Bu Blogda Ara

25 Aralık 2016 Pazar

Triana - Hijos Del Agobio 1977



Merak edip, Triana'nın ilk albümünü indirip dinledikten bir kaç gün sonra hemen bir yazı yazmıştım. Dayanamayıp ikinci albümünü de dün indirip dinlemeye başladım. İlk albümde ki folk ezgileri kadar yoğun olmasa da, bu albümde kesinlikle arşivlik.


İkinci albümlerinin ismi 'Hijos del Agobio', zulmün çocukları gibi bir anlama geliyor. Franco ispanya'sının dönemin isyan olmasa da, dolaylı yoldan Franco falanjism'ine (ispanyol faşizmi, foşik değil yalnız) bir gönderme olarak da kabul edebiliriz. Tek tipleşmeye karşı çıkmış Triana grubu da kendi geçmiş dönemlerinde önemli bir yere sahip olan Endülüs, arap-ispanyol medeniyetinin izlerini yansıtılmış. İlk albümünde ki akustik, arap-ispanyol halk ezgileri ikinci albümlerinde çok yoğun ve belirgin olmasa bile, var. Ancak daha önemlisi kıta avrupa'sının genel progresif rock anlayışına daha çok yaklaşmışlar diyebilirim bu albümde.

Albümde ki parçaları tek tek dinlemeye ve incelemeye başladığımızda bu anlayışı rahatlıkla görebilirsiniz.

'Del crepusculo lento nacera el rocio' başladığı andan itibaren arabik, oryantal sesler duyulmaya başlıyor. Bin yıl öncesinin Endülüs müziği nasıldır diye sorsanız, muhtemelen önünüze giriş kısmında ki gibi bir şey çıkacaktır. Sonrasında ise saykodelik vokal ve saykodelik org sesleri bütün parçaya hakim oluyor. 1971-72 yılları arası Amon Düül II'nin ağır saykodelik yapısına benzer bir parça. Amon Düül II grubuna olan hayranlığım bu parçayı da sevmemi sağlıyor.

'Hijos del Agobio', ilk parçada ki ağır saykodelik müzikal atmosfer, bu parçada yerini ağır senfonik öğelere bırakıyor. Genesis'in 1971-73 yıllarında ki ağır melodik yapısına benziyor. Gitar'ı Steve Hackett, org'u ise Tony Banks tarzında çalmaları bu öngörümü haklı çıkartıyor. Org çalarken kısa kısa Pink Floyd ve Tangerine Dream'i de hatırlatıyor. 'Hijos del Agobio' parçası herhalükarda albüme isim verecek kadar kaliteli.

'Necesito' sanırım albümü dinlemeye başladığımda ilk sevdiğim parça. Ağır gitarlar ve klavyelerin bunda etkisi büyük. Uriah Heep, Birth Control gibi ağır progresif rock'ın öncü gruplarının mentalitesinde bir parça. Çalınan her enstrümanın hakkı fazlasıyla verilmiş. Belki gitar soloları seslerin önüne konulsaydı, parça progresif rock'ın unutulmaz parçalardan biri haline gelebilirdi. Yine de albümde ki en iyi parça.

'Recuerdos de Triana', tamamen davullar üzerine kurulu bir parça. Dinlemeye başlar başlamaz insanın aklına King Crimson'dan Bill Bruford geliyor. King Crimson'ın 'Larks' Tongues In Aspic' albümünde ki Bill Bruford performansına benzerliği kozmik seslerle süslenmiş. Bu konuda moog kullanımına bakın. Parçayı tekrar tekrar dinlerken King Crimson seslerini birebir görüyorum. 'Larks' Tongues In Aspic' albümünde ki 'Talking Drum'ın biraz daha arabik, latin tarz ağırlığı oluşmuş.

'Rumor' parçasında arabik, oryantal, flamenko karışımı müzikal yapı, parçanın her yerine yayılmış. Biz Türkler içinde çok da yabancı olmayan arabesk yapı, parçayı dinlerken dinleyene eşlik ettiremiyor. Hatta şimdi akustik gitarı ve org'u daha dikkatli dinleyince aklıma Mozaik grubu geldi.

'Sentimiento de amor' parçası, Eloy, Camel karışımı kozmik seslerin bolca kullanılmasıyla oluşmuş. Saykodelik uzay rock temeli olan Eloy ile Canterbury ekolünün gizli temsilcisi Camel'in müziklerinin senfonik hale geldiği 1975-6 yıllarında ki müziklerine benziyor. Org temeline oturtulan parça maalesef bir süre sonra beni sıkmaya başladı. Parçanın kötü olmasından değil, tam tersine parça çok çok iyi. Ancak saykodeliğin bu kadar çok yoğun kullanılıyor oluşu, bende bir süre sonra sıkıntıya yol acıyor. Yani parça döneminin Camel, Eloy gibi grupların kalitesinde bir parça, sorun parçada değil, bende.

'Senor Troncoso'; bütün parçalarda benzetmelerden yola çıkarak anlatmaya çalıştım. Bu parçada da benzetme yapmazsam eksik kalır. 'Senor Trancoso' da italyan progresif rock devlerinden Le Orme müziği gibi duruyor. Akustik gitar ve ispanyolca vokal (latin), Aldo'yu hatırlatıyor. Le Orme'nin Aldo vokalli, akustik gitarlı parçalarını ne kadar sevdiysem bu parçayı da o kadar çok sevdim. Hele ki parçanın sonlarında elektrik gitarın çalmaya başlaması, el çırpmalar harika bir final çıkartıyor karşınıza.

'Ya esta bien', sanırım albümün en gösterişli parçası. Peter Bardens (Camel) tarzı yankılanan cazımsı klavye ve orglar, isyankar vokalle güzel harmanlanmış. Gösterişli bir parça olabilir belki ama yine de albümde ki en zayıf parçalardan biri bana göre. Üst düzey parçaların yanında bu bir hayli zayıf kalmış.

Triana'nın ilk albümü için progresif rock'ın Flamenko Rock demiştim. Türkiye'de ki Anadolu Rock anlayışına benzeterek öyle bir tanıma giriştim. İsteyen Endülüs Rock da diyebilir. Ne denirse densin, Triana ilk albümü sonrasında ki bu albümde de kendi öz müziklerini kullanmaya devam  etmesi, grubu daha ilgi çekici yapıyor. Ortaya çıkan müzik de sizin müzik zevkinize kalmış. Yeni, farklı seslere açık olanlar için en güzel albümlerden biri.

1. Del crepusculo lento nacera el rocio (5.50)
2. Hijos del Agobio (5.18)
3. Necesito (4.04)
4. Recuerdos de Triana (2.50)
5. Rumor (3.20)
6. Sentimiento de amor (5.32)
7. Senor Troncoso (3.28)
8. Ya esta bien (3.12)

Süre : 33.59

Jesus De La Rosa / Vokal, Klavyeler, Gitar (7)
Juna Jose Palacios (Tele) / Perküsyon, Özel Efektler, Moog (4)
Eduardo Rodriquez R. / Gitar, Vokal (8), Sesler (1,7)

Antonio Perez / Elektrik Gitar
Manolo Rosa / Elektrik Bas Gitar, İspanyol Gitar (8)
Enrique Carmona / Gitar girişi (8)
Miguel Angel Chruch / Sesler, Mikrofon ayarları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.