Bu Blogda Ara

11 Haziran 2016 Cumartesi

Pell Mell - From The New World 1973

Senfonik Progresif Rock

2008 yılı, takip ettiğim bloglardan paylaşılan albümleri taker taker indirip dinliyorum. Öyle ki, bir çok albümün içinden çıkan parçaların isimleri bile yok. Çoğu track olarak geçiyor.

Bir akşam yine iş çıkışı, çıkmayıp ofiste kaldım. Blogları ve forumlara bakıyorum. İndireceklerim bittikten sonra mp3’e yüklemeleri yapıp, bilgisayarı kapatıp, çıktım. O zamanlar Beyoğlu’nda oturuyorum, işyeri de Cağaloğlu’nda. Beyoğlu’nda ki eve kadar yürürken indirdiğim müzikleri de dinliyorum. O akşam da yine aynısını yaptım. Albümleri tanımak amaçlı 2-3 dakika dinleyip, parçaları atlaya atlaya albümleri tanımaya çalışıyorum. Bir albümden diğerine geçerken bu albüme denk geldim. Melodik ve bir o kadar da gaz verici. Atlayarak geçemedim bir türlü albümü. Bütün parçaları teker teker sonuna kadar dinledim. İstiklal caddesini albümü tekrar dinleyebilmek için iki kez turladım o akşam.

Ve malesef ne albümün ismi vardı, ne grubun ismi ne de parçaların ismi. Bir kaç ay boyunca mp3 çalarımdan silinmeden ve kim olduklarını bilmeden albümü defalarca dinledim.

2010 yılında askerden dönünce yine eskisi gibi bloglara geri döndüm. Derken Brazilya’lı blog yazarının paylaştıklarını tekrar indirip dinlerken albümü tekrar buldum. Grubu ve albümü bilmeden 2 yıl boyunca dinlemişim.



Pell Mell… From The New World…

Progresif Rock’ın altın çağının yaşandığı yıllarda müzik yapan Pell Mell’in ‘From The New World’ albümünden ilham alıp, progresif rock albümleri paylaştığım blog’a grubu hatırlatacak bir isim verdim. O blog 600 bin’e yakın girişiyle hala en popüler bloglarımdan.

Progresif Rock’a başlamadan, hatta öyle bir türün varlığından haberim yokken klasik, caz gibi müzik türlerini, müzisyenlerini öğrenmeye çalışırdım. Progresif Rock’a geçtikten sonra pek gerek görmüyorum artık. YES, ELP gibi gruplardan bir çok klasik müzisyeni ve caz ustalarını öğrendim. Öğrendikten sonra onları da dinledim. Ama yine de progresif rock’ın yerini tutamadılar.

Pell Mell grubunu dinlerken de Dvorak gibi bir klasik müzik ustasını öğrenmiş oldum.
‘From The New World’ albümü tamamen Dvorak müziği üzerine kurulu diyemem ama albümün ana hatları Dvorak Süitleri üzerine kurulu.

Albüme ismini veren ‘From The New World’ parçası da Dvorak müziğini temel alan bir parça. 16 dakikalık parça koca bir orchestra varmış hissi uyandırarak başlıyor. Tabii ki Dvorak süitleri. Thomas Schmitt kemanıyla tek başına yaylılar kısmını oluşturuyor. Dietrich Noll klavye’si ve ona eşlik eden diğer klavye’de Hans Otto Pusch ve Bruno Kniesmeijer davuluyla gerçek anlamda bir orkestra olmuşlar. Bruno Kniesmeijer seri ritimleriyler yer yer bana Camel’in davulcusu Andy Ward’I hatırlatıyor. Vokaller en az Gentle Giant kadar neşeli. 7. Dakika’dan sonra Dietrich Noll’un harika bir klavye solosu var. Klavye solosu 2 dakika kadar sürdükten sonra grubun lideri konumunda ki kemancı Thomas Schmitt solosu başlıyor, derinden. O keman solosuyla meşgulken arka planda caz bas gitarı ve caz davul ritimleri var. Çok geçmeden geriye sadece Thomas Schmitt’in keman solosu kalıyor. Sonrasında italyan klasik keman sololarını andıran keman solosuna bu kez cazvari piyano, bas gitarı ve davulu eşlik ediyor.   Caz oda orkestrasına dönüyor bir anda son kısmı. Dvorak’ın klasik süitleriyle başlayan parça için mükemmel bir son.

‘Toccata’ Beethoven‘lı, Franz Liszt’li, Mozart’lı ezgileriyle, klasik müzik rock olarak böyle de çalınabilir ve dinleyicisi de çok olur. Bakınız; benim gibi. 4 dakika kadar süren parça içinde klavye’den, bas gitar’a, davul’dan keman’a kadar hepsi olağanüstü. Kısa kısa sololarıyla 4 dakikaya bir dünya sığdırmışlar.

‘Suite I’, 2008 yılında kendilerinden haberim yokken dinlediğim albümde en çok üzerinde durduğum parça. Dvorak klasik müziğini temel alarak yazdıkları parça o kadar melodik ve duygu yüklü ki dinlerken bir süre sonra vokale eşlik etmeye başlıyorsunuz. Vokal, yumuşacık sesiyle parçayı daha da büyülü bir hale getiriyor. 60’ların çiçek çocuklarının hep bir ağızdan söyledikleri şarkılar gibi.

‘Suite II’ saykodelik yapısıyla özünü unutmamışa benziyor bu parçayla. Parça, 60’ların sonunda ortaya çıkan saykodelik rock’ın (Pink Floyd, Iron Butterfly) 73 yılına taşınmış hali gibi adeta. Gitar solosu 60’lı yılları değil, Pell Mell grubuna özel soloya sahip. The Doors’tan Ray Manzarek’in piyano stiliyle piyasaya göz kırpmışlar. Ancak Thomas Schmitt’in flütüyle bir anda orta amerika yerlilerinin müziğini duyuyorsunuz. Ekvator’lu amerikalılar vardı 2005 yılında İstanbul sokaklarında. Sokaklarda kendi müziklerini çalarken CD’lerini satmaya çalışıyorlardı, ben de bir albümlerini almıştım, hala duruyor albümleri. Thomas Schmitt’in flütü bana hep o albümü hatırlatıyor. Sonrası saykodelik kökenli gitar solo ve 60’ların eğlenceli beat vokalleriyle biten bir parça.

Aslında böyle grupları, albümleri paylaşmamak lazım. Dinleyen kişinin özelinde kalsın. Merak edenler de böyle albümleri arayıp, bulsunlar. Hayatta herşey merakla başlar. Öğrenmek için, bilmek için, tanımlayabilmek için hep merak lazım. Merak hissetmeyen kişilerin vay haline.

1. From The New World (16:06)
2. Toccata (3:53)
3. Suite I (8:05)
4. Suite II (11:39)

Süre: 39:34

- Jorg Gotzfried / Bas Gitar, Vokal
- Bruno Kniesmeijer / Perküsyon, Davul
- Dietrich Noll / Klavye
- Hans Otto Pusch / Klavye
- Thomas Schmitt / Flüt, Viyolin, Klavye, Vokal
- Rudolph Schon / Perküsyon, Vokal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.