımlıyor oluşuyla ilişki kurup Merkabah adını seçmiş olabilirler. Belki de Merkabah adını mitoloji ile ilişkilendirmişlerdir.

Grup yaptığı müziği saykodelik yada uzay rock adlandırıyor mu bilmiyorum ama progresif rock'ın en popüler sitelerinden progachives sitesi böyle tanımlamış. Bundan önce çıkardıkları iki albümde ağırlığı saykodelik atmosferde yapmış olabilirler, dinlemediğim için herhangi bir yorum yapamam ama bu çıkardıkları son albümde saykodelik atmosferden daha çok 70'ler avantgard, caz ve zeuhl etkisi daha çok hakim.

Saykodelik etkinin yada uzay rock'ın (space-rock yada kozmik rock) etkisinin yok olduğunu söylemiyorum ancak albümün genelinde öyle bir atmosfer gözükmüyor. Daha çok King Crimson, VDGG, Magma ve benim gerçekten sinirli olduğumda dinleyerek rahatladığım, ilk yıllarında Magma grubunun alt grubu olarak çıkan Etron Fou Le Loublan'ın avantgard etkileri daha çok. Belki de benim dinlemediğim yada dinleyip de gözümden kaçırdığım başka müzisyenlerden ve gruplardan etkilendiler.    


Merkabah, 4 kişiden oluşan bir grup. Grupta piyano yada klavyeler yok. Uzaylık yada uzayvari atmosferi oluşturabilmek için synth kullanılmış. Ritim gitar yok. Elektrik gitarları, saykodelik rock'ta çokça kullanılan şekilde bluesvari sololar için kullanılmıyor. Blues da ve bir çok progresif rock grubunun tercih ettiği elektrik gitar temelli bluesvari sololar yerine saksafonu tercih etmişler. Dinlerken de saykodelik rock'ı değil, caz ve avantgard müziği iliklerinizde hissediyorsunuz.

Merkabah, dinlenmesi zor bir müzik yaparken albüm olarak bunu kısa tutmamış. 70'lerde genel olarak LP'den dolayı 30-40 dakika arası yapılan albümler gibi değil. Albüm uzunluğu 1 saatten fazla uzun sürüyor. Albümün atmosferine alıştığınız takdirde 1 saat boyunca kaliteli müziğin zevkine varıyorsunuz.

Yazıyı yazarken twitter'da progarchives'in yeni albüm paylaşımlarından biri denk geldi.

Jordsjo yeni bir albüm çıkarmış.

Bir kaç aydır sabırsızlıkla beklediğim Diagonal de yakında bir albüm çıkartacak. Bu sene yeni çıkan  albümlerden zevk alacağım kesin.

Merkabah da bu yıl bu albüme benzer atmosfer de bir albüm çıkartırsa, 2019 muhteşem olabilir.

Son olarak Merkabah'ın bu albümü için söylediğim caz, avantgard etkisinde olduğunu görmezden gelir, synth'in yaratıcılığına odaklanırsanız, saykodelik rock'ı görebilirsiniz.

1. Solar Surfer (7.15)
2. A Letter Of Marque (4.27)
3. Zheng Zhilong (12.32)
4. The Lion's Throat (7.31)
5. Quaring Medan (9.19)
6. Pitchblende (7.44)
7. Glauccous Gardens (7.56)
8. Ex-İmperial (7.40)

Süre : 64.24

Gabriel Orlowski / Gitar, Synth (ses düzenleyicisi) (3,8), Lap Steel (4,6)
Aleksander Pawlowicz / Bas Gitar
Kuba Sokolski / Davul, Elektronikler (1,2,3,4,7)
Rafal Wawszkiewicz / Saksafon, Synth (6,7),  Lap Steel (3,4,8)

20 Haziran 2019 Perşembe

Cherry Five - Cherry Five 1975


                              

Claudio Simonetti, İtalyan progresif rock'ının efsanelerinden olan Goblin'in atmosferini kullandığı klavyeler ve synth ile yaratan kişi. Goblin grubu kurulmadan önce Simonetti'nin bir başka grubu daha var. Bu önceki grupta çalan iki kişi yine Goblin grubunun müzisyenlerinden olacaktır.

Cherry Five, 1973 yılında kurulduğunda adı Oliver idir. 1975 yılına geldiklerinde yaptıkları bu ilk albümün adı, gruplarının da adı olarak akıllarda kalır. Aynı yıl Simonetti, Massimo Morente (elektrik gitar) ve Fabio Pignatelli (Bas gitar) Dario Argento'nun teklifi üzerine film müziklerine yönelirler. Ortaya da Goblin efsanesi çıkar.

Goblin öncesi Cherry Five grubunun esinlendiği bir çok italyan progresif rock grubunda olduğu gibi İngiltere başı çeker. Grup özellikle senfonik atmosferde albümler yapan YES, Genesis, ELP gibi gruplardan esinlenir. Doğaldır ki bu ilk albümlerinde de klasik müzikten bölümler bolca bulunur. Klasik müzikten bölümler, esinlenmeler olduğu kadar caz esintileri, pasajları da fazlasıyla mevcuttur.

Goblin grubu genel olarak albümlerinde (bir kaç parçasında vokal bulundurmuşlardır ancak genel olarak vokalleri yoktur) vokal bulundurmaz, Cherry Five (Oliver) grubu ise sadece vokallik yapan bir kişiyi bünyesinde barındırır. Şarkı sözleri de ingilizce olduğu için albümü dinleyen kişilerde hem vokalin ingilizce söylemesi hem de yoğun bir YES, Genesis, ELP etkisi nedeniyle klasik italyan progresif rock'ından bir hayli uzak gözükür. 

'Country Grave Yard', yukarıda da bahsettiğim 3 grubun (yes, genesis, elp) etkisinin olduğu buna ilaveten PFM etkisininde gözüktüğü parça. Özellikle vokalin parçayı seslendirme biçimi Franco Mussida'yı anımsattırıyor.

'The Pictures Of Dorian Gray' parçası da açılışında ki akustik havasıyla PFM'yi anımsattığı kadar Banco'yu da anımsatıyor. Belki de benzerlik akdeniz ezgilerinden kaynaklıdır. Akustik atmosferden sonra yine YES'in, Genesis'in ortaya çıkardığı senfonik atmosferden parça devam ediyor. Özellikle 1972 öncesi YES ve Genesis albümlerini sevenlerin şaşıracağı kesin.

İki bölümden oluşan 'The Swan is a Murderer' parçasının ilk bölümü YES'in 'Fragile' albümündeki kısa parçaları anımsatıyor. Kısa nakaratlı bölümden sonra Simonetti synth ile senfonik atmosferi bir anlığına değiştiriyor. İkinci bölüm ise ilk bölümün üzerinden devam ediyor. Ancak vokalle birlikte grup öyle bir atmosfer yaratıyorlar ki, albümün genelinde hakim olan YES'in 'The Yes Album'ü akla getiriyor.

Grubun gerçek adı olan Oliver adlı parça. Yine YES, Genesis etkisi olduğu kadar bu kez müzikal atmosfer biraz sert. Heavy prog'a yakın duran atmosfer klasik ve caz'ın etkisiyle karşınıza Gentle Giant atmosferi çıkartıyor.

Kapanış parçası 'My Little Cloud Land', ilk 5 parçadaki YES esinlenmelerinden çok Genesis esinlenmesinden ortaya çıkıyor. Bu kez vokal ilk parçadaki gibi Mussida benzeri yada diğer parçalardaki gibi Jon Anderson benzeri değil, Peter Gabriel tarzında parçayı söylüyor. Parçanın kendisi de neredeyse Genesis atmosferiyle birebir aynı olmasına rağmen farklılık yaratan tek kişi, klavyelerin başında duran Claudio Simonetti. Kullandığı klavyeler ve synth ile albümü esinlendiklerinden farklı olarak ortaya çıkartabiliyor.

Bu durum daha sonra Goblin'in atmosferinde de geçerli olacaktır.

Cherry Five yada Oliver, bu ilk albümlerinde özellikle İngiliz tarzı dönemin prog atmosferini kullandılar. Bu sadece bu albüme özgü olan bir durum değil. Grubun virtiözleri Simonetti, Morante ve Pignatelli aynı yıl kurdukları Goblin grubunda da benzerlikler göstereceklerdir. 'Roller' albümünde Camel, Caravan benzeri senfonik bir parça yazmışlardır. 1975 ile 1985 arasında çıkardıkları bir çok albümde dönemin progresif rock gruplarından ve müzisyenlerinden esinlenerek film müzikleri yapmışlardır. Kimi zaman David Gilmour tarzı gitar sololar varken kimi zaman da Al Di Meola tarzı caz-rock yapmışlardır.

Goblin öncesi grup müzisyenlerinin neler dinlediğini hatta neler yaptığını görmek, bilmek için Cherry Five (Oliver) albümü iyi gelecektir.

Bir kaç yıl önce Goblin grubuna katılmayıp başka gruplarda müzik hayatına devam eden vokal ve davulcu yeniden bir albüm çıkardılar.

1. Country Grave Yard (8.18)
2. The Pictures Of Dorian Gray (8.28)
3. The Swan is a Murderer Part 1 (3.53)
4. The Swan is a Murderer Part 2 (5.07)
5. Oliver (9.30)
6. My Little Cloud Land (7.43)

Süre : 43.19

Tony Tartarini / Vokal
Claudio Simonetti / Klavyeler, Hammond, Synth (ses düzenleyicisi), Besteci
Massimo Morante / Elektrik Gitar, Besteci  *
Fabio Pignatelli / Bas Gitar, Akustik Gitar *
Carlo Bordini / Davul, Perküsyon 

8 Haziran 2019 Cumartesi

Agitation Free - Malesch 1972



Bir ara Tangerine Dream grubuna girip çıkmış olan müzisyenlere bakarken Michael Hoenig denk gelmişti. Albümünden (bloga da yazmıştım) çokça keyif almıştım. Daha sonra da yeni bir müzisyen öğrendiğim için de kendimi kısmen şanslı hissetmiştim.

Progresif rock ile tanışmam bir çok kişi de olduğu gibi Pink Floyd sayesinde oldu. Progresif rock diye bir türün varlığını öğrendikten kısa bir süre sonra sanırım saykodelik yapısından dolayı, o dönem yani 2005-2007 arası, en çok dinlediğim tarz, ekol yada tür; 1970'ler Almanyasının Krautrock'ı oldu. Başı çekenler Eloy, Guru Guru, Birth Control, Neu!, Jane, Ashra Tempel, Can, Grobschnitt gibi gruplardı, hatta Amon Düül II grubuna en az Pink Floyd kadar hayrandım.

Kısaca progresif rock'ı krautrock ve grupları sayesinde tanımış oldum diyebilirim. Onun içi krautrock'ın bende yeri çok farklıdır.

Agitation Free grubunu da o zamanlar dinlemiştim. Az albümü olması yada başka bir nedenden dolayı da olabilir, pek üzerinde durmamışım sanırım, meğerse grubun bir çok üyesini tanıyormuşum. Michael Hoenig'i Tangerine Dream grubuna bir süre katılmasından dolayı öğrenmiştim. 1970'de kurulduktan 1 yıl sonra grubun gitaristi Guru Guru (grup şuanda kuruluşunun 50. yılı adına konserler düzenliyor) grubuna geçiyor, 1972'de ise davulcu Chris Franke de Tangerine Dream grubuna geçiş yapıyor ki, Tangerine Dream efsanesinin oluşmasında Edgar Froese'den sonra en çok emeği geçen kişiydi.

Gruba, daha doğrusu albüme konuk olarak katılan, özellikle krautrock atmosferinin oluşmasına Hammond ile destek veren Peter Michael Hamel ise yine elektronik müziğin Alman ekolü dinlenilirken kesinlikle karşınıza çıkan bir isim.

Grup 'Malesh' albümünü yaparken, akdeniz turunda gezip gördükleri Yunan, Kıbrıs ve Mısır'dan etkilenirler. Bu etkilenmeyi de dönemin bir çok Alman grubu gibi müziklerine yansıtırlar. O yüzden albümü dinlerken doğu akdeniz seslerini görmeniz mümkün.

Giriş parçası 'You Play For Us Today', hard rock'da çok kullanılan basit gitar riffleri yerine oryantal dans ritimlerini kullanmışlar. Aynı şekilde hammond org da arap ezgilerini bas gitarın üzerine yerleştirmiş, davul ritimleri ise Amon Düül II ve Pink Floyd benzeri saykodelik rock'ı anımsattırıyor. Gitar solosu ise bilindik blues solosu yerine yine arap ezgileri tercih edilmiş.Sonuç olarak arap-oryantal dans müziği nasıl rock'da nasıl yaratıcı olarak kullanılır sorusunun cevabına yaratıcı bir cevap çıkmış.

'Sahara City' arapça konuşmalarla başlar. Herhangi bir şablon üzerine oturtulmayan parça, deneysel haliyle Pink Floyd'un ilk dönemi ile Amon Düül II'i akla getirir.

Devam parçası 'Ala Tul' albümde tekrar tekrar dinlediğim tek parça. Elektronik seslerle açılan parça, kısa kısa org sololarıyla saykodelik etkisini bünyeye enjekte eder. Bas gitar ve davulun sürekli birbirini tekrarlayan ritimleri saykodelik etkiyi daha da derinleştirir. 5 dakika gibi kısa bir süreye değil de, Amon Düül II'de olduğu gibi doğaçlamaya kalkıp 15-20 dakika gibi sürelere çıkarsalardı kesinlikle krautrock denince akla gelen ilk parçalardan olurdu.

'Pulse' bir önceki parçadaki saykodelik etkiyi bir anda yok ediyor. Daha az tekrarlanan ritimler bu kez Pink Floyd'un 'Ummagumma' albümündeki deneyselliğe dönüyor. Parçanın sonlarına doğru saykodelik etki funk ile tekrar kendini hissettirse de, etkisi uzun sürmüyor.

'Khan El Khalili', 'Pulse' parçasında ki 'Ummagumma' etkisini devam ettiriyor. Bir süre sonra da blues etkisini kendisini göstermeye başlıyor. Buradaki gitar bana Ange grubunun 'Hymne a la vie' adlı parçasını hatırlatıyor. Ange de akustik atmosferde blues etkisiyle buna benzer bir parça yazmıştı bir kaç yıl sonra.

Albüme adını veren 'Malesch' adlı parça da arap ezgileriyle başlıyor. Bu kez deneysellik senfonik bir hal alıyor. Gitar solosu yine blues solosu olsa da bas ve davul ile senfonik atmosfer daha baskın oluyor.

Albüm 'Rücksturz' ile senfonik atmosfer altında kısa ve etkileyici bir gitar solosuyla son buluyor.

Agitation Free grubunun bu ilk albümü bir çok 'en iyi albümler' diye yapılan krautrock listelerinin bir çoğunda yer almaktadır. Bu tarz listelere eğer her gruptan bir albüm alınsaydı, benim içinde krautrock'ın en iyiler (en iyi 20 albüm gibi) arasında yer bulurdu. Buna rağmen her krautrock dinlemeye çalışan yada dinleyen kişilerin kesinlikle bilmesi gereken bir albüm. 

1. You Play For Us Today (6.08)
2. Sahara City (7.42)
3. Ala Tul (4.50)
4. Pulse (4.43)
5. Khan El Khalili (8.10)
6. Malesch (8.10)
7. Rücksturz (2.09)

Süre : 41.52

Jörg Schwenke / Elektrik Gitar
Lutz Ulbrich / Elektrik Gitar, 12 Telli Gitar, Zither(Kanun benzeri alman çalgısı), Hammond
Michael Hoenig / Synth (ses düzenleyicisi), Çelik Gitar,
Michael Günther / Bas Gitar
Burghard Rausch / Davul, Perküsyon, Marimba, Vokal

Konuklar
Peter Michael Hamel / Hammond
Uli Pop / Bongo (1)

1 Haziran 2019 Cumartesi

Aliante - Forme Libere 2017


Aliante, 90'lar neo-prog döneminden gelen Egoband ve Radiosfera gruplarından gelen iki kişinin (bas gitar ve davulcu) katılımıyla Enrico Filippi etrafında kurulmuş bir grup. 2017'nin son çeyreğinde çıkardıkları albümden sonra Enrico Filippi iki farklı albümde daha bulundu. Üç'lü grup ikinci bir albümle devam edecekler mi bir bilgim yok.

Albümün adı 'Forma Libere', serbest form yada benim daha önce progresif rock için çokça kullandığı 'şablonsuz'. Bu tanımı daha doğrusu progresif rock'ı anlatmaya çalışırken kullandığım sözcüklerden bir tanesi.

Aliante grubu da yaptıkları müziği kısa bir açılış parçasıyla anlatmaya çalışmışlar.

''Her zaman yeni yapılar bulmak için bakış açısını değiştirmek, kamerayı hareket ettirmek zorundayız. Serberst formu şekillendirmek  ve boyamak için.''

Progresif rock'ın sözlüklerde yada ilgili kitaplarda, dergilerde, internet sitelerinde genel bir tanımı olsa da, bir çok kez bu tanıma uymayan farklı yapılarda müzikler ortaya çıkmıştır. O yüzden bu tarz tanımlamalar yetersiz kalır ve ilgilenmeye, dinlemeye devam ettikçe progresif rock müziğinin sınırsız dünyasında kendinizi bulursunuz.

Grup albümü hazırlarken bu anlayışla yola çıkar ancak büyük plak şirketleri yerine albümün yapımcılığını, bir çok eski italyan grubunu yeniden ortaya çıkaran ve bir çok yeni grubun albüm  yapımcılığını üstlenen Vannuncio Zanella (ilginç ve bilinmedik gruplar nedeniyle facebook'ta arkadaş listemden takip ederim) ile birlikte üstlenir.

'Forma Libere', özellikle klavyeler temelinde olan bir albüm olduğu için kulağınıza neo-prog dönemi senfonik rock gruplarının atmosferini getirebilir. Eğer dikkatli dinlerseniz, 70'ler progresif rock'ının yaratıcılığını daha rahat farkedersiniz. Kısa açılış parçasından sonra gelen 'Kilowatt Store' ve 'Tre Di Quattro' parçalarında space rock döneminden esinlenmeler fazlasıya mevcut. Her iki parçada da yavaş yavaş gelip patlamalar halinde devam eden yapıda Alman prog devi Eloy'un (Pink Floyd ve Camel esintileri de var) izlerini görebilirsiniz. Her iki parçada bu özellik ön planda gözüküyor olsa da, blues ve caz'ın etkilerini de gözardı edemeyiz.


Sonrasında gelen 'Etnomenia' parçası bana 2004'de yeni bir albümle yıllar sonra geri dönen Metamorfosi grubunun 'Paradiso' albümünü anımsattı. 'Paradiso' albümünde piyano ve klavye şöleni vardı.

'Kinesis' ve 'Coda:Marea' parçalarında ise yine caz ve blues'un izlerine rastlanırken ilk iki parçadaki eloy benzeri atmosfer yerine daha çok 75 öncesi Genesis ve Yes grubu esintileri var. Her halükarda 5 parçada da yaratıcılığın sınırlarında gezinmişler.

Sonunda 70'ler klasik italyan progresif rock'ı günümüzde nasıl olurdunun cevabına. 'L'ultima Balena' parçası aynen sizi 70'ler İtalyasına götürüyor. Hem PFM hem de Banco'nun folk ezgilerini klasik müzik ve rock ile birleştirmelerini Aliante grubu da benzer şekilde bir araya getiriyor. Caz, klasik müzik, folk ezgileri senfonik bir biçimde 2017 yılında tekrar bir arada.

Albümün kapanış parçası 'San Gregorio', bir önceki parça gibi 70'ler klasik italyan progresif rock'ını anımsattırıyor. Aynı caz, blues, folk ezgileri burada da mevcut. Fazlalık ise 70'lerin ikinci yarısında İspanyadan çıkan Triana ve Cai gibi grupların müziklerinde yer verdikleri Flamenko ezgilerine yer veriliyor olması.

Her iki grupta caz, flamenko (ve arap ezgileri) ve rock'ı ustaca harmanlamışlar ve Endülüs rock denen müziğin tanımını yapmışlardı. Aliante grubu da albümü, sanki 'bir zamanlar Triana grubu vardı, onu'da anımsayın' demiş gibi bitirmiş.

'Forme Libere', yeni dönem gruplarından kaliteli olarak albüm bulmada zorlananlar için her zaman bir yerde saklanıp, dinlenilebilecek bir albüm.

01. Forme Libere (0:59)
02. Kilowatt Store (5:19)
03. Tre Di Quattro (9:29)
04. Etnomenia (6:21)
05. Kinesis (5:19)
06. Coda:Marea 03 (1:46)
07. L'ultima Balena (8:38)
08. San Gregorio (9:27)

Süre : 47:18

Enrico Filippi / Klavyeler, Mellotron, Moog, Org
Alfonso Capasso / Bas Gitar
Jacopo Giusti / Davul, Perküsyon, Gong

Serena Andreini / Konuşan ses