Bu Blogda Ara

23 Haziran 2016 Perşembe

Rush - Moving Pictures 1980



Rush’ın bu kadar çok bilinip tanınmasında hard rock ve metal dinleyenlerin yorumları kuşkusuz çok etkili. Sert, karmaşık riffler ve Neil Peart davulu ile Rush dinlemesi her zaman zor olan grupların başında gelir. Dinlemesi zor olduğu kadar başka gruplar tarafından çalınması da bir hayli zordur. Oya işler gibi işler Rush notaları. Bir halatı örmek gibidir yaptığı müzik. O yüzden Rush müziği dayanıklı, sert ve bozulması da zordur. Hard rock ve metal severlerin çok büyütmesine aldırmadan, Rush’ı siz kendiniz dinleyin.

Rush, 1975-76 yıllarında artık altın çağının sonuna gelmiş progresif rock’ı 80’lerde en iyi icra eden grupların başında gelir. Şöyle de söyleyebilirim, 80’ler de progresif rock ölmedi, Rush gibi gruplar sayesinde günümüze kadar geldi.

'Tom Sawyer’ (Mark Twain karakteri) hem albümün hem de Rush’ın en bilindik, popular parçalarından birisi. Hakediyor mu, kesinlikle hakediyor. Neil Peart’ın doğaçlamalı seri davul ritimleri, Geddy Lee’nin sert bas gitar hattı (pedal ile birlikte) ve synthesizer’ı kaotik atmosfer yaratan şekilde kullanımı, üzerine Alex Lifeson’ın kesik kesik, parça parça harika harika gitar solosu. ‘Tom Sawyer’I anlatmak için bunlar yeterli olmaz Geddy Lee’nin bağıran vokalini de unutmamak gerek. ‘Tom Sawyer’ günümüz modern dünyasının şovalyesidir. Neyi tercih edersiniz. Şirketleri mi yoksa gökyüzünü mü? O halde yakala geçmiş zamanda ki mitlerini.

'Red Barchetta’ 50 yıl sonrası uçan arabaların çağı ve amcanın garajda duran eski bir kırmızı Barchetta’sı. Rush’ın ‘Red Barchetta’ parçası tam bir karşı kültür öğesi. 50 yıl sonrasının herşeyi meta haline getiren kapitalizmine de karşı. Yavaş başlar parça, yavaş da hareket eder. Özellikle Alex Lifeson gitarı melodiktir. Dinlenmesi kolay olanlardan. Benim için parçanın sözleri müzikten daha öndedir. Yaşadığımız yılda dahi değerlerin meta haline getirilişine tepki duyarken 50 yıl sonrasını da düşünebilmek, Neil Peart’ın söz yazarlığına olan hayranlığımı bir kat daha arttırıyor.

'YYZ' gibi progresif rock’ın en kaliteli ve teknik parçasını bilmeyene şeker vermeyin. Bayramda şeker toplamaya çıkan çocuklara sorulan sorular gibi, progresif rock dinleyenlere ‘YYZ’ parçasını dinledin mi sorusunu sormak lazım.

'YYZ’ mors alfabesinde uluslararası Toronto havalimanı kodu. ‘YYZ’, Rush grubunun marşı benim için. King Crimson’ın nasıl ‘21st Century Schizoid Man’ parçası temel alınıyorsa, Rush içinde ‘YYZ’ parçası temel alınmalıdır. Bırakın başka bir grup tarafından çalınmasını, benzeri daha yapılamayacak bir parça. O yüzden övmektense her biri yaşayan efsane olan Rush grubunun bu parçasını siz de benim gibi marş haline getirin. ‘LimeLight’ parçanın adı gibi kendisi de light, yumuşak bir müzik. Tam bir yol parçası. Davul ve bas gitar sizi bir yerden bir yere götürürken sonunda ki Alex Lifeson’un derinlerden gelen gitar solosu ‘Limelight’ parçasını en bilinen Rush parçalarından birisi haline getiriyor. Diğer parçalarına göre teknik yönü daha az olmasına rağmen yine de yapacağınız yolculukların değişmez parçalarından birisi olacaktır.

'The Camera Eye’ New York ve Londra şehirleri gözönüne alınarak yazılmış bir parça. Günümüz modern (!) insanın şehrin tarihiyle uyumsuzluğunu anlatıyor. Buna İstanbul’dan bolca örnek verebiliriz de. Tarih bilgisi olmadan yaşamaya çalışan ve kendisini modern düyalı sanan insanların bolca bulunduğu bir şehir olan İstanbul. Daha iyi anlaşılması için Osmanlı döneminde Beyazıt Camiisin’de kuşlar su içsin diye yerlere oluklar açılırken günümüz modern (!) insanları da su sıçratmasın diye o olukları çukur sanıp üzerine çimento dökerler. ‘The Camera Eye’, albümde ki ‘Tom Sawyer’ ve ‘Limelight’ parçaların gölgesinde kalmış bir parça. Ancak benim için ‘YYZ’ ile albümün en iyi parçalarından. Hatta bir önceki albümlerinde olan ‘La Villa Strangiato’ parçasıyla birlikte Rush’ın en iyi gitar solosuna sahip. Parça synth ve trafikte ki araba sesleriyle kaotik ve karanlık bir müzikal atmosfer ile başlar. Saykodelik sesler (hırıltılar) ile daha da yoğunlaşır. Bir blues rock solosuna geçmeden önceki, patlamaya hazır bir bomba gibidir, ruh haline bünürsünüz. Sözler ile birlikte olan kısma geçince uzunca bir süre dinlenirsiniz. Sonrasında Alex Lifeson’un harika gitar solosuyla biter.

'Witch Hunt (Part III of Fear)’ Neil Peart’ın içler ürperten zilleriyle başlar. Korku filmi izliyormuş yada gece karanlıkta tek başınasınızdır. Parçanın girişi öyle bir his uyandırır. Ormanda cadı avına çıkarsınız. Avlayacağınız cadılar dini kurumlar, devlet, medya ve politikacılar gibi bizi yönlendirenlerdir. Parça ağır ağır bas gitar, synth ve davul ile ilerler. Alex Lifeson çok daha geri planda kalır. Sözleri ve girişi olduğu kadar parçanın bütünü de karanlıktır. Ama yazılan sözlere ve anlamına baktığınız zaman ortaya çıkan müzik en uygunu olmuş.

Son parça, ‘Vital Signs’ albümde ki diğer parçalara göre daha basit yapılıdır. Basit yapılı şablon müziklerinden Reggae ritimlerini kullanmışlar. Buna rağmen yine de güzel bir parça. Özellikle Neil Peart davulu. Yine ve yine evet her parça da Neil Peart davulunun mükemmelliği bu parçada da var.

Rush ‘Moving Pictures’ albümüyle tüm zamanların en iyi progresif rock albümlerinden birisine sahiptir. Hem de geç bir dönem olan 1980 yılında. 1. Tom Sawyer (4:34)

2. Red Barchetta (6:08)
3. YYZ (4:24)
4. Limelight (4:21)
5. The Camera Eye (10:57)
6. Witch Hunt (Part III of Fear) (4:44)
7. Vital Signs (4:47) Süre: 39:55
- Alex Lifeson / 6 & 12 telli Elektrik ve Akustik Gitar, Taurus Bas Pedal
- Geddy Lee / Bas Gitar, Bas Pedalı, Synthesizers (Oberheim polyphonic, OB-X, Mini-Moog) (Ses Düzenleyicisi), Vokal
- Neil Peart / Davul, Timbales (Vurmalı çalgı), Orkestra Çanı, Glockenspiel (Vurmalı çanlar), Rüzgar Çanı, Crotales (Vurmalı ziller), Perküsyon
Katkıda bulunanlar
- Hugh Syme / Synthesizer (6)
- Terry Brown / Ortak Aranjör ve yapımcı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.