Bu Blogda Ara

1 Haziran 2016 Çarşamba

Van der Graaf Generator - H to He, Who Am the Only One 1970

Eklektik Progresif Rock

Van Der Graaf Generator, YES, King Crimson, Gentle Giant gibi klasik progresif diye adlandırılan dönemin en önemli gruplarının başında gelir. Progresif, Türkçe karşılığı olarak ilerici rock’ın tanımının oluşmasında en çok katkıda bulunanlardan birisidir, Van Der Graaf Generator grubu. O yüzden Van Der Graaf Generator gibi bir grubu dinlemeden, anlamadan progresif rock hakkında konuşmak, her zaman bana  abest ve komik gelmiştir.


Van Der Graaf Generator döneminin diğer gruplarına gore çok daha farklı bir çizgi de yer alır. Bu farklı çizginin oluşmasının sebebi, grubun saykodelik dönemden çok fazla etkilenmiş olmamasıdır. Van Der Graaf Generator çıkardıkları albümler de saykodelik rock yada dönemin beat müzikleri yerine, caz ve avant-garde müzikal yapısını tercih etmişlerdir.

Van Der Graaf Generator grubu da bu dönemin zor dinlenilebilen gruplardan bir tanesidir. King Crimson, YES, Gentle Giant grupları gibi Van Der Graaf Generator grubunun da hayranları diğer gruplara gore daha azdır. Popüler olmuş gruplar desek, sanırım yerinde olur.  Örneğin David Bowie’yi herkes bilebiliyorken, Peter Hammill biliniyor olmasını boşverin, dinleyicisi dahi çok sınırlıdır.


Halbuki, Peter Hammill içinde bulunduğumuz tarihin en üretken isimlerinden birisidir. Bizim Kültürümüzde varolan, ozan kültürüne örnek teşkil edecek bir isimdir. Amerika’lı müzisyen Bob Dylan gibidir. Peter Hammill’de Pink Floyd’un dahi müzisyeni Roger Waters gibi 20’li yaşlarının başında grup çalışmaları haricinde en erken solo albüm yayınlayanlardandır.

H to He, Who Am the Only One albümü, hem Van Der Graaf Generator grubunun hem de Peter Hamill’in müzikal kişiliğini bulduğu albümüdür. Peter Hamill’in soyut kavramları kullanarak şiirsel anlatımıyla Van Der Graaf Generator grubu kendine özgü bir tarz oluşturmuştur.

Eğer ki 1970-75 arası progresif rock müziğinin altın çağının yaşandığı dönemde, her yıl için en iyi 10 albüm değil, en iyi ilk 5 albüm diye sorulsa, kesinlikle her yıla bir Van Der Graaf Generator albümü girer.
Van Der Graaf Generator grubu 1970-75 yılları arası albümlerinin hepsinde uzun parçalar yazdıkları için albümlerinde çok fazla parçalar yoktur. Dolayısıyla Van Der Graaf Generator grubunun her parçası en iyi parçası olarak adlandırılabilinir.

Diğer bir çok parçası gibi ‘Killer’ parçası da hemen ilk akla gelenlerden. Peter Hammill ‘Killer’ parçasında balık’ın akvaryumda birbirlerini nasıl yediğinden bahseder. İnsanlık o haldedir ki, bir akvaryum’un içinde birbirimizi yemekle meşgulüzdür.

‘House With No Door’ kişinin yalnızlığını anlatır. Kapısız bir ev’de yaşar kişi, çatısı yoktur,pencereleri kapalıdır, içeride yaşayan bir canlı dahi yoktur. Hepimiz iç dünyamızda, yaşamımızın büyük bir bölümünde böyle hissetmezmiyiz. ‘House With No Door’, Refuguess ve ‘My Room’ ile en yavaş, en karanlık, en duygusal ve en melodik Van Der Graaf Generator parçalarının başında gelir. ‘House With No Door’ yavaş, piyano ve davul temposuyla karanlık, melankolik duygu yoğunluğunu sonuna kadar hissettirir. Kişinin (ve hepimizin) durumu dramatiktir.

‘The Emperor In His War-Room’ parçasında King Crimson grubunun gitaristi Robert Fripp var. Parçanın tam ortasında Van Der Graaf Generator mı dinliyorum yoksa King Crimson mı dinliyorum diye karıştırabiliyor dinleyen kişi. Robert Fripp gitarının etkinliği, yaratıcılığı  ‘The Emperor In His War-Room’ parçasının karekterini belirlemede fazlasıyla  etkili. Fütüristik parça; oda’nızın  içinden dünya’yı nasıl değiştirilebilineceğini komik bir şekilde anlatır. Komik olduğu kadar, anlatılanlar gerçektir de. Hepimiz üniversite yıllarında ülke’yi, dünya’yı kurtarmaya kalkmadık mı?

‘Lost’ parçası da en az diğer Van Der Graaf Generator parçaları kadar dramatik, kaotik, melankolik. ‘Lost’ parçası bir sonraki devasa iki albümünün müzikal yapısının öncüsü niteliğinde. Herkes herşeyi bildiğini sanır, ona gore düşünür ve konuşur. Gerçek te ise; gerçek nedir sorunun cevabı 15-20 ciltlik ansiklopedilerle belki açıklanabilir, bir bok bilmeyiz. ‘Lost’ bunu anlatıyor. Gerçeklikle gerçekdışılık arasında (yada olmayan çizgi) kişinin nasıl kaybolduğumuzdur. Peter Hamill; kendisinden yola çıkarak, aslında hepimizin içinde bulunduğu durumu, belki de en iyi bu parçada anlatmıştır. Gerçeklik denilen şey, hepimizi çepeçevre sarmalamıştır. Kişinin kaybolması da doğaldır. LOST. Aşkı kaybettiğin zaman çevrendeki bütün gerçekliği de kaybedersin.

‘Pioneers Over C.’. Öncüler. Neyin öncüleri. İnsanlara artık dünya yetmez. Yıldızlararası yolculuğa çıkarlar. Yeni yuva aramak için. Binlerce yıldız sistemleri insanoğlu tarafından kolonileştirilecek. Plan bu. ‘Pioneers Over C.’, öncüler bu iş için hazırlar.

Konu , 1970 yılında ki Van Der Graaf Generator albümünün 30 yıl sonrasında bir çok fütüristlik bilim kurgu hikayelerinde ve filmlerinde işlenir. Van Der Graaf Generator ve Peter Hammill’in özelliği burada başlar. Sadece Van Der Graaf Generator ve Peter Hammill değil, progresif rock’ın parça temaları aslında bu dönemde başlar ve en iyi ürünlerini 1970-75 arasında verir.

Mutlu sonla biten, 80 öncesi klasik film senaryoları gibi değildir. Gerçeği,günümüzde de mutlu sonla biten bilim kurgu filmleri yapılmaktadır. Örnek olarak yıldızlarötesi filmi de mutlu sonla bitmişti.
Peter Hammill; ‘Pioneers Over C.’ parçasını mutlu sonla bitirmiyor. Event Horizon filminde ki gibi parçada ki  öncülerin durumu hiç te mutlu olunacak şekilde değil.

‘Pioneers Over C.’ bir sorgulama var. Kişinin kendisini sorgulaması var. Sahip olduğumuz dünya da kendi kendimizi yerken(Killer), o kadar yalnızız ki(House With No Door, Lost), plan yapıp kaçsak bile olsak (The Emperor In His War-Room), bütün bunlardan kaçışımız (Pioneers Over C.) bile bize mutluluk getirmeyecek.
Peter Hammill modern çağımızın anti-popüler şairidir.

Van Der Graaf Generator, diğer bir çok progresif rock grubu gibi org (ve piyano), gitar soloları kullanan bir grup değildir. Van Der Graaf Generator saksafon’u kullanır sololarında. Solo ne demek derseniz, benim için, parça da anlatılanın hüznüdür. Solo için blues türüne bakınız. Blues ağıt demektir.
Van Der Graaf Generator için hep Peter Hammill’den bahsettim. Sanki David Jackson yokmuş gibi. David Jackson bir çok progresif ve progresif rock olmayan grupların içinde saksafon’u kullanan solo  olarak çalan tek kişi.

‘Hugh Banton’ ise org’u solo için değil, grubun müzikal atmosferi için kullanan ve Peter Hammill’e en büyük kolaylık sağlayan başka bir kişi.

‘Guy Evans’ sadece Van Der Graaf Generator müziği için değil, progresif rock kültürüm için en yaratıcı isimlerden bir davulcu. Guy Evans tarzı diye bir söylersem, Van Der Graaf Generator grubunu hatırlamak gerekiyor.

Van Der Graaf Generator, Peter Hammill ve bütün üyeleriyle progresif rock’ın temel gruplarından biridir. Progresif rock müziğini anlamak için en iyi gruplardan birisidir de. Van Der Graaf Generator dinlemeyip, anlamayıp, yukarıda belirttiğim gibi, konuşanı ben pek umursamam.

1. Killer (8:07)
2. House With No Door (6:03)
3. The Emperor In His War-Room (9:04)
- a) The Emperor
- b) The Room
4. Lost (11:13)
- a) The Dance In Sand And Sea
- b) The Dance In The Frost
5. Pioneers Over C. (12:05)

- Peter Hammill / vokal, akustik gitar, piyano (2)
- Hugh Banton / Hammond & Farfisa Org, Piyano, Osilatör, Bas Gitar (2,5), Vokal
- David Jackson / Alto, Tenor & Bariton Saksafon, Flüt, Fx, Vokal
- Guy Evans / Davul, timpani, Perküsyon

Konuk Müzisyenler
- Nic Potter / Bas Gitar (Killer, The Emperor In His War-Room,Lost)
- Robert Fripp / Elektrik Gitar (The Emperor In His War-Room)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.