Kıta avrupasından çıkıp, pek bilinmeyen ülkelerden progresif rock gruplarına yöneleyim demiştim. Aklıma ilk gelen ispanyol Mezguita olmuştu.
Her yazı öncesi albümde ki parça isimlerini, grup üyelerini internet üzerinden topluyordum. Bunu yaparken kimler ne yazmış diye de bakıyordum. Bu Mezquita grubu hakkında bilgi toplarken ve yazarken bir grup dikkatimi çekti. Triana!!
O kadar çok övüldü ki, dinlemezsem yahut en azından bilgi sahibi olmazsam grup hakkında kendime kızarım diyerek, hemen albümü buldum. Daha ilk dinleyişimde yepyeni, mis gibi müzik buldum dedim kendime.
Yaklaşık bir haftadır, Triana'nın çıkardığı ilk albümü dinliyorum. Kaç kez dinlediğim hakkında hiç bir fikrim yok. Bazen ardarda 3-4 kez dinlediğim oluyor. Mezguita grubunun albümünü yazarken sonunda, keşke bizim yani Türklerin yaptığı gibi Anadolu Rock'a İspanyollar da Endülüs Rock yada Flemanko Rock olarak karşılık verseymişler demiştim. Halbuki vermişler. Demek ki neymiş, İspanya'da Endülüs Rock yada Flemanko Rock diye söyleyebileceğimiz bir Rock türü varmış. Hem de Progresif olanından.
İlk albümü 'El Patio', flamenko rock'a başlamak için bence en ideali. Muhtemeldir ki diğer albümlerini de dinlemek gerekiyor ama ilk dinlemeye başladığımdan beri, yani 1 haftadır, bıkmadan usanmadan dinliyorum. Eğer ben uzun zaman sonra hiç dinlemediğim bir albümü defalarca dinliyorsam, bunu gözardı etmeyin.
Triana grubu 3 kişilik bir grup. Grup elemanlarının kullandığı enstrümanlar, ispanyol gitarı, klavyeler ve davul. Konuk olarak katılan iki kişi ise, bas gitar ve elektrik gitar çalıyorlar. Triana grubunun 3 kişilik olması ve bilindik enstrümanları tercih etmemeleri bana Harmonium grubuyla SBB'yi (her iki grubu da yazdım) hatırlattı. Her iki grupta caz'ı temel alarak kendi müziklerini inşa ettiler. Triana grubu da aynı yolu izlemiş. Caz temeline oturtularak, saykodelik, ispanyol ve fas folk ezgileri, ELP tarzı senfonik öğeler de katılarak harika bir albüm ortaya çıkarılmış.
Albümdeki parçaları tek tek yazmak isterdim ne kadar güzel olduklarını ama tarif edilemeyecek birbirinden güzeller. Bütün parçaları teker teker değil, benim gibi defalarca dinleyeceğinize eminim. Ama yine de albümdeki favori parçamı belirtmeden edemeyeceğim.
Abre la Puerta...
'Abre la Puerta' gibi parçalara genel olarak Rock opera deniyor. Opera tabirinin kullanılması müzikal olarak opera'ya benzemesi değil. Üzerinde sistemli bir şekilde çalışılması ve yoğun emek harcanılması. 'Abre la Puerta' parçasını da dinlemeye başlayınca demek istediğimi çok çabuk anlayacaksınız.
Açıkçası Triana'yı geç tanımış olmaktan dolayı üzülmüyorum. Dinlemeye başladığımdan beri progresif rock'ın ne kadar güzel bir müzik olduğuna inancım kat be kat arttırdığı için sevinçliyim bile.
Progresif rock'ta beğeni düzeyinizin bir kaç tık daha fazlalaştırmak için Triana'nın 'El Patio' albümü en ideali. Akılda tutmakta fayda var; Triana eğer popülerliği, bilinirliği yakalamış olsaydı, günümüzde King Crimson, YES, Pink Floyd gibi olacaktı. Aynı Polonya'dan çıkan SBB grubu gibi.
1. Todo es de Color (2.09)
2. Se de un Lugar (7.10)
3. Recuerdos de una Noche (4.42)
4. Luminosa Manana (4.05)
5. En el Lago (6.38)
6. Dialogo (4.32)
7. Abre la Puerta (9.53)
Süre: 38.59
Jesus De La Rosa / Vokal, Klavyeler
Eduardo Rodriguez / Flamenko Gitar
Juan Jose Palacios / Davul, Perküsyon
Konuklar
Antonio Perez / Elektrik Gitar
Manolo Rosa / Bas Gitar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.