Progresif rock'da, özellikle 1970'lerde çıkan albümlerde, tek yada iki albümü olan bir çok grup var. Bu gruplar genelde ya dinleyicisi az olduğu için yada müzisyenlerin özel sorunları olduğu için devam edememişlerdir. Maxophone grubu da bu gruplara örnektir.
1975 yılında çıkardıkları ilk albüm(ingilizce olarak da ayrı olarakda çıkarılmıştır.) üzerinden 30 yılın üzerinde zaman geçtikten sonra, 2011 yılında grup üyeleri arasında tekrar albüm yapma fikri ortaya çıkar. Tahminimce sosyal web sitelerinde 70'lerin mücevher denilebilecek albümleri övülürken ve 70'ler progresif rock'ı önemsenirken, Maxophone grubu da ortaya çıkan bu duruma güvenerek albüm çıkarmaya karar verdi. Tabi, bu benim görüşüm. Çünkü 2010 yılından sonra 70'lerin bir çok grubu tekrar biraraya gelerek albüm çıkardılar.
Maxophone'un bu son albümünü bir kaç gün önce progarchives'in facebook'da ki paylaşımlarında gördüm. Ne zaman çıkmış diye internet üzerinden bakındım biraz. Karşıma youtube konulmuş albümün bütün parçaları geldi. Hiç beklemeden bütün parçaları indirdim.
1975 yılında ki albümlerini ilk dinlediğimde kesmemişti, üstüste defalarca dinlemiştim.
Bu son albümü de öyle bir his yaratır mı diye de düşünmedim değil. Dİnlemeye başladıktan sonra farkettim ki, Maxophone'nin bu yeni albümünde 70'lerden eser yok, bambaşka bir albüm. Açıkçası bütün parçaları ilk dinlediğimde hayal kırıklığına uğramadım desem yeridir. Ancak daha sonra tekrar dinlediğimde albümü fazlasıyla beğendim.
'La fabbrica delle nuvole' albümü, Maxophone grubunun 70'ler havasını hiç yansıtmıyor. Daha ziyade son 20 yılda ortaya çıkan müzikal atmosfere sahip ve o kadar ustaca kullanılmış ki bu atmosfer, müzisyenlerin yaratıcılığı da eklenince başyapıtlık bir albüm ortaya çıkmamış ama 2017 yılı için çok güzel bir albüm ortaya çıkmış. Sanırım 5-6 yıl sonra 2017'yi hatırlarken bu albümü de hatırlayacağım. Tıpkı 2004 yılında yine 70'lerin başka bir italyan progresif rock grubu olan Metamorfosi'nin 'Paradiso' albümü gibi.
1975 yılında çıkardıkları albümde nasıl döneminin caz müziğini kullandılarsa, bu albümde de günümüzün çağdaş caz tınılarını (özellikle world jazz) kullanmışlar. Albüm içinde sadece caz'ın da etkisi yok. Klasik müzikten new age'e, folk müzikten senfonik yapıya bir çok değişik ses harmanlanmış ve ortaya bu albüm çıkmış.
Albümdeki parçalar kısa ve ilk dinlenildiğinde akılda kalıcı olmuyor ancak sonraki dinlemelerde albümün, 9 parçayla birlikte ne kadar güzel olduğunu farketmeye başlıyorsunuz. Bütün parçaları 5-6'şer kez dinledikten sonra aralarından biri favorim oldu bile.
'Estate '41' parçası. 1980'lerde ki Sting'in parçalarını hatırlattı ilk dinlediğimde. Sting yada başka popüler bir isim böyle bir parça yapsaydı, kesinlikle yılın hitlerinden olurdu. Parça, klavyelerle başlıyor. Klavyeler öyle bir atmosfer yaratıyor ki, ortadoğu'nun hüznü yansıtılıyor sanki. Bunda kullanılan klavye'nin bir ermeni çalgısı olan düdüğe benzer oluşu bana ortadoğu'yu anımsatıyor.
Klavyelere daha sonra katılan akustik gitar'ı cazımsı bir halde görüyorsunuz. Albümdeki bütün parçalarda varolan o hintçeye benzere vokal burada da var. Hafif yanık sesli vokal, caz tınıları ve ortaoğu, akdeniz müziği karışımı bir atmosfer. 'Estate '41', kaliteli müzisyenlik ve mükemmel bir müzikal atmosferle benim favori parçam oldu.
Son olarak, grup 2011 yılında biraraya geldiğinde albüm fikri neredeyse 20 yılını dolduracaktı. Bir yazar ve gazeteci olan Roberto Roversi ile gitarist Alberto Ravasini birlikte hazırlamışlardı. Ancak Roberto Roversi aynı yılın sonbaharında ölür. Belki de albüm 2017'de değilde çok daha öncesinde çıkacaktı. Kısmet bugüneymiş.
Maxophone 1975'de ki ilk albümüyle, italyan progresif rock'ın en kaliteli albümlerinden birine imza atmışlardı. O ilk albümü hala italyan progresif rock'ın başyapıtlarından biri olarak anılıyor. Bu albümde 2000'ler sonrasının italyan progresif rock'ının başyapıtlarından olur mu, bir şey diyemem. İtalyan progresif rock hayranlarının (fanlar) görüşü önemli bu konuda. Ama benim için iki günlük dinlemeyle çoktan unutamayacağım bir albüm oldu bile.
01. Un ciclone sul pacifico (4.47)
02. Perdo il colore blu (4.08)
03. Il passo delle ore (5.43)
04. La fabbrica delle nuvole (5.42)
05. La luna e la lepre (5.30)
06. Estate '41 (5.55)
07. Nel fiume dei giorni i tuoi capelli (3.41)
08. Il matto e l'aquilone (7.31)
09. Le parole che non vi ho detto (2.18)
Süre : 45 35
Alberto Ravasini / Vokal, Akustik & Akustik & Elektrik Gitar
Marco Tomasini / Elektrik Gitar / Vokal
Sergio Lattuada / Grand Piyano(1,2,4,9), Elektrik Piyano(1,7), Klavyeler, Vokal
Marco Croci / Bas Gitar
Carlo Monti / Davul, Perküsyon, Keman (1,5,7-9)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.