tag:blogger.com,1999:blog-81926901473472890452024-03-05T22:48:55.983-08:00Progresif Rock KültürüProgresif Rock, bir rock türü değildir, rock müziğin temelidir.Unknownnoreply@blogger.comBlogger335125tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-41987895249168633542022-04-09T03:17:00.000-07:002022-04-09T12:19:15.144-07:00los-endos.com<p> Geçtiğimiz baharda yeni açtığımız los-endos.com sitesine taşındık. Takip etmek isterseniz, aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz. </p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: arial;"><a href=" https://los-endos.com/">los-endos</a></span></b> </p>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-38704171922801059192021-01-18T14:00:00.004-08:002021-01-18T14:21:44.346-08:00Blue Oyster Cult - Blue Oyster Cult 1972<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiu8R-2gItR6cq_PP-boyBLohiEY2ECasnb0gRu6UM_uqIYmvrW3AGctVmmlTm0gRDEuFvaB4hw6CwH1hWug-zx6l49nMrtus3KJVbXZPPDuEfEDYb9jSObhKb_hY43wLEVbJYzMc73oQ/s600/blue+oyster+cult.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiu8R-2gItR6cq_PP-boyBLohiEY2ECasnb0gRu6UM_uqIYmvrW3AGctVmmlTm0gRDEuFvaB4hw6CwH1hWug-zx6l49nMrtus3KJVbXZPPDuEfEDYb9jSObhKb_hY43wLEVbJYzMc73oQ/s320/blue+oyster+cult.jpg" /></span></a></div><span style="font-family: arial;"><br /></span><p><br /></p><p><span style="font-family: arial;">1804 yılında Amerika’da özel yetenekleri olan bir çocuk doğar. Adı Imaginos’dur. Küçük yaşlardan itibaren Imaginos, kendinde olan bu yetenekleri bir bir keşfetmeye başlar. Geleceğinden ve geçmişinden habersizdir ancak bir süre sonra zamanda değişiklikler yapabileceğinin de bilincine varır. Ergenliğini atlatıp 20’li yaşlarının ortalarında iken içinde dünyayı gezip dolaşma tutkusu ile yanıp tutuşmaya başlar. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">İlk önce yaşadığı yerden Teksas’a kadar gider. Oraya vardığında ise Meksika’ya gitmesi gerektiğinin hayallerini görmeye başlar. Yucatan’a giden bir geminin mürettabatına katılır. Meksika körfezinden geçerken gemi fırtınaya yakalanır ve batar. Mürettabatının bir kısmı ölür, kurtulanlar ise onu yalnız başına bırakıp kaçarlar. Uyandığında kendini bir istiridye yatağının içinde bulur. Daha önceleri gördüğü hayallerden, duyduğu seslerden daha güçlü sesler duymaya başlar. Konuşanlar O’na onun gerçek doğasını açıklar. Bu dünyadan olmadığını, kendilerinden olduğunu, tüm yaşadıklarının daha önceden planlandığını anlatırlar ve ona iki seçenek sunarlar. Ya bu yaşadığı hayata devam edecek ve bir ölümlü gibi zamanı gelince ölecektir yada onlara; onların Mavi İstiridye tarikatına (Blue Oyster Cult) katılacaktır. Imaginos tekliflerini kabul eder ve yeni adını alır. Destinova; Ebedi Işık.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">İstiridye kabuklarının üzerinde kendi varlığının yıldızlardan geldiğine ve oraya ait olduğuna ait farkına varır ve astromi(Astronomy)’yi keşfeder. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsjaTE3tbMDys2X-5aW8-vP_WB3Zn4djia_5ZHJ54s3cPf68uKFtYcmosqnTKD-WVBlAGh4wl1j_HMBFz6M00CvArkwRLW_Gzww6bBbNviA18qziQl_CWtqy35Yuu8apjO6GoCTk72Pqc/s500/sandy+pearlman2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="333" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsjaTE3tbMDys2X-5aW8-vP_WB3Zn4djia_5ZHJ54s3cPf68uKFtYcmosqnTKD-WVBlAGh4wl1j_HMBFz6M00CvArkwRLW_Gzww6bBbNviA18qziQl_CWtqy35Yuu8apjO6GoCTk72Pqc/s320/sandy+pearlman2.jpg" /></a><span style="font-family: arial;"></span></div><span style="font-family: arial;">Sandy Pearlman; şair, şarkı sözü yazarı, rock müzik eleştirmeni, menajer, yapımcı, müzik direktörü. Daha çok Blue Oyster Cult grubunun isim babası olarak bilinen Sandy Pearlman, B.O.C. haricinde Black Sabbath(grubun menajerliğini yapmıştır), The Clash, Pavlov Dog’s, The Dictators gibi gruplarla birlikte de çalışan bir isim. EMI’nin kuruluşunda bulunan ve bir süre başkan yardımcılığını yapan da bir kişi. (Patti Smith’e rock müzik yapması gerektiğini söyleyen de Sandy Pearlman)</span><p></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">Sandy Pearlman, 1960’larda Soft White Underbelly grubuyla tanışır ve arkadaşlık kurar. Yazdığı bilim kurgu hikayelerinden etkilenen grup, adını bir süre sonra Blue Oyster Cult (dünya tarihine yön vermek isteyen bir grup uzaylının tarikatı) olarak değiştirir.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Blue Oyster Cult deyince heavy metal’den bahsetmemek de olmaz. Progresif Rock’ın üvey çocuğu Heavy Metal. </span></p><p><span style="font-family: arial;">Heavy metal yada metal müzik, özellikle kendi hayranları tarafından özel bir yere sahiptir ve hayranları ona özel olarak özen gösterirler. Ancak uzun yıllar bilinenin aksine heavy metal, İngiltere’de ortaya çıkan işçi sınıfı hareketinin müziği değildir. Heavy metal, 1960’ların başlarında yazılmış bir bilim kurgu kitabında (William S. Burroughs adlı yazarın Uranian Willy ‘The Heavy Metal Kid’ kitabı) geçen bir karakterdir. İlk kez 1970 yılında Rolling Stones dergisinde Heavy Metal eleştiri olarak kullanılır. Bu tarihten iki yıl önce Steppenwolf ‘Born to Be Wild’ adlı parçada heavy metal sözlerini kullanır ancak bu kullanım müziğin tarifinden çok parçada geçen gökyüzünün rengini betimlemek amacıyladır. Rolling Stones dergisinde terim olarak kullanılmış olsa da uzun yıllar dinleyiciler ve eleştirmenlerce heavy metal sözünün nereden çıktığı düşünülmez yada üzerine yazılıp, çizilmez. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">Aynı zamanda bir müzik eleştirmeni de olan Sandy Pearlman, heavy metal sözünü ilk kendisi bulduğunu söyler. Bu gerçeği yansıtmaz ancak heavy metal sözünü bir müzik kavramı haline getirenin Sandy Pearlman olduğu rahatlıkla söylenebilir. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk5g7BdRLUpmrXf6oQEr5WCJPFbl_XYtoQppe5Qfio68LUCgnUVarmOYOJR_5MUI0Aq5v51GL7Qlo90MkDnU5bd_U6dDjj-w_gcS0sacr3Vgwu6EyOUr1NLRrNftbTqF64Ezxaol4J4Ic/s1280/sandy+pearlman.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="950" data-original-width="1280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk5g7BdRLUpmrXf6oQEr5WCJPFbl_XYtoQppe5Qfio68LUCgnUVarmOYOJR_5MUI0Aq5v51GL7Qlo90MkDnU5bd_U6dDjj-w_gcS0sacr3Vgwu6EyOUr1NLRrNftbTqF64Ezxaol4J4Ic/s320/sandy+pearlman.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: arial;">2016 yılının haziran ayında gözlerine kapayana kadar entelektüelliğini zinde tutmaya çalışarak dünya gündemini takip edip üzerinde düşünen, konuşan ve yazan Sandy Pearlman’ın rock müzikteki ilk deneyimi adını verdiği Blue Oyster Cult grubu ile başlar. Yazının başında geçen hikaye 1988 yılında yayımlanan ‘Imaginos’ adlı albümün ana konusudur. Uzun yıllar grubun adı sadece bir bilim kurgu hikayesinde geçiyor diye bilinir. Bir nevi final albümü olarak da bilinen ‘Imaginos’ ile grubun müziği ve felsefesi hakkında daha net bir fikre sahip olunur. </span><p></p><p><span style="font-family: arial;">İlk çıkan albümlerine gelirsek; (Grubun felsefesini ve albümde anlattıklarını göz ardı ederek)</span></p><p><span style="font-family: arial;">60’ların sonları 70’lerin başlarında henüz rock müzik türlere doğru dürüst ayrılmamış, kategorize dahi edilmemiştir. Bu dönemde müzik yapan grupların bir çoğu benzer şekilde en çok ilham aldıkları müzik türü olan blues ile ilgiliydiler. Blue Oyster Cult’un bu ilk albümü ‘Blue Oyster Cult’ de ağır bir şekilde blues müziğin etkisi altındadır. Aynı çağdaşları Deep Purple, Led Zeppelin, Black Sabbath gibi. Daha sonraları ise her grup kendi müziğini geliştirdi ve hepsi birer rock efsanesi oldular. . </span></p><p><span style="font-family: arial;">Albüm ağır bir şekilde blues’un etkisi altında gözüküyor diyorsak da, 70 öncesi saykodelik dönemden de etkileri göz ardı edemeyiz. ‘She's as Beautiful as a Foot’, ‘Workshop of Telescopes’ gibi parçalarla kendimizi 60’ların yanıp sönen ışıkları altında bulabiliyoruz. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">Blue Oyster Cult müziğine başlamak yada grubun müziğini öğrenmek için ideal bir albüm olmasa da, Metallica’nın da büyük bir hayranı olduğu Blue Oyster Cult’un bu ilk albümü rock müziğin efsaneleştiği zamanları anımsatacakların başlarında geliyor. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsLw8UOR_1qmSDaaiEI4OUDmuNmC5XUxpPcjkdmuRQ8wGWw7QtuQDcRRRXFQe7SR4Tz2Fr2sddCLr2g4x8V4ZcjKx2w49L8STt5-WpckX5VXlrciEagyvG4q4dPkDYE4ARftCga9mwBPE/s480/blueoystercult.1972live.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsLw8UOR_1qmSDaaiEI4OUDmuNmC5XUxpPcjkdmuRQ8wGWw7QtuQDcRRRXFQe7SR4Tz2Fr2sddCLr2g4x8V4ZcjKx2w49L8STt5-WpckX5VXlrciEagyvG4q4dPkDYE4ARftCga9mwBPE/s320/blueoystercult.1972live.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: arial;"><br />01. Transmaniacon MC (3:21) </span><p></p><p><span style="font-family: arial;">02. I'm On The Lamb But I Ain't No Sheep (3:10) </span></p><p><span style="font-family: arial;">03. Then Came The Last Days Of May (3:31) </span></p><p><span style="font-family: arial;">04. Stairway To The Stars (3:43) </span></p><p><span style="font-family: arial;">05. Before The Kiss, A Redcap (4:59) </span></p><p><span style="font-family: arial;">06. Screams (3:10) </span></p><p><span style="font-family: arial;">07. She's As Beautiful As A Foot (2:58) </span></p><p><span style="font-family: arial;">08. Cities On Flame With Rock And Roll (4:03) </span></p><p><span style="font-family: arial;">09. Workshop Of The Telescopes (4:01) </span></p><p><span style="font-family: arial;">10. Redeemed (4:01) </span></p><p><span style="font-family: arial;">Süre: 36:57</span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;">- Eric Bloom / Vokal, Gitar, Klavyeler </span></p><p><span style="font-family: arial;">- Donald "Buck Dharma" Roeser / Solo Gitar, Vokal </span></p><p><span style="font-family: arial;">- Allen Lanier / Ritim Gitar, Klavyeler </span></p><p><span style="font-family: arial;">- Joseph Bouchard / Bas Gitar, Vokal </span></p><p><span style="font-family: arial;">- Albert Bouchard / Davul, Vokal</span></p><p><span style="font-family: arial;"> </span></p>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-9452904691420315092020-02-14T13:55:00.005-08:002020-12-28T01:49:11.724-08:00Fractal - De Creacion y Muerte 1998<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-6IoCuWPKMcwFPl6-E9zF1k2kwt5_aOg2k-wRTyXbxenG3SejHKUnScEAayEGLG1BpdrX4Z-teeVCxaUmBbWoIyPEQvw6VtgiKDM-dfg0k69_jmohDrzPLIzIv38VVQ0sK59JYKqiUg/s1600/fractal.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="389" data-original-width="400" height="388" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE-6IoCuWPKMcwFPl6-E9zF1k2kwt5_aOg2k-wRTyXbxenG3SejHKUnScEAayEGLG1BpdrX4Z-teeVCxaUmBbWoIyPEQvw6VtgiKDM-dfg0k69_jmohDrzPLIzIv38VVQ0sK59JYKqiUg/s400/fractal.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Peter Gabriel Genesis grubunu ilk kurduğunda yaptığı parçalar rock'tan ziyade popvariydi. Genesis adıyla çıkardığı ilk albümde bu net olarak gözüküyordu. Kadro değişimi sonrası Genesis efsane olacak albümler yapmaya başladılar. O efsane denilen kadro ile progresif rock'ın en tepesine kadar çıktılar. 75 yılında Peter Gabriel gruptan ayrılarak kendi müziğini yapmaya karar verdi. Çıkardığı albümler Genesis'in müziğinden daha basit ve daha poptu. Genesis grubu ise Gabriel'siz albümler çıkarmaya devam ettiler. Peter Gabriel 80'li yıllarda da kendi albümlerine devam etti.<br />
<br />
Kaliteli müzisyenler kendisine eşlik etti ama yine de Genesis dönemindeki Peter Gabriel kadar sevemedim o dönemi.<br />
<br />
1989 yılı sanırım, çıkardığı bir albüm ile bir çok müzisyeni kendisine hayran bıraktı ve albüm sayesinde ödüller de. Kendi solo albümüydü ama tek başına değildi. Dünyanın çeşitli yerlerinden bir çok müzisyen ona eşlik etmişti. Avrupa, Afrika, Ortadoğu'lu bir çok müzisten albümde yer aldılar. Türkiye'den Kutsi Ergüner de o müzisyenlerin arasındaydı. Albüm kısa kısa, 20 küsur parçadan oluşuyordu.<br />
<br />
Bunları yazarken Peter Gabriel'in doğum günü (13 Şubat) olduğunu öğrendim. Facebook'tan takip ettiğim İtalyan müzisyen Fabio Zuffanti paylaşmış, rastgelince not olarak yazayım istedim.<br />
<br />
Peter Gabriel kendi müzikal kariyerinde dünyadan sesleri de ezgileri de yansıtmaya çalıştı. En başarılı olduğu da bahsettiğim 'Passion' albümüydü.<br />
<br />
Fractal grubunun Peter Gabriel ile ne alakası var ki bunları yazmışsın derseniz, 'De Creacion y Muerte' albümünün aynı 'Passion' albümü gibi dünyadan seslerle dolu olduğu içindir derim. Hatta dünyadan sesler konusunda Fractal grubunun Peter Gabriel'den daha başarılı olduklarını söyleyebilirim.<br />
<br />
Belki Peter Gabriel bir çok profesyonel müzisyenle çalıştı o albümde ancak Fractal'ın bu albümdeki kadar birbirinden çok farklı sesleri bir araya getirememiştir.<br />
<br />
Fractal 1997 yılında iki kişiyle kurulan bir grup. İlk albümleri yani 'De Creacion y Muerte' (Yaratılış ve Ölüm), ertesi yıl 98'de çıkar. Yine kısa kısa parçalardan oluşur albüm. Dünyanın bir çok yerinden geçmişe uzanan sesler vardır.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEig-waECQcJdgTmtYfcQVFONFnBe7FgbiPTFSLqvswEwh1QCcG2b_JKqnp5JjHKLPXdAxOA0vcQIVir47sy5bEjgP0CrU6TnyEQ_vyxgj3VoWXsuaR88AK8XRnTi8qBwzvSQQSUkt5cqoo/s1600/fractal-2.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="718" data-original-width="1600" height="143" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEig-waECQcJdgTmtYfcQVFONFnBe7FgbiPTFSLqvswEwh1QCcG2b_JKqnp5JjHKLPXdAxOA0vcQIVir47sy5bEjgP0CrU6TnyEQ_vyxgj3VoWXsuaR88AK8XRnTi8qBwzvSQQSUkt5cqoo/s320/fractal-2.jpg" width="320" /></a></div>
Albüm Igor'un kendi sitesinde yazdığına göre, Güney ve orta Amerika'nın yaratılış mitlerinin ölüm ile olan ilişkisini Afrika şiirlerinin müzikleştirilmesiyle ortaya çıkartılır. Albüm başlar başlamaz ilk parçada Türk-İran mevlevi ezgileri ile başlar. Devamında çok uzaklara gitmeden ortadoğu'nun sesleri gelir. Biraz daha güneybatı'ya doğru giderek Afrika'nın büyüleyici sesleri karşınıza çıkar.<br />
<br />
Türk, İran, Hint, Uzak Asya, Ortadoğu, Afrika, Güney Amerika ve tabii ki latin sesleri, ezgileri birarada öyle ustaca albüm içinde kullanılmış ki dinlerken müziğin büyüsüne hayran olmamak elde değil.<br />
<br />
Popüler dünyanın tüketici insanlarının bilmediği güzel insanlarının yaptığı güzel bir albüm 'De Creacion y Muerte'.<br />
<br />
Fractal grubu öyle bir kez dinlenilip unutulacak bir grup da değil.<br />
<br />
01. Hen xwe xame (4.17)<br />
02. Al marcharte (2.56)<br />
03. Aire (3.35)<br />
04. Tierra (2.28)<br />
05. Requiem (1.57)<br />
06. El baile (4.05)<br />
07. Ven (1.53)<br />
08. Trece ciclos (2.41)<br />
09. Despertar de los pájaros (2.10)<br />
10. El mundo del sur del mundo (2.44)<br />
11. Ven (2) (1.30)<br />
12. La última lluvia (1.32)<br />
13 Agua (3.19)<br />
14. La danza del sol y la luna (5.57)<br />
15. Fuego (2.28)<br />
16. Al marcharte (2) (1.45)<br />
17. Canción del primer hombre (3.05)<br />
<br />
Süre : 48.22<br />
<br />
Igor Ledermann / Vokal, Klavyeler<br />
Jose Zamorano / Gitarlar, Perküyyonlar</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-63180117541708237612020-02-10T14:24:00.004-08:002020-12-28T01:49:35.234-08:00Os Mutantes - Fool Metal Jacket 2013<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRzEKBCRxWA0IeXyC0bs4L6UtSUJVprw-mLrpEL0QqZUlYaUUkQq_v9vFjBnOonkiZCuR2eA5pA4VSaSrrapbxEaJKKPpq8GkPMwekEKwZ986WFpJXIen4vYqO2_DdhFXUXIwYsRsBQRE/s1600/cover_1642101672017_r.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRzEKBCRxWA0IeXyC0bs4L6UtSUJVprw-mLrpEL0QqZUlYaUUkQq_v9vFjBnOonkiZCuR2eA5pA4VSaSrrapbxEaJKKPpq8GkPMwekEKwZ986WFpJXIen4vYqO2_DdhFXUXIwYsRsBQRE/s320/cover_1642101672017_r.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
Yıl tam olarak ne zamandı, anımsamıyorum. Muhtemelen 17-18 yaşlarındaydım. Kasetçiye gidip Sepultura'nın albümü olup olmadığını sormuştum. Yok denilince sipariş ettirmiştim. Bir kaç gün sonra kaseti almaya gittiğimde kaseti çalabilir misiniz biraz demiştim. Çalmaya başladıktan sonra kasetçi bana çay ısmarlamıştı. Sonra da satanizmden uzak durmamı tembih etmeye başlamıştı. Din varken bu tür sapkın düşüncelere girmemin ne gereği vardı.<br />
<br />
Sepultura benim tapınarak dinlediğim heavy metal gruplarından ilkidir. Yıllar önce aldığım o kaset hala duruyor. Eğer ailem kutuların içinde biriktirdiğim kitaplarımla kasetlerimi atmadıysa kaset hala duruyordur.<br />
<br />
Ergenlikten çıkmaya başladıkça dinlediğim müzikte olgunlaşmaya başladı. Aynı zamanda okuldan arkadaşımın da müzikte olgunlaşmamı sağlayan bir diğer etmendi. Çok kısa bir süre de Pink Floyd hayranı olmam metal müzikten uzaklaştırmadı ama devam da ettirmedi. Bir süre sonra da Pink Floyd'un yaptığı müziğin progresif rock olduğunu öğrendim. Metal müziği dinlemeye devam ediyordum ancak giderek de kendimi progresif rock'a yoğunlaştırmaya çalışıyordum.<br />
<br />
O dönem dinlediğim bir çok grubu artık dinlemiyorum. Çoğunun adını bile unuttum, Sepultura ise ilk göz ağrım gibi hala aklımda duruyor.<br />
<br />
Sepultura 80'lerin ortalarına doğru albüm çıkarmaya başlayan bir süre sonra da kendi tarzını yakalayıp dünyaca ünlü olan bir grup. Hala daha albüm çıkarmaya sessiz sedasız devam etmektedir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9dxP-tIhV7XVY9frP0mp-lWTi3yH4xDdeihf4AJHUul8cMtiE_iRBiYtiKQtfnLPseuRe70IzFMY6_e9I4jdnd-i-qvzGHajBymZ2iDuEX-SbObQD6hGQBXdHswMPGllZvWp-AyR71lY/s1600/04dbdde7-1c04-4e7f-8378-e77f37a3b15b.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="436" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9dxP-tIhV7XVY9frP0mp-lWTi3yH4xDdeihf4AJHUul8cMtiE_iRBiYtiKQtfnLPseuRe70IzFMY6_e9I4jdnd-i-qvzGHajBymZ2iDuEX-SbObQD6hGQBXdHswMPGllZvWp-AyR71lY/s320/04dbdde7-1c04-4e7f-8378-e77f37a3b15b.jpg" width="232" /></a></div>
1989 yılında çıkardığı albümde kendi tarzlarının oluşumunda önemli etkiye sahip Os Mutantes grubundan bir parçayı kendilerince çalarlar. O dönem Os Mutantes müzikte yoktur. Parçanın albüme alınması bir nevi Sepultura tarafından Os Mutantes'in hatırlanmasıdır. Bir kaç yıl sonra OS Mutantes karma bir albümde kendine yer bulur.<br />
<br />
Albüm tropikalizm hareketinin müzik ayağını oluşturan müzisyenlerin parçalarından oluşuyordu. Böyle bir albüm fikri tropikalizm'in öncü adlarından olan Gilbert Gil tarafından ortaya atılmıştı. Hem kendinden parçalar koymuştu hem de hareketin diğer adlarından. Os Mutantes de bu albümde yer alır.<br />
<br />
2000'lerde Os Mutantes bir albümle müzik hayatına geri döner. Bu geri dönüş albümünden sonra 9 yıl kadar ara verirler. 2009 yılında yeni albümlerini yayınlarlar. 4 yıl sonra da 'Fool Metal Jack' albümünü.<br />
<br />
Os Mutantes, bir çok güney amerikalı grup gibi kendi halk ezgilerini müziklerine yansıtan bir gruptur. Hatta Os Mutantes'in bu durumda öncü olduğu da söylenebilir. Müzikleri genel olarak 60'ların beat akımından ve halk ezgilerinden oluşur ancak parçaları daha çok doğaçlama üzerinden olduğu için avantgard bir hava hakimdir. İlk dinlenildiğinde tanıdık seslerin olmaması grubu hem kendine özgü bir grup yapar hem de öncü yani avantgard bir grup.<br />
<br />
Müzikleri avantgard olduğu kadar sözleri de sıradanlıktan uzaktır. 70'lerin başında konsept albümler yeni yeni yapılmaya başlarken bir edebiyat klasiği 'İlahi Komedya' albüm haline getirirler. Avantgard müzik yapmaları grup dağıldıktan sonra grup kurucusu kardeşlerden birini müzikte avantgard'ın anavatanı Fransa'ya götürür.<br />
<br />
'Fool Metal Jack' de yine avantgard işlerinden birisi. Sinemanın öncü adlarından Stanley Kubrick'in 'Fool Metal Jacket' filminden esinlenilerek yaratılmış bir albüm. Grubun eski kadrosundan sadece grubun kurucularından Sergio Dias var. Diğer müzisyenler Sergio Dias'ın etrafından toplanmış müzisyenler.<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCfrU4L0Aq9FD4dUy_6ygkxWxpE0hu1wCfGqsUrUQZ8IElIbjYbHFh1G5ip9V4AKpEFiS29AsJcQl-A3RumDeKYrtIjhL1hfHvHlPd8gWftFSapk4KB8SBj1ROZBtPeoWO_5sNV7a-hAE/s1600/osmutantes_wide-8fbe08456679d5c269afed854f8460b0060f0799-s800-c85.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="449" data-original-width="800" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCfrU4L0Aq9FD4dUy_6ygkxWxpE0hu1wCfGqsUrUQZ8IElIbjYbHFh1G5ip9V4AKpEFiS29AsJcQl-A3RumDeKYrtIjhL1hfHvHlPd8gWftFSapk4KB8SBj1ROZBtPeoWO_5sNV7a-hAE/s320/osmutantes_wide-8fbe08456679d5c269afed854f8460b0060f0799-s800-c85.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Albüm, Os Mutantes'in diğer albümlerinin izinden giden bir albüm. Ne modern progresif denen tuzağa düşülmüş ne de daha çok ilgi çekeceğim diye gereksiz müzikal atmosfer oluşturulmaya çalışılmış. Güney amerika halk ezgileri kullanılırken bu kez uzak asya ezgileri albüme konmuş. Albümün dinlerken bazı yerlerinde bu ezgiler o kadar ustaca kullanılmış ki yeni dönem saykodelik rock gruplarının ne kadar acemi olduklarını daha iyi anlamış oldum.<br />
<br />
<br />
1. The Dream is Gone (2.50)<br />
2. Fool Metal Jack (5.23)<br />
3. Picadilly Willie (4.42)<br />
4. Ganja Man (3.33)<br />
5. Look Out (3.48)<br />
6. Eu Descobri (3.05)<br />
7. Time and Space (3.57)<br />
8. To Make It Beautiful (3.26)<br />
9. Once Upon a Flight (4.00)<br />
10. Into Limbo (3.37)<br />
11. Bangladesh (4.08)<br />
12. (Valse LSD) (3.11)<br />
<br />
Süre : 45.19<br />
<br />
Sergio Dias Baptista / Elektrik & Akustik Gitar, Vokal<br />
Esmeria Bulgari / Vokal, Perküsyon<br />
Vitor Trida / Gitar, Klavyeler, Vokal<br />
Amy Crawford / Klavyeler, Org, Piyano<br />
Vinicius Jungueria / Bas Gitar<br />
Ani Cordero / Davul, Perküsyon </div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-11887756652050603702020-02-04T15:21:00.003-08:002020-12-28T01:50:23.163-08:00Rush - Power Windows 1985<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody><tr><td><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtkBkyC-gYzRXlXw4HfYWAnbF3KHcv-tInCCsDEj5uIf6s-2MRjYL-J8J3n_5WkWXn7N_YNQ5-dBdLuCtACSH7nkXzKxHQP8VKnzGElIRWapew8caDg1Q38GK8nbYKEZzqpShwthck7So/s1600/cover_1440193102009.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="566" data-original-width="566" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtkBkyC-gYzRXlXw4HfYWAnbF3KHcv-tInCCsDEj5uIf6s-2MRjYL-J8J3n_5WkWXn7N_YNQ5-dBdLuCtACSH7nkXzKxHQP8VKnzGElIRWapew8caDg1Q38GK8nbYKEZzqpShwthck7So/s400/cover_1440193102009.jpg" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption">Rush Power Windows<br /><br /></td></tr></tbody></table></div>
Çok kısa bir süre önce Neil Peart öldü. Öldüğü 3-4 gün sonra sevenlerine söylendi. 3-4 gün boyunca gizli tutuldu. Haberi yayılır yayılmaz da sadece sevenleri değil, popüler medya'da da haber yapıldı. Neil Peart, defalarca rock müzik dergileri ve siteleri tarafından birinci seçildi. Tanıyanlar, dinleyenler, bilenler için kendisi gelmiş geçmiş en iyi davulcuydu. <br />
<br />
Ölümünden sonra da en iyi davulcu ünvanını taşımaya devam edeceğinden eminim. <br />
<br />
Neil Peart müzik hayatına küçük yaşlarda başladı. Rush'ın ilk albümünden sonra davulcunun ayrılması sonrası davulcu seçmelerinde 2. yada 3. sırada iken bir kez çalması yeterli oldu gruba dahil olmaya. Çok geçmeden de Rush grubunun parçalarının sözlerini yazmaya başladı. Bir süre sonra o şarkı sözlerini yazdı, Geddy Lee ve Alex Lifeson ile birlikte müziklerini besteledi. <br />
<br />
Eğer bir Rush efsanesi varsa, bunda en büyük emeğin Neil Peart'a ait olduğunu söylenmesi gerekir.<br />
<br />
Neil Peart'ın davulculuğu ön plana çıkartılsa da, entellektüelliğine pek değinilmez. Felsefe, psikoloji, bilim kurgu, tarih, ekonomi, siyasi gibi akla gelen bütün branş isteyen konular üzerine kitaplar okuyan üzerine yazan ve şarkı sözü haline getiren bir kişidir, Neil Peart. Boşuna O'na profesör demiyorlar. Rush'ın efsaneleşmiş hemen hemen bütün parçalarında onun yazdığı sözler vardır. <br />
<br />
Bundan yıllar önce eski facebook hesabımda Genesis hayranı birisi paylaştığım bir Rush parçasına 'sözleri çok ilginç' diye bir yorum yazmıştı. 1989 yılında çıkan 'Presto' albümünden bir parça idi paylaştığım. Rush'ın müziğine alışkın olmayanlar yada ilk kez dinleyenler tarafından sözleri ilginç geliyormuş, sonraları karşıma çıkan Rush hayranları tarafından da onaylamış oldum bu durumu. <br />
<br />
2112 albümü ve albüme adını veren parça, Neil Peart'ın yazdığı sözlerle anlam buldu. Sözlerini yazarken esinlendiği bilim kurgu dünyasında pek yer edinemeyen Ayn Rand'ın 'Anthem' adlı kitabıdır. 'Xanadu' adlı parça yine Kubilay han ile ilgili bir parçadır ki Kubilay han'ı da kitaplardan öğrenilerek bir araya getirilmiştir. Rush'ın bütün albümlerinde parçaların sözlerinin çoğunluğu Neil Peart'ın okuduğu kitaplar üzerindendir. <br />
<br />
Power Windows albümü. <br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0h1WHUCveaV6YiafT39vHsTn5MO_Arvh64V3fP5UlfrE7H4rmlAinaezyy44xEaiDWd6_6qKEnoLDtmeS8KTUmU_UiyZAErelHNGjSKKVTObdx_CpvTeGLPCeg3EUusdvb8QjEg-n1VU/s1600/4256cc21-94c3-42a4-b060-3d22db7e58c1.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="724" data-original-width="724" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0h1WHUCveaV6YiafT39vHsTn5MO_Arvh64V3fP5UlfrE7H4rmlAinaezyy44xEaiDWd6_6qKEnoLDtmeS8KTUmU_UiyZAErelHNGjSKKVTObdx_CpvTeGLPCeg3EUusdvb8QjEg-n1VU/s320/4256cc21-94c3-42a4-b060-3d22db7e58c1.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Neil Peart</td></tr></tbody></table>Albüm adında büyük anlamlar aramaya gerek yok. Grubun çalıştığı stüdyolardaki durumdan yola çıkarak albüme ad verilmiş. Parçaların sözlerinin çoğunluğu Neil Peart'a aittir, dolayısıyla albümün adı da Neil Peart'a ait. Albüm kayıtları boyunca Quabec(Kanada), Florida, İngiltere dolaşır dururlar. Kapalı stüdyolarda sürekli albüm kayıtları ve parça yazımları ile uğraşıldığından dışarı çıkmaya zaman bulamazlar. Neil Peart özellikle 2. dünya savaşında Japonya'ya atılan atom bombalarının yapıldığı yer olan Manhattan ile ilgili parçayı yazarken zorlanır. Tarihi gerçekliklere uygun olmasını ister, bu durumda parçanın sözlerinin yazılmasını bir hayli geciktirir. İşte bu sürekli stüdyolarda geçirilen zamanlarda Neil Peart'ın yapmayı en sevdiği şey pencereden dışarıyı izlemektir. Hayal gücünün ilhamını da pencereden bakarken geçirdiği zamanlardan alır. </div><div><br />
<br />
Bu stüdyo çalışmaları o kadar bunaltıcı olur ki, grubun en tembeli Alex Lifeson stüdyo ile ilgilenmekten vazgeçip, bir üst kattaki odada yağlı boya resimler yapmaya başlar. Sonra da yaptığı resimler üzerine satış planları yapmaya başlar. <br />
<br />
80'li yıllarda piyasaya çıkan yeni elektronik müzik oyuncakları bir çok grubun ilgi alanına girdi. Tangerine Dream en çok ilgilenen grupların birincisiydi Geddy Lee'nin de gruba katmaya çalıştığı ve bir çok albümde yeni müzikal atmosfere var eden adeta Rush'a başka bir dönem yaşatan klavyeler ve synth cihazlarıydı. Neil Peart da yeni çıkan elektronik davulu kullanıyordu. Bütün bunlardan hoşnut olmayan tek kişi ise Alex Lifeson. O'da zamanını yağlı boya resim yaparak yada gittikleri tatil yerlerinde kendini kral ilan ederek zaman geçiriyordu. <br />
<br />
Yeni dönem yeni genç Rush nesilinin yaratıcı esprilerinde Alex Lifeson hep başroldedir. Sınav esnasında Alex önünde oturan Geddy'den kopya ister. Geddy de kopya olarak klavye'nin notalarını gösteren kopyayı uzatır. <br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9yniboLAcUJVj-IsJEc8KXAK3s5Ki86eEobpWpSl9mLH2kYWEbz1Q3JjoDDQP2Yp7dWGzrA_ZPEgvzHPCdBXT6cQVrEg17agXZ8wTC-j8OMWxJDY8297aoDsipZbW17udk6k2fUUQB8Q/s1600/a3ddc390-de23-4b0d-975a-6302ee6e8dde.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="651" data-original-width="584" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9yniboLAcUJVj-IsJEc8KXAK3s5Ki86eEobpWpSl9mLH2kYWEbz1Q3JjoDDQP2Yp7dWGzrA_ZPEgvzHPCdBXT6cQVrEg17agXZ8wTC-j8OMWxJDY8297aoDsipZbW17udk6k2fUUQB8Q/s320/a3ddc390-de23-4b0d-975a-6302ee6e8dde.jpg" width="287" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Rush</td></tr></tbody></table></div><div>Power Windows albümünün parçalarının büyük çoğunluğu yine Neil Peart'a aittir. 'Big Money', Peart'ın en sevdiği ekonomi yazarlarından birinin kitabından esinlenilmiştir. 'Manhatton Project'</div><div><br /></div><div><br /> 2. dünya savaşında Japonya'ya atılan atom bombalarının planlana Manhatton ile ilgilidir. Albümde Neil Peart'ı en çok zorlayan parçadır. 'Mystic Ryhthms' parçasında afrika ve hint davulları getirilip Neil Peart'ın davul setine monte edilir. <br />
<br />
'Power Windows', Rush'ın efsane albümleri arasında gözükmese de Rush hayranları tarafından gayet iyi bilindiğinin farkındayım. Albüm ile ilgili son olarak, Rush'ın özellikle Geddy Lee'nin gruba getirdiği klavye ve synth cihazlarının Rush'ın müziğine verdiği atmosfere aynı dönemin YES grubunda da vardır. <br />
<br />
90'lı yılların sonunda ABD'de bir grup çıkar ve albümler yapmaya başlar. İlk albümlerinden itibaren parçalarda YES ve Rush etkisi hakimdir. Bir kaç ay önce son albümünü de yayımlarlar. <br />
<br />
Izz grubundan bahsediyorum. Belki artık Rush yoktur, olmayacaktır da, YES grubu da eski atmosferinden uzak albümler yapmaktadır ve en önemlisi Chris yoktur. Izz grubu yerlerini doldurmaz belki ama her ikisinin yaptıklarını az da olsa anımsamatır. <br />Neil Peart, beyin kanserinden öldü. 3-4 yıldır Rush grubu yoktu. Hatırladığım son olay Alex ve Geddy'nin YES'in konserinde (2017) bulunmalarıydı. Hatta Geddy, Chris'in yokluğunu kapatmaya çalışıyordu. Konser sonunda ise en son Alex ve Geddy konuştular. Alex yine alay konusu oldu. </div><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2Zxc7yKy6kBBIVr1Uymav-F4jJMKmDAu_HIbV5qdBp_BLHvvXFTCDTWVmbr1VA5M3RHql1OtryJYsaaTsl5h9DfQlU0tubkxE-VSpZcgQeyWCpZ3d3eChq_tjW4SeIvtkGMCqSM6asdM/s1600/53e5d995-a579-4b2c-961c-a5ffcaaa821b.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1407" data-original-width="950" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2Zxc7yKy6kBBIVr1Uymav-F4jJMKmDAu_HIbV5qdBp_BLHvvXFTCDTWVmbr1VA5M3RHql1OtryJYsaaTsl5h9DfQlU0tubkxE-VSpZcgQeyWCpZ3d3eChq_tjW4SeIvtkGMCqSM6asdM/s320/53e5d995-a579-4b2c-961c-a5ffcaaa821b.jpg" width="216" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Neil Peart</td></tr></tbody></table><div><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbRJK-MpF8XaI-BF3y0wgSGCTXhr_PoIKP78_IKTfsl6nVjJfGpNW7V96RM7gljlwKO56YNpJYBqxEmdeGRyHCfrbubkrKKF9R-FaATGHT3fvblkxaQRAEJOiSP159kI8p_dXyuV6j3As/s1600/65784f53-28c2-42e0-baff-42bcb8271c51.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="941" data-original-width="960" height="313" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbRJK-MpF8XaI-BF3y0wgSGCTXhr_PoIKP78_IKTfsl6nVjJfGpNW7V96RM7gljlwKO56YNpJYBqxEmdeGRyHCfrbubkrKKF9R-FaATGHT3fvblkxaQRAEJOiSP159kI8p_dXyuV6j3As/s320/65784f53-28c2-42e0-baff-42bcb8271c51.jpg" width="320" /></a><br />
Artık Neil Peart yok. Rush da yok. YES devam ediyor gözükse de aslında onlar da yok. <br />
<br />
Neil Peart müzisyenliğinin haricinde yazardır. Müzik üzerine bir çok akademik kitap yayımlamıştır. Bir motosiklet hayranıdır. Motosikletiyle gezdiği yerler hakkında bir çok kitap yayımlamıştır. Bir ara motosikletiyle İstanbul'a gelmiştir. <br />
<br />
Belki Neil Peart yok artık, Rush da yok. Ama en azından albümleri hala var. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
1. Big Money (5.34)<br />
2. Grand Desings (5.05)<br />
3. Manhattan Project (5.04)<br />
4. Marathon (6.09)<br />
5. Territories (6.18)<br />
6. Middletown Dreams (5.15)<br />
7. Emotion Detector (5.10)<br />
8. Mystic Rhythms (5.53) <br />
<br />
Süre : 44.28 <br />
<br />
Alex Lifeson / Elektrik & Akustik Gitar<br />
Geddy Lee / Bas Gitar, Bas Pedalı, Synth(ses düzenleyicisi)i Vokal<br />
Neil Peart / Davul, Akustik & Elektronik Perküsyon<br />
<br />
Konuklar <br />
Andy Richards / Klavyeleri, Synth programlayıcısı<br />
Jim Burgess / Synth programlayıcısı<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-88345797503878772642020-02-01T15:05:00.003-08:002020-12-28T01:50:41.076-08:00Amon Düül II - Düülirium 2014<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5tS_wpcICvWgT3EptG77GDWBE5AkSHCXvUAnYDbIzSe3CtixGJXcgcygEmalPJSgVE6XPNHrpzP2X7D7quPE62b1Rch48YTPYwXJF2SKWtyQkrUbmkL3occTVe91pU6Zk6bYjHO4tQY4/s1600/cover_2048926112016_r.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5tS_wpcICvWgT3EptG77GDWBE5AkSHCXvUAnYDbIzSe3CtixGJXcgcygEmalPJSgVE6XPNHrpzP2X7D7quPE62b1Rch48YTPYwXJF2SKWtyQkrUbmkL3occTVe91pU6Zk6bYjHO4tQY4/s400/cover_2048926112016_r.jpg" width="400" /></a><br />
Psikolojim pek iyi olmadığı için yaklaşık iki aydır kabus görerek uyuyordum. O kadar alıştım ki artık bozulan psikolojim de normalmiş gibi gelmeye başladı. Kabuslarda normalmiş gibi gelmeye başlayınca uyandığımda kendimi bir çok kez 70 yaşlarında uyanmış gibi buldum. Bu albümü de dinlerken bir anda o içine girdiğim kabusu anımsadım. Sanki 13-14 yıl önce Amon Düül grubunu ilk dinlediğim zaman yok olmuş, meğerse doğduğumdan beri biliyormuşum.<br />
<br />
Amon Düül II grubu yıllar sonra, 2014 yılında yeni bir albüm çıkardı. Aslında albümü 2010 yılında hazırladılar, Cd olarak basılması ise 2014 yılını buldu. Grup 80'li ve 90'lı yıllarda da albümler çıkarmaya devam etmişlerdi ancak dönemin müzikal kalitesine göre albümlerdi. Yani 60'ların sonları 70'lerin başlarındaki müzikal kalitenin devamı olmamıştı.<br />
<br />
2000'li yılların ortalarına doğru özellikle progarhives'te kümelenen 70'ler progresif rock müziğini sevenler ve takip edenler Amon Düül II grubunun ilk albümlerini daha ön plana çıkardılar. 70'lerin ortalarına doğru çıkan ve sonraki yıllarda da devam olan albümler daha az dikkate değer olarak görüldü. Tabi bu sadece Amon Düül II'ye özel olan bir şey değildi. Bir çok grup içinde benzer şeyler söylenip çizildi. Hatta 75 öncesi albümler ve müzikal kalite o kadar abartıldı ki bazı kült olmuş grupların bu dönem sonrası albümleriyle neredeyse dalga geçildi.<br />
<br />
Bu dalga geçmeler olduğu kadar övgüler de vardı. Çoğu zaman dalga geçmeler övgülerin yanında bir hiç'e döndü. 2000'lerin ortalarında 70'lerin progresif rock müziği hatırlanırken hatta yeni yeni fanları ortaya çıkarken bu müzikleri yapan kişiler ve gruplar bu olanlardan çok da uzak değillerdi. Sosyal medyanın da iyice yaygınlaşması müzik kişi ve gruplarını tekrar müziğe ve albüm yapmaya yöneltti. Artık 70'lerdeki gibi kendilerini duyurmak o kadar da zor değildi. 2010'lara doğru ve sonrasında 70'lerde kült albüm yapmış bir çok grup tekrar bir araya gelip tekrar stüdyolara girdiler.<br />
<br />
Kimi gruplar istediği kitleye ulaştı tek albümle yetinmek zorunda kalmadı. İkileyen müzik kişileri ve grupları da oldu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsVQekyBfoMQGzo6U2WStR56oxycoLE_L4DN-UWakzXPb62HEkZfEJjN5geHaGrmickW1or-JsgXb2JI81OdkggtsCryC2ASb_Iyz2JgrVgKMWOYRQ7p2zjS5_n_SZYHTp36PjxXkKWnE/s1600/R-7881664-1450818857-6686.jpeg.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="595" data-original-width="600" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsVQekyBfoMQGzo6U2WStR56oxycoLE_L4DN-UWakzXPb62HEkZfEJjN5geHaGrmickW1or-JsgXb2JI81OdkggtsCryC2ASb_Iyz2JgrVgKMWOYRQ7p2zjS5_n_SZYHTp36PjxXkKWnE/s320/R-7881664-1450818857-6686.jpeg.jpg" width="320" /></a></div>
Amon Düül II grubu da bütün bu olanları izliyor muydu, bilmiyorum ama 2010 yılıydı sanırım Krautrock belgeseli yapıldığında ilk yanlarına gidilen kişilerden oldular. CD olarak satışa çıkan albümleri 2014'de raflarda yer buldu. 2010 yılında hazır olmasına rağmen 4 yıl sonra satışa çıkmasını anlam veremedim. 2011 yılında sanırım 70'leri dinlemeyi bırakıp yeni dönem gruplarıyla ilgileniyordum. 2 yıl sonra da ilgilenmekten vazgeçmiştim. Ancak anımsıyorum Amon Düül II yıllar sonra iki albüm çıkartmıştı. Sadece bir kaç kez görmüştüm. Meğerse tek albümleri imiş.<br />
<br />
Albümü yazmadan önce internette yazılanlara bakayım dedim. Eleştirilerin çoğu neredeyse vasat bir albüm olarak nitelendiriyordu. Eleştirenlerin çoğu da ilk albümlerine atıfta bulunuyordu. Bu eleştirileri okurken kulaklığımda da bu albüm çalıyordu. Bu eleştirileri yazanlar nereleri ile dinlemişler, anlayabilmiş değilim.<br />
<br />
Amon Düül II, yıllar sonra belki de hayatlarının son dönemlerinde son kez bir araya gelerek müziğe başladıkları 60'ların sonlarındaki gibi bir müzikal atmosferle bir albüm yapmışlar.<br />
<br />
Daha önce bir kaç krautrock albümü hakkında yazarken de belirtmiştim. Krautrock'ı iki ana kola ayırıyorum diye. Birinci kol elektronik öğelerin daha çok olduğu ve herkesin bildiği Tangerine Dream, Neu!, Popol Vuh gibi grupların yaptıkları Krautrock. Diğeri ise saykodelik rock'a daha yakın duran Amon Düül II, Agitation Free gibi grupların yaptığı Krautrock. Can grubunu her zaman ayırmışımdır. Herhangi bir kalıba sokamamışımdır. Kendilerine has bir müzik yapan Can'ı takip eden gruplar ise yok denecek kadar azdır.<br />
<br />
Sadece kült albümler yaparak değil, müziğe yön veren Krautrock gruplarının bundan sonra kendilerini ispat etme gibi bir dertleri olacağını sanmam. Amon Düül II grubu da yıllar sonra 70'lerin başına dönerek yaptığı bu albümle kendilerini hatırlatmaya çalıştıklarını düşünmüyorum. Yapılan eleştirilerin Amon Düül II'nin müziğiyle alakalarının olmadığını da net olarak söyleyebilirim.<br />
<br />
Amon Düül II, bu albümle aynı 60'lar sonu 70'ler başındaki gibi müzikal kalitesi yüksek bir albümle belki de kendi müzik hayatlarının son birlikteliğini yaşadılar. Biraz kendi durumlarıyla dalga geçerek biraz da 70'li yaşların verdiği o rahatlıkla hem kendileriyle hem de içinde yaşadıkları tüketim dönemiyle dalga geçtiler. Parçaların adlarına bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.<br />
<br />
Onlar son bir kez biraraya gelerek bir albüm daha çıkardılar. Hem de ilk dönemlerindeki müzikal kalite düzeyinde olan bir albümdü.<br />
<br />
13-14 yıl önce grupla ilk tanıştığımda sevdiğim, parçalarını ezbere bildiğim bir çok grubu bırakıp Amon Düül II dinliyordum. Zaman o kadar çabuk geçmiş ki 13-14 yılda neler yaşadım, böyle düşününce iki satır yazamam yaşadıklarımla ilgili. Detaylı bir anlatım içinde Amon Düül'ün bu albümü sanırım bana yardımcı olur.<br />
<br />
Kim bilir, belki de bir süre sonra dinlemeyi bırakırım. Kabuslarımda gördüğüm 70'li yaşlarına geldiğimde bir park köşesinde yürürken bu son derim. <br />
<br />
1. Mambo La Libertad / On The Highway (8.34)<br />
2. Du Kommst Ins Heim (9.22)<br />
3. Still Standing / Standing In The Shadow (8.15)<br />
4. Pscychedelic Suite: Back To The Rules / Walking To The Park (26.02)<br />
<br />
Süre : 52.15<br />
<br />
Renate Knaup / Vokal<br />
John Weinzierl / Gitar, Synth, Vokal, Yapımcı<br />
Chris Karrer / Elektrik Gitar, Keman, Saksafon, Vokal, Yapımcı<br />
Lothar Meid / Bas Gitar, Vokal<br />
Danny Fichelscher / Davul<br />
Jan Kahlert / Perküsyon, Vokal<br />
<br />
Konuk<br />
Gerard Carbonell / Bas Gitar<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-4070533996328544922020-01-27T15:10:00.003-08:002020-12-28T01:51:04.091-08:00Jethro Tull - Thick as A Brick 1972 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyv9j6w5GKuf41Mo7SMVWdQ6HYjUl3DkEIxWz0IJGqVDtmi1JI4ty9C8vFoYEnh-3-uKYLxCZqN0lBW5GC64vAZcr1tregBva5SKI29yw1WcVf9FVAyUjbh_ftJyCXHAUrJD8sfi7bolM/s1600/R-2613817-1293555380.jpeg.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="841" data-original-width="600" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyv9j6w5GKuf41Mo7SMVWdQ6HYjUl3DkEIxWz0IJGqVDtmi1JI4ty9C8vFoYEnh-3-uKYLxCZqN0lBW5GC64vAZcr1tregBva5SKI29yw1WcVf9FVAyUjbh_ftJyCXHAUrJD8sfi7bolM/s400/R-2613817-1293555380.jpeg.jpg" width="285" /></a><br />
Cahit Berkay bugün sabah gazetesine bir röportaj vermiş. Röportajında şunları söylemiş. <br />
<br />
'Emperyalistler yıllardır Türkiye ile uğraşıyor, bunun farkında olalım'<br />
<br />
Tabi internet haber siteleri de hemen bunu haber yapıp twitter'da paylaşıma sokmuşlar. Katıksız muhalifler(!) ise hemen yandaş olmuş, AKP'li olmuş demeye başlamışlar. <br />
<br />
Cahit Berkay ile Jethro Tull'ın ne alakası var derseniz, her ikisinin de rock müziğe halk ezgilerini karıştırdıklarını söylerim. Her ne kadar her iki grubun da ürettiklerinin alakası olmasa da yüzeysel bakıldığında efsane olmuş bir çok rock grubunun yapamadığını yapmışlar, yeni yeni ortaya çıkan rock müziğe halk müziklerini katmışlardır. <br />
<br />
Jethro Tull'ın Mogollar ile benzerliğinin haricinde YES ile de benzerliği vardır. İlk örnek; gitarist Michael Barre'nin Blues hayranı olmasıdır. Hatta gruptan ayrılıp kendi grubunu kurduktan sonra blues yapmaya devam etmiştir. YES'in gitaristi Steve Howe ise Rock'n Roll hayranıdır. Ancak Steve Howe Yes sonrası değil öncesi Rock'n Roll albümü yapmıştır. YES ve sonrasında kendi albümlerinde Rock'n Roll'dan etkilense de ağırlık deneysel çalışmalarından oluşmuştur. Bir diğer örnek ise klavyecilerin klasik müzikten etkilenip grup müziğine yansıtmalarıdır. Son örnek ise her iki grubun vokalistlerinin de soyadlarının Anderson olmasıdır. <br />
<br />
Bas gitar ve davullar ile ilgili bir benzerlik göremedim. Hatta bas gitar YES grubunda çok belirgin iken Jethro Tull'da hissedilmeyecek kadar etkisi azdır. <br />
<br />
Jethro Tull'ın benzerlikleri olsa da diğer gruplarla aslında kendine özgü bir gruptur. Taklidi yapılamadığı gibi izinden gidenler de yok denecek kadar azdır. Bu durum benzerlik kurduğum YES ve Mogollar grubu içinde geçerlidir. <br />
<br />
Jethro Tull, 1968'de ilk albümünü çıkardığında müziğinde ağır bir blues etkisi vardı. Albümler gelmeye başladıkça folk ezgileri parçalarda yayılmaya başladı. Bir önceki albümünde klasik müziğinde etkisi eklenmişti. <br />
<br />
'Thick as A Brick' albümü ise 4 yılın sonunda ulaştıkları müzikal düzeyi gösterir. <br />
<br />
Yıllar önce 2003 yada 2004 yılıydı, 'Heavy Horses' albümünü YES'in 'Yes album' ile birlikte almıştım. <br />
<br />
Bir kitapçı'da CD/kaset bölümü vardı. Orta yere koca bir sepet koymuşlardı. İçinde bir çok CD vardı, sanırım tanesi de 1 liraydı. Yardbirds ile Cream'in albümleri de vardı. Onlardan da birer albüm almıştım. O zamanlar progresif sözcüğünü bile bilmiyordum. Bildiğim Pink Floyd'un gelmiş geçmiş en iyi grup olduğuydu. Nasıl olduysa bu grupları bulmuştum. Bir iki yıl sonra da progresif sözcüğü ve rock türüyle tanıştım. Bu gruplarında bu türden olduğunu öğrenmiş oldum. <br />
<br />
Aslında genel olarak Jethro Tull seven biri değilim. Kötü olduğu için değil, belki de zevkime hitap etmediği için. <br />
<br />
Ancak; 'Thick as A Brick' albümü olunca bende işler değişmeye başlıyor. Hayatımda hiç bir albümü üst üste bu kadar çok dinlediğimi bilmiyorum. Özellikle ikinci bölümünün ortalarından başlayan müzikal orgazm, progresif rock'ın en büyük hazlarından birini yaşatıyor. <br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg89WDIBUIBd_8TN5UrWg1EmgHp1-SdGYXOShyphenhyphenJWJfklxSk1KoLdhbcKgyHHf7DwlIEtdvqt9udMJiKKhTbTatl5z6W1YvJ53O55jBTkjuPynWMimjFRUQPLBiUmE9AD04f2H0Om1B3pkU/s1600/a1c14d63-28d9-408c-8744-c7653b33e343.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1223" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg89WDIBUIBd_8TN5UrWg1EmgHp1-SdGYXOShyphenhyphenJWJfklxSk1KoLdhbcKgyHHf7DwlIEtdvqt9udMJiKKhTbTatl5z6W1YvJ53O55jBTkjuPynWMimjFRUQPLBiUmE9AD04f2H0Om1B3pkU/s320/a1c14d63-28d9-408c-8744-c7653b33e343.jpg" width="244" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<span id="goog_1382341799"></span><span id="goog_1382341800"></span>Ian Anderson olmasaydı, Jethro Tull yine olurdu ama böyle bir grup olmazdı. Ian Anderson'ın güçlü söz yazarlığı grubu bambaşka bir boyuta taşıdı. Bu albümü de Ian Anderson yazarken ortaya çıkan konsept albümlerden etkilenerek ortaya çıkarmaz. Tam tersine ironik bir biçimde bir ütopyacılık yapan grupların albümlerini rock'ın isyan haliyle yorumlar. 'Thick as A Brick' olsa olsa 'YES'in, ELP'nin ütopik dünya ve yaşamı konu olan albümlerini ironik bir biçimde eleştirir. <br />
<br />
Her ikisi de gereklidir. Hem yeni ütopyalara hem de bunların eleştirilerine ihtiyacımız var. Dönemin (1970'ler) bir çok grubu edebiyattan, felsefeden etkilenerek konsept ütopik albümler yapmışlardır. Rock müziği sanatın bir dalı olarak düşünüp ona göre hareket etmişlerdir. Ortaya da rock müziğin klasik albümleri çıkmıştır. Jethro Tull'da bu dönemin bir grubu olarak hareket edip ona göre tavır almıştır.<br />
<br />
Twitter'da Jethro Tull ile ilgili önüme gelen bir yorum vardı. Rock müzik dinleyemeyenler Jethro Tull dinliyor gibisinden bir yorumdu. 5 ay sonra tekrar yazmaya başlamama neden olan buydu. <br />
<br />
Rock müzik dinleyemeyenler Jethro Tull dinliyor!. <br />
<br />
Bu sözü kulaklarınızda yankılandığını düşünün ve ters bir cümle kurun. <br />
<br />
Jethro Tull dinleyenler rock dinleyemiyor. Evet, bu doğru bir cevap olur. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Ütopya, olmayan ülke anlamında. Edebiyatçılar, yazanlar, çizenler bunu farklı anlamlara, tanımlara sokarak da yorumlamışlardır. Artık ütopya toplumu değil, kişiyi ilgilendirmektedir. Twitter gibi sosyal medya ağlarında insanlar(kişiler), kendilerine ütopyalar kuruyorlar. En azından uzaktan öyle görünüyor. 70'li yıllarda da durum böyle idi. <br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8nEklCcDrtpmfunJBubr2sGKR-KKd7Bbis2WPIN5_dUSjhCaz9XlI4NeijUNComRTrAhrAcMBnLlzbt6DnDK1pWRR-CFltVRRX4CY_PIb4SgUEB2CJGf1qrrPAsqUX-BwIde23QbSC2Q/s1600/dde4ac44-74dc-4945-9844-a50c34278456.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="616" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8nEklCcDrtpmfunJBubr2sGKR-KKd7Bbis2WPIN5_dUSjhCaz9XlI4NeijUNComRTrAhrAcMBnLlzbt6DnDK1pWRR-CFltVRRX4CY_PIb4SgUEB2CJGf1qrrPAsqUX-BwIde23QbSC2Q/s320/dde4ac44-74dc-4945-9844-a50c34278456.jpg" width="205" /></a><br />
Toplumu, insanları idealize ederek kendilerince yol göstermeye çalışıyorlardı. Bunu da edebiyattan, felsefeden ve hatta doğu mistisizminden yararlanarak yapıyorlardı. Yukarıda da bahsettim, bir çoğu bu konuda başarılı da oldu. Ancak unuttuğumuz bir nokta var. Tüketim toplumunda yaşıyoruz. Fabrikadan üretilip önümüze konan her şeyi tükettiğimiz gibi, edebiyatı, felsefeyi de tüketiyoruz. <br />
<br />
Jethro Tull'da bunun farkında olarak üretilen ütopik konsept albümlerin ironisini bu albümle yaptı. Kurduğunuz hayallerin en mükemmel sonucu şuan için, twitter gibi sosyal medya sitelerinde bir şeyler yazıp, çizip kendinizi tatmin etmektir. <br />
<br />
70'li yıllarda ise bunun yolu gazete yada dergilere çıkmaktı. Ian Anderson da bunu düşünerek albüm kapağını yerel bir gazetenin (gazete, journal ya da giornale günlük demek, giorno italyanca gün demek) şablonunu albüm kapağı kullanarak yaptı. <br />
<br />
Yazıyı yazarken aklıma gelen tüketimcilik olgusunu düşünürken aklıma hemen Birth Control grubu geldi. Birth Control grubu da daha 70'lerin başında tüketimciliğin aslına bir politik bir davranış olduğunu sezmiş, bunun üzerine de 'Buy' adlı bir parça yapmıştı. <br />
<br />
Jethro Tull, diğer albümlerinde böyle bir konuyu işlemiş midir, bilmiyorum. Ancak grup ortaya çıkan iyimser havanın, devrim yapıyoruz biz diyen dönemin rockçılarının, sistemi değiştirebiliriz diyenleri ironik bir biçimde bu albümüyle eleştirmiştir. <br />
<br />
Robin Hood da gelse kurtaramaz sizi. <br />
<br />
1. Thick as A Brick (22.39)<br />
2. Thick as A Brick (21.05)<br />
<br />
Süre : 43.44 <br />
<br />
Ian Anderson / Vokal, Flüt, Akustik Gitar, Keman, Saksafon, Trompet, Besteci<br />
Martin Barre / Elektrik Gitar, <br />
John Evan / Hammond Org, Piano, Harpiscord <br />
Jeffrey Hammond / Bas Gitar<br />
Barriemore Barlow / Davul, Perküsyon, Timpani</div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-82518656292258832422019-09-25T14:31:00.002-07:002020-12-28T01:51:38.262-08:00Diagonal - Arc 2019<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfxxqJsiZL1meZuBgf6YM3CwaBLz1FXp_g-KVl62tqfydufrmF3yew7TIgsEbmedRVoC4ZjFKSOKUQRsSo19U05UBj9gwbShn53ksOrVQbRI7HtqH4cJGefr2wheEdfwLABILvdEsIe6E/s1600/a3654377566_10.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfxxqJsiZL1meZuBgf6YM3CwaBLz1FXp_g-KVl62tqfydufrmF3yew7TIgsEbmedRVoC4ZjFKSOKUQRsSo19U05UBj9gwbShn53ksOrVQbRI7HtqH4cJGefr2wheEdfwLABILvdEsIe6E/s400/a3654377566_10.jpg" width="400" /></a><br />
<br />
Grupla tanışmam 11 küsür yıl önce oldu. Çalıştığım yerden ayrılmak zorunda kalmıştım. Bütün gün uyuyup bütün gece de rockbarlarda takılıyordum. İşsiz kalınca elde internet de olmayınca internet cafe'ye gidip albüm indirip dinliyordum. Albümü sokaklarda yürürken dinleyip bitiriyor sonra yine bar'a gidip sabahlıyordum. Diagonal grubunu da yine bir gece takip ettiğim bloglardan birisinde buldum. Ancak bu kez bir kez değil üstüste 3-4 kez dinleyip sonra bar'a gitmiştim. Bir yıl sonra askere gittim, bir yıl sonra(2010) da geri döndüm. İkinci albümlerine baktım çıkmış mı diye çıkmamıştı. 2 yıl bekledim. 2012 yılında ikinci albümlerini çıkardılar. Aynı dönem grubun vokalisti ve tuşlu enstrümanların başında olan Alex Crispin'in solo çalışmalarını buldum. Baron adında bir grup kurmuştu. Başlarda kendi başına hallediyordu. Daha sonra Luke Foster O'na katıldı. Baron adlı grupla Alex Crispin 3-4 albüm çıkardı. Bir kaç yıl önce Alex Crispin bir de film müziği (Klaus Schulze esintili elektronik müzik albümü) hazırladı.<br />
<br />
Bu yıl başlarında Diagonal Facebook sayfası aktif olmaya başladı. Kısa bir süre sonra yeni albümün müjdesini verdiler. Yanılmıyorsam şubat ayıydı. Grubun hayranları yorumlarda albümün ne zaman çıkacağını soruyorlardı. Cevap olarak mayıs sonu diyorlardı ancak bazı teknik nedenlerden dolayı dijital platformlarda Temmuz ayında albüm çıktı. Bu ayın 6'sında da plak olarak yayımlandı.<br />
<br />
Diagonal grubu 2006 yılında biraraya geldi. 2008 yılında iki parçadan oluşan bir albüm yayımladılar. Aynı yıl ilk albümleri de yayımlandı. Ben de yukarıda söylediğim gibi ilk albümün çıktığı zamanlarda tanımıştım.<br />
<br />
11 yıldır da ara ara girer bakarım grup neler yapıyor diye.<br />
<br />
İlk albümlerindeki synth temelli kaotik atmosfer ikinci albümlerinde yerini biraz daha tempolu ve az kaotik bir atmosfere bırakmıştı.<br />
<br />
Bu son albümleri iki albümünden de bir hayli farklı. Örneğin ikinci albümlerinde sadece bir parçada sözler vardı, geri kalanlar sözsüz. 'Arc' albümünde ise neredeyse bütün parçalarda sözler var.<br />
<br />
En önemlisi de önceki albümlerde parçalar daha uzundu, albüm 4-5 parçadan oluşuyordu.<br />
<br />
Bu albümde ise parçalar kısa tutulmuş, böylelikle ortaya 8 parça çıkmış.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Grubu facebook hesabından takip ediyordum. Bir temmuz sabahı paylaştıkları yeni albümden bir parçayı gördüm. Kendi bandcamp sitelerine değil de, spotify'e (doğru yazdım umarım) koymuşlardı. Telefonumda olmadığı için mecburen indirip parçayı dinledim. Aklıma ilk gelen elektrik gitar'ın (David Wileman) Can grubundan Michael Karoli'ni andırıyor oluşuydu. Aynı şekilde davul da (Luke Foster) Jaki Liebezeit'in tarzına benziyordu. Belki biraz daha caz olsaydı ve biraz da afrika davul ritimleri olsaydı, kesinlikle Can'ın izinden gidiyorlar diyebilirdim.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6_5VIxu3Kvou8EqRVs0Ti2sSxa4rohyphenhyphenHE6obq8QVOray4iizcScIhI_kJCQ5HdY3RqhUppVGhgOhBM-oHoKMs6CScXS5JYkcufmR53nRTMwCLM16sGU9JKDr2u_CpYcq5XWSZZ60-QFw/s1600/0014386155_33.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="276" data-original-width="368" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6_5VIxu3Kvou8EqRVs0Ti2sSxa4rohyphenhyphenHE6obq8QVOray4iizcScIhI_kJCQ5HdY3RqhUppVGhgOhBM-oHoKMs6CScXS5JYkcufmR53nRTMwCLM16sGU9JKDr2u_CpYcq5XWSZZ60-QFw/s200/0014386155_33.jpg" width="200" /></a><br />
Daha sonra albümdeki diğer parçaları dinleme fırsatım olmadı. Bir kaç gün öncesine kadar yayınladıkları ilk parçadan dolayı (9-Green) aklımda hep Can grubunun albümlerinden birine benzer bir albüm çıkacak diye bir düşünceye sahip oldum. Albümü dinledikten sonra da düşüncem<br />
bütünüyle değişti. İlk parça olan '9-Green' hakkında düşüncem değişmedi gerçeği, parça hakkındaki düşüncem hala aynı ama diğer parçaları dinledikten sonra Diagonal kendi müziğini kendi atmosferinde devam ettirmiş diyebildim.<br />
<br />
Albümün en büyük artısı yada en büyük eksisi diye bir şey yok. Belki herhangi bir parçayı dinlerken neden çabuk bitti diye kızabilirsiniz. Sanırım grup da bunun farkında olarak bu şekilde, parçaları kısa tutarak müziği tadında bıraktılar. Belki uzatsalardı herhangi bir enstrüman'ın solo çalınışıyla parçaları birbirlerine benzeyen 100'lerce gruptan biri olacaklardı.<br />
<br />
Doğaçlamalardan uzak duran, gösterişsiz müzik yapmaya çalışan Diagonal üyeleri 'Stars Below' ve 'Celestia' gibi kısa parçaları uzatmayarak kendi müzik anlayışlarını ortaya koymuşlar.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFI0KzuNA35LWKI5vAbRrBbNeoeIsT8u15U5tjbwstvSHdF3bYObN5rYwgOk7-zV84zFqhxFOPFqpdhMT4Lntjam7tSiY9ZUqbuHji0CdpEoFWyOXvCXOakIWhB0NdeBdU-t3crXyvizo/s1600/0016786598_23.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="200" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFI0KzuNA35LWKI5vAbRrBbNeoeIsT8u15U5tjbwstvSHdF3bYObN5rYwgOk7-zV84zFqhxFOPFqpdhMT4Lntjam7tSiY9ZUqbuHji0CdpEoFWyOXvCXOakIWhB0NdeBdU-t3crXyvizo/s1600/0016786598_23.jpg" /></a></div>
2000 sonrası yeniden canlanmaya çalışan progresif rock grupları ve bu müziği yaymaya çalışan yeni gruplar bir süre sonra kendilerini tekrar etmeye hatta 70'lerin gruplarının müziklerinin bir nevi kopyasını yapmaya başladılar. Yaptıkları müzikde ne bir değişiklik vardı ne de dedikleri gibi ilericilik. Bazı gruplar ise hiç öyle iddialarla ortaya çıkmadılar. 70'ler atmosferini geri getirmeye çalıştılar. Bir süre sonra o tarz gruplara retro grupları denmeye başladı. Her iki türde kendi kendilerini tekrar etmekten başka bir şey yapamadılar. Son 10 küsür yıldır çok takip etmesem de gördüklerim bu tarz gruplar oldu. Bazı gruplar hariç. Wobbler, Birds and Buildgins, Tusmorke gibi gruplar hem eskiyi hem yeniyi bir araya getirebilmeyi çok iyi başardılar.<br />
<br />
Diagonal grubu da onlardan bir tanesi, ancak bir farkla. Diagonal'ın kendi oluşturduğu kendine has bir müzikal atmosferi var. İlk iki albümde olan atmosfer 3. albümünde de devam ediyor. Bu albümde atmosferin derinliği çok daha iyi. Sanırım bunda piyano'nun ve synth'in ayrı kişiler tarafından kullanılmasının faydası var. Daha önce Alex Crispin hem piyano hem synth kullanıyordu. Ross Hossack'da synth ve Mellotron kullanıyordu. Bu albümde enstrümanları paylaşmışlar. Hossack sadece synth'in başında durmuş, Crispin ise tuşlular'ın başında.<br />
<br />
Albüm benim için bu yılın en iyi albümü. Hatta albüm daha çıkmadan Nisan ayında grubun bir paylaşımına yorum atmıştım, 'Yılın en iyi albümü' diye.<br />
<br />
Favorim?<br />
<br />
Hepsi!<br />
<br />
Belki son parça Celestia biraz daha ön plana çıkabilir benim için.<br />
<br />
<br />
1. 9-Green (6.22)<br />
2. Stars Below (2.46)<br />
3. Citadel (8.02)<br />
4. The Spectrum Explodes (4.32)<br />
5. Warning Flare (6.13)<br />
6. Arc (4.25)<br />
7. The Vital (7.38)<br />
8. Celestia (4.34)<br />
<br />
Süre : 44.32<br />
<br />
Alex Crispin / Vokal, Org, Elektrik Piyano, Yapımcı<br />
Luke Foster / Davul, Perküsyon<br />
David Wileman / Akustik & Elektrik Gitar<br />
Ross Hossack / Synth (ses düzenleyici)<br />
Nicholas Whittaker / Alto & Soprano Saksafon, Vokal<br />
Daniel Pomlett / Bas Gitar</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-2284763417228664422019-09-03T15:37:00.002-07:002020-12-28T01:52:01.910-08:00Osanna - Landscape of Life 1974 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOGm-KFzZ5YEfPgiybi3qdnN89TpPrgUFveS95Z9DsFUcJp8Xz2kNvtowPh58x1Eykpcy50n39qwxSZ3F5rRxtMR0LBXimZzNRohb3nfaOGR-Vr6MM0a6XA54wvq3nOf3-GUoYbtKhwjA/s1600/osanna7.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="395" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOGm-KFzZ5YEfPgiybi3qdnN89TpPrgUFveS95Z9DsFUcJp8Xz2kNvtowPh58x1Eykpcy50n39qwxSZ3F5rRxtMR0LBXimZzNRohb3nfaOGR-Vr6MM0a6XA54wvq3nOf3-GUoYbtKhwjA/s320/osanna7.jpg" width="316" /></a></div>
<br />
2000 bin yıl öncesinin seslerini albümüne yansıttığı 'Palepoli' albümünden 2 yıl sonra 4. albümü olan 'Landscape of Life' yapar. İlk iki albümündeki İngiliz gruplarını takip etme ve rock müziğe serbest caz(free jazz)'dan etkiler koymayı 3. albümlerinde terkederler. Bu albümle ise ilk iki albüm çizgilerine geri dönerler. Osanna müzik yaparken aynı zamanda müzik yapmayı da öğrenmeye devam eder. Önceki albümlerinde mellotron'u çok iyi adapte etmişlerdi kendi müziklerine burada ise gördüğüm şey synth kullanma ve müziklerinin içine sokmayı başarıyla üstesinden gelmişler.<br />
<br />
Synth, özellikle başlangıçtaki flüt sonunda ise mellotron ile öyle güzel kullanılmış ki, 'Palepoli' albümü gibi sanki dinlerken farklı bir zaman dilimine gidiyorsunuz.<br />
<br />
Osanna garip bir grup. Garip olması müziğinden kaynaklı değil. Müziğe bakışından kaynaklı ve sanıldığı gibi yada bilindiği gibi 'rock progressive italiano' türünden çok daha farklı albümlere sahip. Her ne kadar italyan gruplarını sayarken Osanna grubunu da saysamda, gerçekte Osanna'ya bakışım bu şekilde.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5vDPlHSIUwNlzPRJz8TLMDsxV64Q_dotkzsyhGrSkOtJcU5N88KFI7ZujUeE-Au0H1uqmvw36yHGMoA-4d5u9IlZz61i2umOQS2iruxNCLJ3bMendiFTiQQUiogn-nlCHa6vBTwoHJec/s1600/_lmamma_1303148397.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1275" data-original-width="1514" height="269" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5vDPlHSIUwNlzPRJz8TLMDsxV64Q_dotkzsyhGrSkOtJcU5N88KFI7ZujUeE-Au0H1uqmvw36yHGMoA-4d5u9IlZz61i2umOQS2iruxNCLJ3bMendiFTiQQUiogn-nlCHa6vBTwoHJec/s320/_lmamma_1303148397.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Osanna bu albümünden 4 yıl sonra bir albüm daha çıkartır sonrasında uzun bir sessizliğe gömülür. Geri dönüşü 20 küsür yıl sonradır. Bir süre yeni bir albüm için VDGG' saksafonisti David Jackson'la birlikte albüm yapıp konserler verirler.<br />
<br />
Böyle bir bilgi paylaşmamın nedeni Osanna grubunun her ne kadar diğer İtalyan gruplarıyla benzerlik gösterse de aslında kendilerinin İngiliz tarzının caz haline gelmiş halleri gibidir. Osanna grubu konserlerinde yüzleri boyalı olarak çıkarlar çünkü Genesis'in müziğinden, Peter Gabriel'in sahnedeki davranışlarından etkilenmişlerdir. Albümlerinde saksafon ve flüt vardır ki, bunları kullanırken akdeniz ezgilerinden ziyade cazı kullanırlar. Osanna'yı ilk dinleyenleri şaşırtacak bir şekilde saksafon aniden müziğin ortasında girer. Öyle italyan klasik müziğinin, akdeniz melodileri ağırlık kazanmaz, Osanna albümlerinde.<br />
<br />
Önceki albümlerde şablon kullanmayan Osanna aynı davranışını bu albümde de devam ettirir. Her bir parça bambaşka bir şekilde karşınıza çıkar. Melodik olduğu kadar, kaotiktir yaptıkları müzik.<br />
<br />
Belki çok fazla Magma dinliyorum ondandır, albümde bazı parçalarda davul kullanımını Vander tarzına benzetiyorum. Özellikle saksafonun çoştuğu parçalarda davul durmak bilmiyor, ne hızlanan ne de yavaşlayan bir çizgide ilerliyor. Düzensiz bir şekilde devam ederken bir anda afrika kabilelerinin dini ayin ritimlerini duymaya başlıyorsunuz. Vander gibi mi, belki öyle belki değil. Şimdi tekrar dinlerken farkettim, 'Il Castello dell'es' parçasındaki davul kullanımı iki yıl önce yine bir başka Napoli'li grubun (Il Balletto di Bronzo) tarzına benziyor. Ki parça da aynı grubun o albümü gibi avantgard atmosfere sahip. Demek ki Vander'e Magma'ya benzetmem boşuna değilmiş.<br />
<br />
Grup hakkında fazlaca atıp tuttum belki, yazmaya heveslendiğimde aklıma gelenleri not almadığım için bir çoğunu çoktan unuttum. Deep Purple'dan bahsedecektim, Beggars Opera'dan hatta Uriah Heep'i de koyacaktım arasına, hep not almadığım için aklıma gelenlerin çoğu yok oldu.<br />
<br />
'Landscape Of Life' albümü, Osanna'nın İngilizce konuşan ve dinleyen kitleye ulaşma çabasıydı, aynı PFM ve Banco'nun ingilizce albümler yaptıkları gibi. Seslerini duyaramadıkları için kendi ülkelerindeki kitleye kendi kitlelerine döndüler bir süre sonra. Osanna'da aynı duygularla hareket etti. Yaptıkları müzik mükemmeldi ama onları anlayacak kitle amerikan köylülerinden oluşuyordu. Bu durum bazı Amerikan gruplarının da başına gelen sorundu. Osanna'nın bu hayalkırıklığı yerini 4 yıl sonraki tamamen italyan kültürünün ürünü olan albümü yapmaya itti. 70'lerin son albümü oldu.<br />
<br />
2000'lerde müziğe geri döndüklerinde yanlarında progresif rock'ın yaratıcılarından David Jackson'ı buldular. Birlikte güzel bir albüm yaptılar ve onlarca konser verdiler.<br />
<br />
Osanna, Napoli'den çıkan bir grup. Napoliler kendilerini İtaliano olarak değil, Napolitano olarak tanımlar. İtalyanlığı kesinlikle kabul etmezler. Kendi şehirlerinde trafik tabelaları bile kendi dilindedir. Irkçılık yapmazlar asla, kuzeyliler gibi de değildirler. Az biraz da bize (Türklere) benzerler. Napoli çevresindeki bir çok şehir ve yerleşim yeri de Napoli deyince farklı bakar olaylara.<br />
<br />
Napoli'den çıkan Osanna'da müziğe farklı bilmesini bilen bir grup.<br />
<br />
1. Il Castello dell'es (8.55)<br />
2. Landscape Of Life (6.00)<br />
3. Two Boys (3.43)<br />
4. Fog In My Mind (7.45)<br />
5. Promised Land (1.32)<br />
6. Fiume (4.05)<br />
7. Somehow, Somewhere, Sometime (4.15)<br />
<br />
Süre : 36.17<br />
<br />
Lino Vairetti / Vokal, Elektrik Gitar, Akustik Gitar, 12 Telli Gitar, Mellotron, Org, Mızıka, Synth (ses düzenleyicisi)<br />
Danito Rustici / Elektrik Gitar, 12 Telli Gitar, Org, Synth, Mellotron, Vokal (5)<br />
Elio D'anna / Alto, Bariton ve Tenor Saksafon, Flüt, Elektrik Flüt<br />
Lello Brandi / Bas Gitar<br />
Massimo Guarino / Davul, Perküsyon, Tamborin<br />
<br />
Konuklar<br />
Corrado Rustici / Vokal & Akustik Gitar (5), 12 Telli Gitar (6)<br />
Enzo Vallicelli / Perküsyon (4,5)<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-983631695163358292019-08-31T15:24:00.004-07:002020-12-28T01:52:30.338-08:00The Alan Parsons Project - I Robot 1977<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6g08nRp3fCgYZNZSCUq1jPnSRczt4GH8dX7NyBmFIo0Tuel2giUvGz8wxmYltdjfA85aRQ2vwj-xbffsSiGCXBSZjdQmGBeo2ft9s5Zf9vEq6aEl6RYaNMuOZ4XREyqDHphj5od7Rws/s1600/61LA2aFhWpL.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="500" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6g08nRp3fCgYZNZSCUq1jPnSRczt4GH8dX7NyBmFIo0Tuel2giUvGz8wxmYltdjfA85aRQ2vwj-xbffsSiGCXBSZjdQmGBeo2ft9s5Zf9vEq6aEl6RYaNMuOZ4XREyqDHphj5od7Rws/s320/61LA2aFhWpL.jpg" width="320" /></a>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<br />
Yazarken yoruldum. Adamlar ise 42 yıl önce bu kadar adamı biraya getirirken benim kadar yorulmuşlar mıdır bilmiyorum.<br />
<br />
Yukarıda ki cümleleri yaklaşık bir hafta önce yazdım. Havaların sıcak olması, insanın içinde biriken keşkelerin çoğalmaya başlaması ve içeride koca bir uçurumun oluşmaya başlaması sonucu yarım bırakmıştım. Bu akşam da yazmaya hevesli değilim, yine de zorlayarak bitirmeye çalışacağım.<br />
<br />
'I Robot' albümünü yazmayı istemem, 3 yıldır üyesi olduğum bilim kurgu grubu(facebook grubu)'nda paylaşılan bir yazı oldu. Yazı da Mustafa Kemal Atatürk'ün meclis'te okuduğu sonradan kitap haline gelen Nutuk'tan bir bölüm paylaşılmıştı. Atatürk, bilim kurgu yazının yaratıcılarından olan H. G. Wells'ten bahsediyordu.<br />
<br />
Wells'in filmleştirilen 'Zaman Makinesi' hikayesinden etkilendiğim kadar başka bir şeyden etkilendiğimi anımsamıyorum. O yüzden paylaşımı görünce yorum yazdım, H. G. Wells'in 'Zaman Makinesi' hikayesinden etkilenen rock grupları olduğunu belirttikten sonra en bilinenin de yine hikayede geçen Eloi adlı insan ırktan grup adını alan Alman progresif rock grubu Eloy'u söyledim. Benim yorumuma daha sonra bir kişi yorumda bulundu. Bilim kurgu kulubü'nde daha önce yayımlanmış Eloy hakkında bir yazı olduğunu yazdı. Ben de karşılık olarak bilim kurgu temalı albümler yapmış Banco, Tangerine Dream, Le Orme gibi gruplardan bahsettim. En sonunda aklıma The Alan Parsons Project grubunun 'I Robot' adlı albümü geldi. Yazan arkadaş yine bir başka yazıda Asimov kitaplarından etkilenerek albümler yapan grupların anlatıldığı bir başka yazı paylaştı. Sonuç, bir hafta önce karşılıklı yazışarak bilgi alışverişinde bulunmamdan sonra aynı duygu yoğunluğunu yakalayamadım. <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuaZqplvF53PAZ9LAKdxxdTuwU7vuEcmw2xiW32824rplxIue1opw3AUs9mWmfD5voEkaqMwR9wfhAGXvja4BnuA2Ze_PVt-ic4404JupBEPKJLx1izQkXDGr5h7zvwgWaDACu4MRN8XM/s1600/THE_ALAN_PARSONS_PROJECT_I%252C%252BROBOT-466314.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="632" data-original-width="499" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuaZqplvF53PAZ9LAKdxxdTuwU7vuEcmw2xiW32824rplxIue1opw3AUs9mWmfD5voEkaqMwR9wfhAGXvja4BnuA2Ze_PVt-ic4404JupBEPKJLx1izQkXDGr5h7zvwgWaDACu4MRN8XM/s320/THE_ALAN_PARSONS_PROJECT_I%252C%252BROBOT-466314.jpg" width="252" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Alan Parsons'ı internet daha yeni çıktığında ortalıkta google bile yokken Pink Floyd'un 'Dark Side Of The Moon' albümünde adını aklıma kazımıştım. Ses mühendisi olarak albümde yer almıştı. Albüm ise atmosferi ve kaliteli ses düzeyiyle yıllar sonra bile tekrardan kayıtedilmedi yada mikslenmedi çünkü gereği de yoktu. Alan Parsons bu ilk kaliteli işinden bir kaç yıl sonra kendi grup projesi olduğunu açıkladığında bir çok müzisyen kendisiyle görüşüp albümde yer almak istediler. Aynı Terrence Malick 90'lı yıllarda savaş filmi çekeceğim dediğinde kapısında biriken Hollywood yıldızları gibi dönemin İngiliz müzisyenleri de Alan Parsons ile buluştular. Ortaya da kalabalık kadrolu albümler çıktı.<br />
<br />
Alan Parsons ilk albümünde fransız edebiyatının önemli adlarından Edgar Allan Poe'yu işledi. Müzik de aynı Poe'nun hikayeleri gibi şiirseldi. İkinci albümünde yine bir edebiyatçının kitabını konu aldı. Bilim Kurgunun büyük adlarından olan Asimov'un 'I Robot' adlı kitabını albümün konusu yaptı. Filminden anımsayabildiğim kadarıyla bir robot kendi varlığının farkına varıyordu ve hikaye bunun etrafında dönüyordu. Filmin sonunda da kendi varlığının farkına varanın etrafında diğer robotlar toplanıyordu.<br />
<br />
'I Robot' albümünün sonunda da bu konu 'Genesis Ch. 1 V. 32' olarak işleniyor.<br />
<br />
Albüme katkı sağlayan adları gördüğümde ilk gözüme çarpanlar Camel grubuna 80'lerde katılan David Paton ile Cockney Rebel grubuyla o dönem efsane olmuş Steve Harley oldu. Steve Harley'in bestelediği bütün parçaları progresif olmasa da 'Death Trip', 'Sebastian' gibi parçalar progresif rock'ın da üzerinde olan art rock'a güzel örneklerdir.<br />
<br />
'I Robot' albümü ilk albümdeki senfonik atmosfere göre daha zayıf bir atmosfer barındırıyor. Sanırım bunda (yani bana göre) Canterbury ekolünden yararlanılmış olmuş olmasıdır. Buna rağmen hikayenin albümde mükemmel biçimde anlatılması, verilen duygular yerli yerindedir. Albüm öncesi Asimov ile görüşüp albüm hakkında fikrinin alınmasının da bunda kesinlikle katkısı vardır.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeu2kxvi6mANRvSrYjhup3rPPDfDL-YLSIzCMujW4xHZwu-_Q2bLAn61c3tQ5TbJbmlKUP0V0CdaENSI-cWx2acRXHoArRGMbkyxBrLfxMSmXXtMi_WVbtyPTUnr-HYlgiv9Re2gnFlMw/s1600/parsons01.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="336" data-original-width="498" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeu2kxvi6mANRvSrYjhup3rPPDfDL-YLSIzCMujW4xHZwu-_Q2bLAn61c3tQ5TbJbmlKUP0V0CdaENSI-cWx2acRXHoArRGMbkyxBrLfxMSmXXtMi_WVbtyPTUnr-HYlgiv9Re2gnFlMw/s320/parsons01.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Alan Parsons kendi adıyla kurduğu grup projesinin devamı albümlerini devam ettirdi. Yetmişlerde yaşayan efsanelerden biri oldu ve bunu günümüze kadar sürdürdü.<br />
<br />
Ve efsane olmaya devam ediyor.<br />
<br />
Hem bilim kurgu hem de progresif rock hayranı olarak 'I Robot' albümü aynı filmi kadar etkileyicidir benim için. Hoş bana bilim kurguyu sevdiren progresif rock grupları olmuştur. Bilim kurgudan etkilenip müzik, albümler yapanlar olduğu kadar, progresif rock'tan etkilenip bilim kurgu filmi yapanlar da vardır.<br />
<br />
Yes'in albümlerinden ve albüm kapaklarının çizimlerini yapan Roger Deans'den etkilenip Avatar filmini yapan James Cameron gibi.<br />
<br />
Bilim kurgu can'dır.<br />
<br />
1. I Robot (6.06)<br />
2. I Wouldn't Want To Be Like You (3.19)<br />
3. Some Other Time (4.05)<br />
4. Breakdown (3.50)<br />
5. Don't Let It Show (4.21)<br />
6. The Voice (5.21)<br />
7. Nucleus (3.35)<br />
8. Day After Day (Show Must Go On) (3.43)<br />
9. Total Eclipse (3.05)<br />
10. Genesis Ch. 1 V. 32 (3.37)<br />
<br />
Süre : 41.02<br />
<br />
Alan Parsons / Akustik Gitar (4), Klavyeler, Yapımcı, Efektler, Vokoder, Arka Vokal<br />
Eric Woolfson / Klavyeler, Klavnet, Piyano, Org, Arka Vokal<br />
<br />
Konuklar<br />
David Paton / Bas Gitar, Akustik Gitar (3,10)<br />
Ian Bairnson / Akustik Gitar(3,4,10), Elektrik Gitar, Arka Vokal<br />
B. J. Cole / Çelik Gitar (8)<br />
Duncan Mackay / Klavye (7,10), Synth (1,4) <br />
John Wallace / Trampet (5)<br />
<br />
Vokaller / Hilary Western(1), Lenny Zakatek (2), Peter Straker (3), Allan Clarke (4), Dave Townsend (5), Steve Harley (6)<br />
<br />
Arka Vokaller / Jack Harris (8), Smokey Parsons, Tony Rivers (3,10), John Perry (3,10), Stuart Calver (3,10)<br />
<br />
Yeni Filormani Orkestrası (4,10)<br />
İngiliz korosu (1,7,9) <br />
<br />
Bob Howes / Orkestra şefi (1,7,9,10)<br />
<br />
Andrew Powell / Orkestra Şefi (1,3-6,9,10), Hammond Org (8)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-40750448102616539512019-08-08T15:39:00.001-07:002020-12-28T01:52:54.590-08:00S. Ramses - Secret 1978 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWXhQEduVn5vTWy9CsyjMYOgizA8wz1ZTfUTwra-3qjmDPkVeAgY0vF01neQsOoCf-H3BELnsftm6T-rF_tbHMC9U6hzik3T2KnUQP6BiawLE6zREMppluUMS3MGErsvSy-xu5mbGB6CE/s1600/cover_112223272015_r.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWXhQEduVn5vTWy9CsyjMYOgizA8wz1ZTfUTwra-3qjmDPkVeAgY0vF01neQsOoCf-H3BELnsftm6T-rF_tbHMC9U6hzik3T2KnUQP6BiawLE6zREMppluUMS3MGErsvSy-xu5mbGB6CE/s1600/cover_112223272015_r.jpg" /></a><br />
<br />
Çalıştığım işyerinde müşteri olmadığı zaman çalışanlar müzik açıyorlar. Hep aynı müzikleri tekrar tekrar dinliyorlar. Neyse ki akşamları çalışmadığım için fazla maruz kalmıyorum.<br />
<br />
Geçenlerde işe giderken gençlerden biri denk geldi arabada konuştuk biraz. Sordu müzik dinler misin diye, ben de sadece progresif rock dinliyorum dedim. O da dün akşam rap konserine gittiğini söyledi. Sonra da işyerinde çalan müziklere sinir oluyorum dedi. Hep o Alessio denen çalıyor onları falan dedi. İşyerinde konuşmaya o da dahil oldu. Çaldığı müzik elektronik müzikmiş. Sordum Klaus Schulze'i duydun mu diye. Bilmiyor. Dedim daha Klaus'u bilmiyorsun nasıl elektronik müziği seviyorsun dedim. Sonra konuşma bitti.<br />
<br />
Yeni nesil mi diyeyim, yeni gençler mi diyeyim, bilemedim. Normal de böyle söyleyip küçümsemem de. Yine de böylelerini görünce bazen kendimi tutamıyorum.<br />
<br />
Yine bir kaç gün önce facebook'ta Magma grubunun fan grubuna biri yorum atmıştı. Son çıkan albümü beğenemedim gibilerinden bir şey yazmıştı. Girip profiline baktım. Son çıkan albümü ELP'nin 'Love Beach' albümüne benzetmişti. Çok merak ediyordum ben de beğenmedim diyen kişiyi. O dediğim yeni nesil de gereksiz bir özgüven var. Belki de internetin yüzündendir, gereksiz bilgi yığınının içinde kendilerini buldukları içindir. Öğrendikleri bir kaç şeyle her sözü söyleyebileceklerini düşünüyorlar sanırım.<br />
<br />
Verdiğim iki örnekte günümüz müziğinin sadece tüketim amaçlı olduğuna bir nevi cevaptır. Biri sadece müzik şirketlerinin pazarladıklarını dinliyor, diğeri de zeuhl gibi bir tür yaratmış grubun albümünü anlamaya çalışacağına 'beğenmedim' diyerek kendini kandırıyor.<br />
<br />
Müzik hayatımın önemli bir kısmında hep varoldu. Uzun bir süre sıkıntılarımı atabilmek için kullandım ve iyi de geliyordu. Progresif rock'la tanışmamdan bir süre sonra her yeni grupla tanışmamla müziğe bakışım değişmeye başladı. Artık sıkıntılarımı azaltmak yada yok etmek için yada kendimi farklı göstermek için değil, yeni zevkler edinmek için dinlemeye yöneldim. Dinlediğim her grup her albüm yeni zevkler edindirdi ama bakışımı değiştirmedi. Çok az bir grup müziğe bakışımı değiştirdi.<br />
<br />
Bunlardan iki tanesi Magma ve Tangerine Dream'dir. Birbirleriyle müzikal anlamda alakası olmayan iki grup. Öyle kendilerine özgün müzik üretmişler ki ardından onlarca müzisyen ve gruplar onları takip etmiş.<br />
<br />
Serge Lafosse Tangerine Dream'in izinden giden bir müzisyen. İlk albümünü kendisi yapar. S. Ramses adıyla çıkartır. Devam albümü olmaz. Bir yıl sonra bir gruba dahil olur 80 yıllarda elektronik müzikte varolmaya devam eder. 90'lardan sonra müzikten çekilir.<br />
<br />
Geçen yıl toplu olarak albüm indirirken bulmuşum. Bir yıldır bilgisayarımda duruyor. Sadece bu albüm değil. Bunun gibi onlarca albüm var dinlemediğim. Bir kaç gün önce bu denk geldiği için dinlemeye başladım ve bilgisayardan 3 gündür sadece bu albümü dinliyorum.<br />
<br />
S. Ramses adını verdiği bu ilk ve son çalışması, Tangerine Dream'in 1975 sonrası senfonik yapıya geçtikten sonrasını takip eden bir albüm. 'Strotosfer' albümünün ilk parçadaki etkisi dinlerken hissedilir. Sonrasında gelen 4'er dakikalık iki parçada da bu etki aynı şekilde devam ediyor.<br />
<br />
Son parça, albüme adını veren 'Secret' de ise Tangerine Dream etkisi olduğu kadar Vangelis etkisi de var. Senfonik yapıya biraz daha minimalist bir şekilde yaklaşılmış. Parça başından sonuna dramatik bir atmosfere sahip.<br />
<br />
Yukarıda belirttiğim müziğe bakışımı değiştiren gruplardan biri olan Tangerine Dream'i elektronik müziğin her yerinde arıyorum. Bulduklarımı da zevklerimin arasına ekliyorum.<br />
<br />
Serge Lafosse'nin bu ilk ve tek albümü de bilgisayarımda ki tangerine dream klasöründe yerini aldı.<br />
<br />
1. When The Birds Die Away (9.27)<br />
2. Deuce (4.00)<br />
3. Aoss (4.00)<br />
4. Secret (15.31)<br />
<br />
Serge Lafosse / Klavyeler, Synth(ses düzenleyicisi)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-32827242937699509162019-08-01T16:04:00.004-07:002020-12-28T01:54:00.226-08:00Anyone's Daughter - Anyone's Daughter 1980 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN50QK5WHuel8HhIWEKgR_f53vXSWO2SkzLLXE92A6aRiVjEqUjFbX-ZjMxBGFs7U275x7pp4tAV3A_rlEfYBP3B4wVNGrrEjqt81H7kK98M7aIaWE7EvNwpE9dcWyc7F8RnW70AoPros/s1600/anyones-daughter-front.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN50QK5WHuel8HhIWEKgR_f53vXSWO2SkzLLXE92A6aRiVjEqUjFbX-ZjMxBGFs7U275x7pp4tAV3A_rlEfYBP3B4wVNGrrEjqt81H7kK98M7aIaWE7EvNwpE9dcWyc7F8RnW70AoPros/s400/anyones-daughter-front.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Anyone's Daughter grubu 1972'de ilk kurulduğunda kurucu üyeleri daha lise dönemindeydi. İlk albümlerine kadar da dönemin bir çok gruplarının parçalarını çalarak kendilerini geliştirdiler. Deep Purple parçalarını da belki daha çok ağırlık vermelerinden dolayı kurdukları grubun adını da bir Deep Purple parçasından aldılar. Yarı amatör olarak müzikten profesyonel müziğe geçişleri 1979 yılındaki albümleriyle oldu. Bir yıl sonra ikinci albümlerini çıkardılar. İlk albümlerinde 'Adonis' adında uzun bir parça yapmışlardı. Parça albümün yarısını kapsıyordu. İkinci albümlerinde daha çok kısa parçalara yer vererek albümü oluşturdular. Bir yıl sonrasında kendi dilleriyle yaptıkları albümde Herman Hesse'nin bir kitabını işlediler. 1'er yıl arayla iki albüm daha çıkardıktan sonra konser kayıtlarını albüm yapmaya yöneldiler. Grup 1986 yılında dağıldı. 2000'ler sonrasında devam ettilerse de 80'ler atmosferini yakalayamadılar.<br />
<br />
Anyone's Daughter grubunu youtube'de 2010'da tesadüfen bulmuştum. Gruba adını veren 'Anyone's Daughter' parçasıyla ilk kez tanımıştım. Sonrasında diğer albümlerini teker teker bulup dinlemiştim.<br />
<br />
O günden beri Wishbone Ash gibi canım sıkıldığında morale ihtiyacım olduğunda bir albüm açıp dinlemeye başlıyorum. <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCOheIciX8hPbs1Vb9sOHQUj_RFG0W8ZBKnfHpeLC3kchjQv6mWG_sL9jdn0tYIF6IEGBh2aNikvyqYBinsNXfjSJaERnYVvqXVEaBHeCpBiTRCKF8DuVCOuXkOLcwjCQxvKO8Xpou3vE/s1600/Anyone-s_Daughter1981_2.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="259" data-original-width="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCOheIciX8hPbs1Vb9sOHQUj_RFG0W8ZBKnfHpeLC3kchjQv6mWG_sL9jdn0tYIF6IEGBh2aNikvyqYBinsNXfjSJaERnYVvqXVEaBHeCpBiTRCKF8DuVCOuXkOLcwjCQxvKO8Xpou3vE/s1600/Anyone-s_Daughter1981_2.jpg" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
'Adonis' adındaki ilk albümlerinde grubun adıyla parça yapmışlardı. Bir yıl sonra yaptıkları bu ikinci albümlerinde de albüme adını verdiler. Zamanında cover yaptıkları Deep Purple grubunun etkisi hem bir parçalarına hem de bir albümlerine yansıdı. Ancak ilk albümlerinde denedikleri uzun parça yazma denemelerini sonraki albümlerinde devam ettirmediler. Daha kısa parçalarla yetindiler. Örneğin 1984'den sonra çıkardıkları konser albümlerinde 'Adonis' parçasını koymadılar.<br />
<br />
Grup hakkında genel bilgileri geçip albüme gelirsek; ilk albümdeki yaratıcılıktan çok daha iyi olduğunu bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Albümün kısa parçalardan oluşması progresif rock'daki 'uzun parça daha iyidir' anlayışını değiştirir niteliktedir. Hemen hemen her parçasındaki yaratıcılık yani parçaların hiç bir grubun parçalarına benzemiyor oluşu kısa parçalarla da müzikte mükemmelliğin yakalanabilir olduğunu gösterir.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNir9TfLGXEScRxJX7Uyl6PRttEQrD_6qP2wgmt-Jf_2bBrgvwHTlxLvRqvd8bWWvmoByoLkjZxWCw8TT2WqOAsCT5MRLLZPjr1tTxY2Df4faC4OqZjTh4jZJ47bENPthnCQ01R7gSM7M/s1600/ADaughter.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="245" data-original-width="400" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNir9TfLGXEScRxJX7Uyl6PRttEQrD_6qP2wgmt-Jf_2bBrgvwHTlxLvRqvd8bWWvmoByoLkjZxWCw8TT2WqOAsCT5MRLLZPjr1tTxY2Df4faC4OqZjTh4jZJ47bENPthnCQ01R7gSM7M/s320/ADaughter.jpg" width="320" /></a></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Anyone's Daughter grubu 1979'daki ilk albümleri öncesinde Deep Purple başta olmak üzere bir çok grubun parçalarını cover'lamıştır. Belki amatörce belki profesyonel olarak ama bu genç insanlar için rock (progresif) müziğinde öğrenilmesine yol açmıştır. Anyone's Daughter'ın her albümünde 70'leri 70'ler yapan bir çok rock grubunun izlerini görebilirsiniz.<br />
<br />
Albümün en uzun parçası, 8 dakikalık 'Another Day Like Superman''dir. Parça Vangelis'in folkik ve dramatik tınılarına benzer bir şekilde açılır. Bluesvari folkik ezgilerle devam eder ve vurucu bölümü ondan sonra başlar. Uwe Karpa'nın gitar çalma tarzını Steve Howe, Steve Hackett, David Gilmour, Ritchie Blackmore, Andy Latimer gibi progresif rock'ın tanınan bir çok gitaristine benzetirim. Her albümde her parçada farklı bir şekilde gitar çalar. Bu parçada da Steve Hackett tarzı gitar çalar ve beni mest eder.<br />
<br />
Anyone's Daughter grubu popüler yada rock yıldızı olmak için müzik yapmamıştır. Gençliklerinde dinledikleri müziği taklit ederek değil, yorumlayarak progresif rock'ın yerini tüketimciliğin aldığı yıllarda kendilerinin de zevk alacağı biçimde kendi müziklerini yapmışlardır. 7 yıl gibi kısa bir sürede 8-9 albüm yapmışlardır.<br />
<br />
Albümün kısa parçalardan oluştuğuna fazlaca vurgu yaptım belki ama müzikal atmosfer ve kalite bakımından 70'lerin devamı niteliğindedir. Anyone's Daughter kendi dönemlerinde gelişen neoprog'a takılmayıp 70'lerin yaratıcılığını devam ettirmişlerdir. Sadece bu albümlerinde değil, bütün albümlerinde caz, klasik müzik, folk ve elektronik sesleri en mükemmel biçimde kullanmaya çalışmışlardır.<br />
<br />
Anyone's Daughter 70'lerin kalitesini 80'lere taşıyıp devam ettiren ama müzikte herhangi bir iddiası olmadığı için müzik yapmayı bırakan bir gruptur. Gerçekten progresif rock'tan zevk alacağınız, özellikle 80'ler dönemi için bir Alman mucizesidir. <br />
<br />
1. Swedish Nights (4.54)<br />
2. Thursday (3.59)<br />
3. Sundance Of The Haute Provence (3.39)<br />
4. Moria (3.52)<br />
5. Enlightment (5.01)<br />
6. Superman (3.56)<br />
7. Another Day Like Superman (8.03)<br />
8. Azimuth (1.27)<br />
9. Between The Rooms (4.22)<br />
<br />
Süre : 39.13<br />
<br />
Uwe Karpa / Elektrik & Akustik Gitar<br />
Harald Bareth / Vokal, Bas Gitar, Glockenspiel<br />
Matthias Ulmer / Klavyeler, Piyano, Vokal<br />
Kono Konopik / Davul<br />
<div>
<br /></div>
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-78630543393654134472019-07-29T14:19:00.001-07:002020-12-28T01:54:32.443-08:00Birth Control - Backdoor Possibilities 1976 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJphapBJhISjxvRxJsHJqbZDHp2vW9Rp3EmkL0hrvZQVqStSxpgUslCtS8XjuL0VHZYMhNUPtYsCrIeQs2GlNISZ8j8s8fkRw8sn1GAaquNw-nLl8CJDQTQW6v8d2_qFhMK-aY_L2iBtI/s1600/cover_4522818112017_r.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJphapBJhISjxvRxJsHJqbZDHp2vW9Rp3EmkL0hrvZQVqStSxpgUslCtS8XjuL0VHZYMhNUPtYsCrIeQs2GlNISZ8j8s8fkRw8sn1GAaquNw-nLl8CJDQTQW6v8d2_qFhMK-aY_L2iBtI/s400/cover_4522818112017_r.webp" width="400" /></a><br />
<br />
1960'ların sonunda çıkan progresif rock dönemin bir çok rock gruplarını etkiler. Black Sabbath, The Who, The Doors, Led Zeppelin gibi gruplar ilk aklıma gelenlerden. Daha sonraları bu tarz gruplar rock müziğin efsanelerinden olurlar. Bir çok progresif rock grubu unutulup, bilinmiyorken bu grupların yaptığı müzikler klasik olarak tanımlanır.<br />
<br />
Progresif rock'a ilgi duyup dinlenmeye başladıktan bir süre sonra o klasik yada rock efsanelerinin yerlerini progresif rock grupları almaya başlar. Bir süre sonra da rock müziğin o kadar da şablon müziğe dayanmadığı görülmeye başlanır. Hemen hemen bütün progresif rock gruplarının belli dönemlerde değiştikleri görülür. Örneğin Deep Purple(bazıları prog demese de progtur), 70 öncesi yaptığı müzik ile 70 sonrası yaptığı müzik birbirlerinden çok farklıdır. Deep Purple dağılıp, Rainbow grubunda grup üyelerinin bir kısmı müziğe devam ederken yine ortaya çıkan atmosfere farklıdır. Aynı şeyi Pink Floyd içinde söyleyebiliriz. Belli yıllar arasında müziklerinde ciddi değişiklikler yapmışlardır. Varolan ile yetinmemişler, hem kendilerini geliştirmişler hem de yaptıkları müziklerini.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
1970 öncesi kurulan Birth Control grubu da klasikler yada efsaneler arasında gözükmüyor hatta adı bile bilinmiyor olsa da, merak edip dinleyenler için gerçek anlamda bir klasik rock grubudur. Birth Control grubu da bir çok progresif rock grubu gibi belli dönemlerde değişiklere gitmiş, diğer gruplar gibi müziklerini geliştirmişlerdir. Günümüzde rock gruplarının çoğu 70'lerin bir nevi ekmeğini yemekle meşguller.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQogx73GAS8T3YXFTESL9RjTRiJG0gnF0kIrPNxugDWCGRAVq2J7oJ4KWVhN2dBoSy1AoGpjwn-LcEx0-Igfv0tdV8Klswpw53DIbiRkTb6KdO5rJ17hMm7NhvwLvOMvTOMwFrTlvJ54s/s1600/Band79-4.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="575" data-original-width="800" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQogx73GAS8T3YXFTESL9RjTRiJG0gnF0kIrPNxugDWCGRAVq2J7oJ4KWVhN2dBoSy1AoGpjwn-LcEx0-Igfv0tdV8Klswpw53DIbiRkTb6KdO5rJ17hMm7NhvwLvOMvTOMwFrTlvJ54s/s320/Band79-4.jpg" width="320" /></a><br />
Birth Control, ilk albümlerinde hard rock'a yakın dururlar. Mellotron kullanırken dahi müziğin atmosferi serttir. Aynı dönemde The Doors'un 'Light My Fire' parçasını da yine sert bir atmosferde yorumlarlar. Bir kaç albüm sonrasında grubun müziği değişmeye başlar. Albümlerin içinde artık caz ritimleri vardır. Gitar ve org soloları ilk dönemki gibi sert değil, caz ve blues ağırlık kazanır.<br />
<br />
1976 yılındaki bu albümleri ile diğer albümlerinden farklı, bambaşka bir albümle ortaya çıkarlar. Albüm daha çok 1971-75 arası Yes-Genesis atmosferindedir. Cazı müziklerinde yine kullanmaya devam ederler ancak albümün atmosferi sert değildir, senfoniktir(seslerin birbiriyle uyumlu olması).<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkKus3iooo4S8bqCHVGnZV6aGSQUjZVw-Vi2D5Ek0S2QOj4lN4blrsZBonJFhVj4pKjOssK0bHzXKg59MhwXQiljsFq0dAYG6xjMzdHNcgST_R46y8do7JEUSNF6ty7VicoRBHcOaPH3I/s1600/cover_575217462009.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkKus3iooo4S8bqCHVGnZV6aGSQUjZVw-Vi2D5Ek0S2QOj4lN4blrsZBonJFhVj4pKjOssK0bHzXKg59MhwXQiljsFq0dAYG6xjMzdHNcgST_R46y8do7JEUSNF6ty7VicoRBHcOaPH3I/s320/cover_575217462009.jpg" width="320" /></a></div>
Rock döneminde, yani 60'larda ve 70'lerde bir isyanın tanımı (günümüzde heavy metal grupları bu işi üstlenmiştir) da olmuştur. Bütün rock tarihinin en politik grupları bu dönemde çıkmıştır. Pink Floyd'un yapmış olduğu sistem eleştirisinin bir benzeri günümüzde yoktur, yapılmamaktadır ama Pink Floyd taklidi yapan bir çok grup vardır. Birth Control grubu da, önceki albümlerini yazarken belirtmiştim, adını dönemin Papa'sının kürtaj hakkında ki açıklamalarına tepki olarak alırlar. İlk albümlerinden itibaren müziklerinde politik tavırlarını ortaya koyarlar ve sonraki albümlerinde de bu tavırlarını devam ettirirler. Pink Floyd'un 'Animals' albümü gibi sistem eleştirisi albümüne benzer 'Plastik People' albümleri hem sözler hem de müzikal atmosfer açısından mükemmel bir albümdür.<br />
<br />
'Backdoor Possibilites' albümü de grubun yine politik tavrını devam ettirdiği bir albüm. Sistem ve toplum eleştirisini 'Plastic People' albümünde olduğu gibi devam ettirirler. Yukarıda belirttiğim üzere albümün müzikal atmosferi 70'lerin başı Yes-Genesis döneminin ve atmosferinin ortaya çıkartılması, grubun müziğinin bambaşka bir yere gittiğini gösterir.<br />
<br />
Sert, ağır rock olarak adlandırılan Birth Control grubu bu albümüyle müzik yapmaya başlasalardı ve bu şekilde devam etselerdi, büyük ihtimal senfonik tür olarak adlandırılacaklardı.<br />
<br />
Yes'in ve Genesis'in mükemmelliği ararken yakaladıkları mükemmel ötesi atmosferlere Birth Control grubu da bu albümüyle bir ekleme yapar. Ancak sadece tek bir albümle yetinirler. Sonraki albümlerde bu tarz atmosferde olan albümleri olmaz. Daha basit, daha anlaşılır, daha kolay dinlenilir albümlere yönelirler. Müziklerinde yine değişime açıktırlar ve kendilerini de değiştirirler ama dinleyici kitlesi de değişmiştir. Yine de popüler olacağız diye kendilerini satılığa çıkarmazlar.<br />
<br />
75 sonrası bütünüyle art rock olarak adlandırılması gereken progresif rock yerine dinleyeciler bir süre sonra popüler kültüre yönelirler. Bir süre sonra da progresif rock ve grupları küçük topluluklara müzik yapmaya başlar. Birth Control de belki müziklerinin kitleye ulaşmasında sıkıntı yaşadıkları için bir çok grup gibi daha dinlenilir albümler yapmaya yönelirler. Bu durumu daha önce yaptıkları 'Buy' adlı parçada yaptıkları sistem eleştirisi varken yapmak zorunda kalırlar.<br />
<br />
'Backdoor Posibilities' albümü benim için son Birth Control albümü. Bu albümden sonraki albümleri de severek dinlesem bile bu ve önceki albümlerinden aldığım zevki alamıyorum.<br />
<br />
Son olarak ise Birth Control de bir çok progresif rock grubu gibi bilinmesi değil, klasik ve efsaneleşmiş rock gruplarından biri olması gerekiyor.<br />
<br />
1. One First of April (7.41)<br />
- Prologue 2.32<br />
- Physical and mental short circuit 3.58<br />
- Subterranean escape 1.11<br />
2. Beedeepes (8.34)<br />
- Film of Life 5.37<br />
- Childhood Flash-back 0.52<br />
- Legal Labyrinth 2.05<br />
3. Futile Prayer (5.55)<br />
4. La Cigüena de Zaragoza (8.17)<br />
- The Farrockaway Ropedancer 4.28<br />
- La moineau de Paris 2.24<br />
- Cha cha d'amour 1.25<br />
5. Behind Grey Walls (6.53)<br />
6. No Time to Die (6.10)<br />
<br />
Süre : 43.30<br />
<br />
Bruno Frenzel / Elektrik & Akustik Gitar, Vokal<br />
Zeus B. Held / Hammond Org, Elektrik Piyano, Moog, Arp Synth(ses düzenleyicisi), Grand Piyano, Alto Saksafon, Tubular Bells, Vokal<br />
Peter Föller / Bas Gitar, Vokal<br />
Bernd Noske / Davul, Perküsyon, Solo Vokal<br />
<br />
Konuk<br />
Michael / Perküsyon (4)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-25194115470515261102019-07-22T15:43:00.003-07:002020-12-28T01:55:00.731-08:00Jean Michel Jarre - Equinoxe 1978 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihcOChsgBEyhS0MIQAWdscsKlBnnknUzfoqgqXNbuvV2jvHDDNrxCnx_KAHieqkk2qn8PRFrWuNBCskEB5Skhf_nUfctIWfWrIJa1xQ9IdAmnJaDA5DFUxadBiQ0p7kxcK9A3kF4OKPjw/s1600/813i4dclK-L._SL1500_.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1487" data-original-width="1500" height="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihcOChsgBEyhS0MIQAWdscsKlBnnknUzfoqgqXNbuvV2jvHDDNrxCnx_KAHieqkk2qn8PRFrWuNBCskEB5Skhf_nUfctIWfWrIJa1xQ9IdAmnJaDA5DFUxadBiQ0p7kxcK9A3kF4OKPjw/s320/813i4dclK-L._SL1500_.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Jean Michel Jarre adını lise yıllarından beri bilirim. Daha yeni yeni müzik dinlemeye başladığım zamanlarda elime geçen her kaseti dinliyordum. Jean Michel Jarre adını da dinlediğim karışık kasetlerden birinde görmüştüm. Yıllardır da adının nasıl yazıldığını dahi iyi anımsarım.<br />
<br />
Pink Floyd sayesinde öğrendiğim progresif rock gruplarını ilk dinlemeye başladığımda doğal olarak Pink Floyd benzeri grupları (Camel, Eloy, Novalis, Amon Düül II gibi) daha çok dinliyordum. Çok sonraları diğer türleri de dinlemeye başladım. Bu tarz değişiklerinden bir süre sonra da müziğe bakışım değişmeye başladı.<br />
<br />
YES, VDGG, Grobchnitt gibi gruplar progresif rock'a bakışımın değişmesinde ilk aklıma gelen gruplardı. Bir süre sonra da Tangerine Dream ile tanıştım, daha önce de dinlemiştim bir çok albümünü ancak gerçek anlamıyla TD müziğiyle tanışmam bir kaç tür ile yetinmemeye başladığım zamanda oldu. Tangerine Dream'in müziği de aynı YES, VDGG, Pink Floyd gibi müziğe bakışımda büyük değişiklere yol açtı.<br />
<br />
Hatta bloğumda en çok yazdığım Tangerine Dream grubudur.<br />
<br />
Jean Michel Jarre'yi de yine Tangerine Dream dinlediğim zamanlarda tekrar dinlemiştim(hala da dinliyorum). Elektronik müzik dendiğinde aklıma ilk Tangerine Dream gelse de hatta elektronik müzik dendiğinde alman ekolünü tek geçiyor olsam da diğer ülkelerden çıkmış müzisyen ve albümlerini de dinleyip takip ediyorum yada hakkında bilgi ediniyorum. Örneği Kitaro, Vangelis gibi bütün dünya tarafından bilinenleri de seviyor olmama rağmen Tangerine Dream ve alman ekolü ile kıyaslayamıyorum bile.<br />
<br />
Onlar çok farklı, Alman ekolü çok çok farklı.<br />
<br />
Yakın zamanda yazdığım Anna Själv Tredje grubunu yazarken de dinlediğim albümünün Alman ekolünden olduğunu yazıda belirtmiştim. Demek istediğim elektronik müzikde genellikle progresif elektronik türünde kıstasım her zaman Tangerine Dream olmuştur yada diğer Alman müzisyen ve gruplardır. Aynı avantgard dendiği zaman akıllara Fransızların gelmesi gibi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJGjpC-C2pXjhsjb87XMXbdh6yEgkLEYHMogqBwbQQCs4HktUx6gHurN35k98aX5VEstxg6n-F62s9L6e0pM6zfblArM4eGyI-NUwqlHvSNT1-G0nimyIuGuUd6cA7afOHnI6uLuiRds/s1600/20130531-161517.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="700" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJGjpC-C2pXjhsjb87XMXbdh6yEgkLEYHMogqBwbQQCs4HktUx6gHurN35k98aX5VEstxg6n-F62s9L6e0pM6zfblArM4eGyI-NUwqlHvSNT1-G0nimyIuGuUd6cA7afOHnI6uLuiRds/s320/20130531-161517.jpg" width="233" /></a></div>
Beni elektronik müzikte şaşırtan tek kişi Jean Michel Jarre'nin yaratıcılığıdır. Diğer elektronik müzisyenleriyle karşılaştırılamayacak kadar kendine özgün bir yaratıcılığı vardır. Bu yaratıcılığı da Mike Oldfield'e benzetirim. Her ikisi de yaptıkları bir kalıba sokmadan bir çok müzik türünü kendi müziklerinin içine yerleştirirler. Jean Michel Jarre'de bu albümünde klasik müzik, avantgard gibi kendi ülkesinde fazlaca yapılan müzik türünü albümüne yerleştirmiştir.<br />
<br />
Bir önceki 'Oxygene' albümüne göre albüm daha senfonik, daha ritmik ve daha deneyseldir. Deneysellikten anlatmak istediğim experimentallik değil, kendi müziğini geliştirmek için senfonik ve folk ezgilerini albümüne yansıtıyor. Bu haliyle de Tangerine Dream'in 1975 sonrası müzikal değişiminden sonra çıkardıkları albümlere benziyor. Ancak Tangerine Dream üyeleri gibi sentezciyi kullanarak sesleri üstüste bindirerek müzik yapmak yerine hem ritimleri hem de melodileri farklı şekilde kullanarak farklı bir yaratıclık sergiliyor.<br />
<br />
O yüzden Jean Michel Jarre, elektronik müzikte beni en çok şaşırtan müzisyendir. Albümde sesler, ritimler ve melodiler o kadar değişken ki ne klasikleşmiş Alman ekolüne benziyor ne de folk ve klasik müzik ezgilerini kullanarak Vangelis'in yaptığı müziklere benziyor. İçinde yaşadığı dönemin gelişen elektronik müzik akımından etkilenmiştir burası kesin ama taklidini yapmayıp kendi müziğini oluşturmuştur. Eğer benzetecek olursak 'Oxygene' albümünü Klaus Schulze müziğine 'Equinoxe' albümünü de Tangerine Dream'e benzetebilirim.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEG1siSAp12jnWCgR2FKiUMr91oclcZwSTsfsazOuSVZAFXj6aqJH04M2_FxadA7yVzBnkFXrKiEH11B4k5NT-eJkdVgaYRF06KVdHy0njsyilri2tiDq0qr_AzL65jC_0wb6RVi-Fvw0/s1600/tumblr_msvboydhU41srtzkfo1_400.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="281" data-original-width="400" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEG1siSAp12jnWCgR2FKiUMr91oclcZwSTsfsazOuSVZAFXj6aqJH04M2_FxadA7yVzBnkFXrKiEH11B4k5NT-eJkdVgaYRF06KVdHy0njsyilri2tiDq0qr_AzL65jC_0wb6RVi-Fvw0/s320/tumblr_msvboydhU41srtzkfo1_400.jpg" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
'Oxygene' albümünde sentezleyicileri sesleri üstüste binecek şekilde albümü yapmıştı. Bu albümde ise diğer müzik türlerini de müziğine ekleyerek çok farklı bir atmosfer ortaya çıkardı. <br />
<br />
Jean Michel Jarre'nin iki albümü de daha sonra 80'lerde özellikle pop müziğini etkileyecektir. Aynı Tangerine Dream ve diğer elektronik müzik müzisyenleri ve grupları gibi. Jean Michel Jarre ise bu albümlerle yetinmeyecek günümüze kadar elektronik müziğin öncülerinden biri olacaktır. Hala da elektronik müzik denince akla gelen ilk isimlerden birisidir.<br />
<br />
80'leri 90'ların ilk yarısını anımsayanlar Jarre'nin müziklerini bileceklerdir. Çünkü Jarre'nin müzikleri dönemin bir çok TV belgeselinde ve programlarında kullanılmıştır. Bu kadar bilinmesini sağlayan dönemin belgesel hazırlayan, TV programı yapan aydın kitlenin Jean Michel Jarre müziğini modern müzik diye kabul etmesidir.<br />
<br />
1. Equinoxe (2.23)<br />
2. Equinoxe (5.01)<br />
3. Equinoxe (5.11)<br />
4. Equinoxe (6.54)<br />
5. Equinoxe (3.47)<br />
6. Equinoxe (3.23)<br />
7. Equinoxe (7.24)<br />
8. Equinoxe (5.04)<br />
<br />
Süre : 39.07<br />
<br />
Jean Michel Jarre / Synth(ses düzenleyicisi), Org, Mellotron</div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-33081545237161238382019-07-14T15:56:00.002-07:002020-12-28T02:23:37.075-08:00Futuro Antico - Futuro Antico 1980 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzK4GeR13yV3GbBMIdwCYKRKy4EX2DgwitYI8Qynv9ozphM_BCt2Zzdpqg2DS-u_DrJMg6-HsHlcHUNr5IpCcJh9-KXDvxqc2UdI2vb6rQ-yCVSaBIoh45xbQeEIVYTnct98yUVhcLcBE/s1600/futuroantic_futuroant_101b.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="598" data-original-width="601" height="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzK4GeR13yV3GbBMIdwCYKRKy4EX2DgwitYI8Qynv9ozphM_BCt2Zzdpqg2DS-u_DrJMg6-HsHlcHUNr5IpCcJh9-KXDvxqc2UdI2vb6rQ-yCVSaBIoh45xbQeEIVYTnct98yUVhcLcBE/s320/futuroantic_futuroant_101b.jpg" width="320" /></a> <br />
Aktuala, 1972 yılında İtalya'da çıkan çok kendine özgü bir grup. Müzikleri dönemin bir çok italyan progresif rock gruplarından çok farklı bir atmosferine sahip. Aktuala grubu Walter Maiaoli tarafından eşiyle birlikte kurulur. Bir kaç yıl sonra da albüm yapmaya başlarlar. Müziklerinde özellikle akdeniz, ortadoğu ve asya ezgilerinden beslenirler. Bu konuda krautrock grubu Popol Vuh ile tamamen olmasa da benzerlik gösterir. Her iki grupta avrupa'da doğru dürüst bilinmeyen kültürlerin müziklerini, ezgilerini rock müziğin içine koymuşlardır. Her iki grupta esinlendikleri ezgilerin ait olduğu kültürlerin geçmişleriyle ilgilenmişlerdir. Popol Vuh bilinme ve tanınma konusunda Aktuala grubuna göre biraz daha şanslı denilebilinir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV_hCoVqWiZ5hPB60I2_q7V2Z8mnzk6M-nNz_Fi83lIPEXycbs4-5ohUMogSUH1bTxK2VVgihdp9s7alay-VTrrMJzx4O_i6OJMMF-r4FManorTom48hpOixEU9FdPJ9bpfJh52Z3TTIs/s1600/FA-610x610.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="610" data-original-width="610" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV_hCoVqWiZ5hPB60I2_q7V2Z8mnzk6M-nNz_Fi83lIPEXycbs4-5ohUMogSUH1bTxK2VVgihdp9s7alay-VTrrMJzx4O_i6OJMMF-r4FManorTom48hpOixEU9FdPJ9bpfJh52Z3TTIs/s320/FA-610x610.jpg" width="320" /></a></div>
Walter Maioli, Aktuala grubu dağıldıktan bir süre sonra Riccardo Sinigaglia ile birlikte müzik yapmaya karar verir. 'Futuro Antico' adıyla bir albüm çıkarırlar bu aynı zamanda ikilinin kurduğu grubunda adı olur. Albüm yayımlandıktan sonra her ikisi de kendi müzikal kariyerlerine devam ederler. Belli aralıklarla tekrar bir araya gelerek yine albüm yapmaya devam ederler. Her ikisi de müzikal kariyerinde diğer sanat dallarıyla ilişkilidirler. Ridney Scott 'Gladyatör' filminde Walter Maioli'nin müziklerinden yararlanır. Aynı şekilde Riccardo Sinigaglia'da film müzikleri yapar.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjovJiD3ITEhXQS5rhdv25qeBrZ1ROmnGcTh_m9aq1TD1XtRKbqGQ1g3IZ7D84K2aZVCRYVd5OixtQZthNo18VR41lWS9ngu-lktfffb7HzTNbqwqzMjXzoz20R3keTakcOtW_4rEWWXmA/s1600/ricsmil.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="280" data-original-width="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjovJiD3ITEhXQS5rhdv25qeBrZ1ROmnGcTh_m9aq1TD1XtRKbqGQ1g3IZ7D84K2aZVCRYVd5OixtQZthNo18VR41lWS9ngu-lktfffb7HzTNbqwqzMjXzoz20R3keTakcOtW_4rEWWXmA/s1600/ricsmil.jpg" /></a></div>
Elektronik müzik, teknolojik enstrümanlarla yapılan genelde uzay seslerini bir nevi taklit eden müzik türü diye akla gelebilir. Ancak elektronik müzikte doğadaki sesler de taklit edilir. Bu seslere hayvanlar ve insanlar da dahildir. Örneğin Edgar Froese 'Aqua' albümünde endonezya'ya yaptığı yolculukta ülkeden etkilenmiş ve doğada bolca bulunan ve yaşamın da kaynağı su üzerine albüm yapmıştır. Walter Maioli de Aktuala grubunu kurarken müziğin odağını bunu oturtmuştur.<br />
<br />
Maioli Aktuala'yı; güncel anlamına gelen sözcüğü (ve aynı zamanda kavram olan) eski ile yeninin birleşimi olarak sunar. Riccardo Sinigaglia ile olan projesinde de bunu net olarak (antik gelecek) gösterir.<br />
<br />
Progresif rock 60'ların sonunda ortaya çıkan bir müzik türü değil bir müzik anlayışıdır. 70'li yıllardaki yükselişi ve günümüzde de varlığını hala devam ettirmesi sadece yapılan müziğin mükemmelliğinden kaynaklı değil, dönemin müzisyenlerinin müzikal anlayışından, müziğe bakışından kaynaklıdır. O dönemin müzisyenleri dünyada var olan hemen hemen her şey ile ilgilenmişler, kimileri progresif rock'ın popüler olduğu 70'lerde tanınmaya çalışmışlarsa da 80 sonrası müziğin bir meta aracına dönüşmesiyle birlikte yaptıkları müzik art rock'a (sanat rock) dönüşmüştür. Kimisi de popüler olmaya çalışırken karşılarına çıkan tüketimciği görüp buna karşı tepki vermişlerdir. Pink Floyd'un 'Wish You Were Here' ile 'Animals' albümleri ilk akla gelen tepkisel albümlerdir.<br />
<br />
Progresif elektronik rock ise günümüz progresif rock dinleyenlerinin nasıl diğer türler ile ayırım yapıp progresif rock'ı bir nevi kutsuyor ve öne çıkartıyorsa, ben de progresif elektronik rock ile diğer progresif rock anlayışlarıyla ayırım yapabiliyorum.<br />
<br />
Çünkü elektronik müzik de diğer progresif rock'ın alt türleri müzisyenlerinin müzikal anlayışları bir hayli farklı. Aynı diğer rock türleri ile progresif rock anlayışının farklı olması gibi.<br />
<br />
'Futuro Antico' 4 parçadan oluşan bir albüm. Albüm yukarıda belirttiğim gibi günümüz teknolojik enstrümanlarıyla eskinin seslerinin birleştirilmesinden oluşuyor. İlk parçada ('Ao – Ao') eskinin sesleri biraz daha hakim. Walter Maioli'nin ney'i kullanıyor oluşu eskinin daha baskın bir atmosferi olduğunu gösteriyor. İkinci parça da (Schirak) ilk parçanın izinden gidiyor gibi gözüküyor ama parçanın ikinci yarısında Anadolu sesleri duyulmaya başlıyor.<br />
<br />
'Uata Aka', albümün en sevdiğim parçası. İlk iki parçadaki eskinin ağırlığı yerini elektronik sesler ve ritimler alıyor. Özellikle synth'in ritimleri ve moog'un kusursuz kullanışı ve flütün enfes üflenişi bende popol vuh-tangerine dream karışımı bir zevk hissettiriyor.<br />
<br />
Son parça albümün ve Walter Maioli'nin müzikal anlayışını yansıtıyor. Orta asya'nın (günümüzde de eski geleneğimiz denilerek devam ettirilmeye çalışılan) gırtlak müziğini elektronik olarak seslerle birlikte duyabilirsiniz. (sadece müzikle ilgilenmeyip politika, felsefe, tarih ile ilgilendiğim için gırtlak müziğini tanımam zor olmadı)<br />
Futuro Antico, başta da belirttiğim gibi italyan progresif rock'ının bilinmeyenleri arasında, müziğe ve dolayısıyla sanaya yön vermeye çalışan Walter Maioli'nin bir projesi.<br />
<br />
Aktuala ile yapmaya çalıştığı müziğin, yani eski ile yeninin bütünleşmesini, bir nevi insanın ve toplumun geçmişten kopmayı engellemeye çalışması olarak yorumladım. Bunu 'Futuro Antico' albümünde de mükemmel bir şekilde ortaya koymuşlar.<br />
<br />
1. Ao - Ao (11.01)<br />
2. Schirak (7.39)<br />
3. Uata Aka (10.28)<br />
4. Futuro Antico (11.02)<br />
<br />
Süre : 40.20<br />
<br />
Walter Maioli / Ney, Flüt, Elektronik Efektler<br />
Riccardo Sinigaglia / Org, Moog, Piyano, Synth(ses düzenleyicisi), Elektronik Efektler<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-49334142197802078242019-07-11T15:16:00.001-07:002020-12-28T02:23:53.263-08:00Pentwater - Pentwater 1977 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCVADcYzo61H9ZUlkw_dKoMk4BvPuW1_H-z1NnKYA6eyTdrrf5zPgFyREGxrEVaNmf41dqz5SRczdhtS5iFBiAA9b1cT9ld0WfztZCt23ZrME7LpkOxOdYRYUnEDMMaEnEwXDkrXEMrqA/s1600/cover_7551282012_r.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCVADcYzo61H9ZUlkw_dKoMk4BvPuW1_H-z1NnKYA6eyTdrrf5zPgFyREGxrEVaNmf41dqz5SRczdhtS5iFBiAA9b1cT9ld0WfztZCt23ZrME7LpkOxOdYRYUnEDMMaEnEwXDkrXEMrqA/s400/cover_7551282012_r.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Son Todd Rundgren'in Utopia grubundan sonra ne yazacağım hakkında bir fikrim yoktu. Dinleyecek bir şey de bulamadığım için aklıma eski bloğum geldi. Bloğu açıp adlarını unuttuğum gruplara bakmaya başladım. Gözüme ilk parçan Pentwater grubu çarptı. 1992 yılında çıkan albümünü dinleyip, bloğa link ile birlikte koymuşum ama grubun müziğini dahi anımsamıyordum. Daha sonra da sırayla yazarım albümlerini diyerek ilk albümünü arayıp bulup indirdim.<br />
<br />
Karşıma ne çıktı dersiniz? Progresif rock'ın efsanelerinden olması gerekirken unutulup gitmiş bir grup çıktı.<br />
<br />
Grup adını bir nehirden almış. Grup, bir grup kolej arkadaşlarının kendi aralarında 1970'lerin başlarında kurulmuş. 1976 yılında Starcastle ve Rush ile birlikte sahne almışlar. 1977 yılında da ilk albümlerini çıkarıp bir süre sonra da ortadan kaybolmuşlar. Mike Konopka, grubun liderliğini üstlenmiş. Gitar, vokal ve flüt haricinde albümde, grupda ve de sonraki yıllarda da keman da çalmış. Grup bilinmiyor olmasına rağmen 1992 yılında ikinci albümlerini, 2007 yılında da üçüncü albümlerini çıkarmışlar.<br />
<br />
Neden efsanelerden biri olması gerekiyor dedim çünkü yaptıkları müzik tam olarak 1970-1972 yılları progresif rock'ın şaha kalktığı dönemlerinin birebir aynısı olduğu için. Özellikle o dönemin Yes, King Crimson, Genesis ve Gentle Giant gruplarının kalitesinde ve atmosferde ilk albümlerini yapmışlar. 1992 yılında çıkardıkları albümün de ilk albümlerinden aşağı kalır yanı yok.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR-ugeTmWv1SLpCb7gGkXNmVj78gE_623Amsi1V0x6fmoIOpXF39DJppeS4YtV6DSvHrxn2Sbh8z49AvLNwtj2o6eYIODxlkaSKM41OTwRrd8TNifuKe3txT_3OfAPdhlnpYGWoggx12Y/s1600/inside.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR-ugeTmWv1SLpCb7gGkXNmVj78gE_623Amsi1V0x6fmoIOpXF39DJppeS4YtV6DSvHrxn2Sbh8z49AvLNwtj2o6eYIODxlkaSKM41OTwRrd8TNifuKe3txT_3OfAPdhlnpYGWoggx12Y/s320/inside.jpg" width="320" /></a></div>
5 kişilik grubun 4'ü vokallerde bulunuyor. İki elektrik gitar bazı parçalarda Wishbone Ash gibi bir arada aynı anda çalıyor. Ne dönemin amerikalıları gibi şöhret peşindeki gruplar gibi hareket ediyorlar ne de avrupa'daki bazı gruplar gibi progresif rock'ı şablonlar üzerine oturtup müzik yapıyorlar.<br />
<br />
Albümdeki bütün parçalar birbirinden farklı biçimde bestelenmiş.<br />
<br />
Öyle ki ikinci parçanın girişi Pink Floydvari bas gitarla açılır. Bir başka parçada YES'in 1969-71 yılları arasındaki atmosferi hakimdir. Yine bir başka parçada tam anlamıyla Gentle Giant tarzıdır. <br />
Albümün bütünü 1972 öncesi progresif rock anlayışıdır ancak albüm 1977 yılında çıkmıştır.<br />
<br />
İki gündür ilk kez dinlediğim albümü sanırım bu 10. dinleyişim. Her dinleyişim de herhangi bir parçada yeni bir şeyler farkediyorum. Grubu daha önce dinlemiş olmama rağmen bu kadar güzel müzik yaptıklarını daha yeni görebiliyorum. O yüzden daha fazla uzun yazamayacağım çünkü albümü anlatabilecek sözcük bulamıyorum. Sanırım 1992 yılındaki albümlerini yazarken yazı bu kadar kısa olmayacak.<br />
<br />
Rock efsanelerinden biri olması gerekir iken sadece bir avuç insanın biliyor olması da progresif rock'ın (art rock) ne kadar marjinal bir sanat anlayışına sahip olduğunu gösterir. Pentwater grubu da aynı bir çok progresif rock grubu gibi marjinal bir grup olarak kalır.<br />
<br />
1. Am (2:46)<br />
2. Living Room Displays (4:57)<br />
3. Memo (4:09)<br />
4. Orphan Girl (8:32)<br />
5. Frustration Mass (3:36)<br />
6. Palendrone (3:55)<br />
7. War (5:04)<br />
8. Gwen's Madrigal (4:00)<br />
<br />
Süre : 36.59<br />
<br />
Thomas Orsi / Perküsyon, Vokal<br />
Ken Kappel / Klavyeler, Vokal<br />
Mike Konopka / Gitar, Flüt, Keman, Vokal<br />
Ron Le Saar / Bas Gitar, Elektrik Bas Gitar, Vokal<br />
Ronnie Fuchs / Gitar, Obue</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-44784222371753009682019-07-08T15:28:00.002-07:002020-12-28T02:24:21.935-08:00Utopia - Ra 1977 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWoPApRtUOrrC8xhfCFf8UcwU5QNdNZg4DmU94kXiDPABk7UaLUbd-8PTOHPUMC6FkfD7qrK-P77xNrfkQ2hu_cJZNuiuExsQl2Q-4_1eFJm-Rpy9EOlxvF90P5AsR4Ss2yl_kQ7wjoh8/s1600/cover_1491629102017_r.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1043" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWoPApRtUOrrC8xhfCFf8UcwU5QNdNZg4DmU94kXiDPABk7UaLUbd-8PTOHPUMC6FkfD7qrK-P77xNrfkQ2hu_cJZNuiuExsQl2Q-4_1eFJm-Rpy9EOlxvF90P5AsR4Ss2yl_kQ7wjoh8/s400/cover_1491629102017_r.webp" width="382" /></a><br />
<br />
Todd Rundgren, rock tarihinin efsanelerinden biri olması gerekirken müziğin ticarileşmeye başlaması sonucu bir çok rock efsanesi gibi unutulanlar arasına girdi. Sanatın, yaratıcılığın yerine günübirlik tüketilen şeyler popüler olması bir süre sonra sanatın da tüketilmesine başladı. 70'lerde olan progresif rock sanatı da çok geçmeden 10 yıl kadar sonra taklit edilerek benzerleri ortaya çıktı. Günümüzde tüketilmeye devam ediliyor, Todd Rundgren'de tüketilenlerden biri oldu.<br />
<br />
Todd Rundgren, 15-16 yaşlarındayken müzikle ilgilenmeye başladı. 18 yaşında (1966) iken beat-soul müziği yapan bir grupta bulundu. Gruptan 1969 yılında ayrılınca kendi albümlerine yöneldi. 'Hello, It's Me' adlı bir hit parça yaptı.<br />
<br />
Rock efsanelerinin unutulanlarından biri olsa da, hem eski hem de yeni hayranları Todd Rundgren adını yaşatmaya devam ediyorlar.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLHBLseEXOKUhyphenhyphennH_cDpNvW6QEu41h4YPpgsVuEA0eNGFHSNB2DIQNDRnNkwCLuduqqehbpDfx0g89EPumQ6lS7yvUslz14clflK7iuFMXOpsiEl6PmU9vS4-tHIwvAbBQYr3rmlQlPvM/s1600/todd-rundgren-utopia-1977-official_1_4d33b2ad5004ce163848c4e2602e912b.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="783" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLHBLseEXOKUhyphenhyphennH_cDpNvW6QEu41h4YPpgsVuEA0eNGFHSNB2DIQNDRnNkwCLuduqqehbpDfx0g89EPumQ6lS7yvUslz14clflK7iuFMXOpsiEl6PmU9vS4-tHIwvAbBQYr3rmlQlPvM/s320/todd-rundgren-utopia-1977-official_1_4d33b2ad5004ce163848c4e2602e912b.jpg" width="232" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
1973 yılında kendi albümlerini yapmaya devam ederken aklına bir düşünce gelir ve kendi liderliğinde dönemin amerikan rock müziğinden farklı, sıradışı bir proje grubu olarak Utopia'yı kurar. Daha ilk albümde o kadar sıradışı bir iş yapar ki, 30 dakikalık bir destan yazar. Destanlık olan 30 dakikalık parça Rush'ın 2112 parçasından daha yaratıcıdır.<br />
<br />
Ancak Utopia'nın o parçası Rush'ın 2112'si kadar popüler olamadı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE3WK0yqNWF2ZCwMPH9T4YldT4xpBk5cU23K9WJpmypV1RIRGklWhS81mKIvUecFIyqma8Jb1HOsdnS21q3evZMAGjbwrg-NV-BxO8akAPYgpBNf6TVlQANbDwUIsyCzvGCrCRd9UuzWM/s1600/kasim-sultan-solo-music-utopia.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="351" data-original-width="236" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE3WK0yqNWF2ZCwMPH9T4YldT4xpBk5cU23K9WJpmypV1RIRGklWhS81mKIvUecFIyqma8Jb1HOsdnS21q3evZMAGjbwrg-NV-BxO8akAPYgpBNf6TVlQANbDwUIsyCzvGCrCRd9UuzWM/s320/kasim-sultan-solo-music-utopia.jpg" width="215" /></a></div>
Utopia projesinin ilk albümü başarılı olduktan sonra ikinci albüme sıra gelir. Ancak ilk albümdeki bas gitarist ayrılmıştır, onun yerine daha sonra bir efsaneye dönüşecek olan 20'li yaşların başında ki Kasım Sultan (daha sonra Blue Oyster Cult grubuna da katılmıştır) gruba katılır. Bir yıl önce de Steve Hillage'in (Gong, Mike Oldfield'le birlikte çalışmıştır) albümünde bas gitarı çalmıştır. İkinci albüm ilk albüme göre yaratıcılık temelinde biraz eksiklikleri olsa da Todd Rundgren yine bütün yaratıcılığını albüm boyunca konuşturur.<br />
<br />
Todd Rundgren aslında başka türlü de rockseverler tanıyor. İlk albümü hakkında yazarken de belirtmiştim, tekrar anımsamakta yarar var. Aerosmith solisti Steven Tyler'ın kızı Liv Tyler'ın annesi Todd Rundgren'in eşiydi. Uzun yıllar Liv'in kendi kızı olduğunu sanarak yaşadı daha sonra Liv Tyler kendi biyolojik babasını tanıyınca durum ortaya çıkıyor ve Todd Rundgren eşinden boşanıyor. Aerosmith yada Steven Tyler çok tanınır hatta Liv Tyler konusu da bilinir ancak Todd Rundgren onlar kadar bilinmez.<br />
<br />
Tüketimciliğin acımasızlığı.<br />
<br />
'Ra' albümü 1977'de çıkar. İlk albümdeki gibi Todd Rundgren yaratıcılıkta yine sınır tanımaz. Bu kez 30 dakikalık parça yazmaz onun yerine 18 dakikalık daha eğlencelik parça yazar. Albümde 7 parça vardır. Parçalar birbirlerinden bağımsızdır, kimi parça da senfonik hava hakimken kimi parçalar da beat atmosferi hakimdir. Örneğin 'Hiroshima' adlı parçada hard rock ile senfonik atmosfer mükemmel bir şekilde bir araya getirilmiştir.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGt-H7ypZgPR_WruJM6Jr5WXt5AFmdyWKWGp1a9trwhw03Uyzk5c1HwSDnHI_fTUf30ZJaohs3gA1EiHmS4bSx__CbSY6C1sAUZjx28pomWYmCdo6gzYiYfLPPjNNb5f5HxKewdPjhJ_E/s1600/indir.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="191" data-original-width="264" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGt-H7ypZgPR_WruJM6Jr5WXt5AFmdyWKWGp1a9trwhw03Uyzk5c1HwSDnHI_fTUf30ZJaohs3gA1EiHmS4bSx__CbSY6C1sAUZjx28pomWYmCdo6gzYiYfLPPjNNb5f5HxKewdPjhJ_E/s1600/indir.jpeg" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
1977 yılında 'Ra' albümü çıktıktan sonra Utopia grubu konserlerinde eski mısır kıyafetleriyle sahneye çıkarlar. Hem kendilerini hem de dinleyiciyi müzikleriyle eğlendirirler. Albümdeki parçalar eğlence amaçlı olduğu kadar dinleyeni bambaşka yerlere de götürür. Bir bakarsın 1945 yılı Japonyasında bulursunuz kendinizi, sonra bir bakarsınız binlerce yıl öncesinin eski mısırında kendinizi bulunursunuz.<br />
<br />
Todd Rundgren'in Utopia projesiyle sonraki yıllarda da albümler yapmaya devam eder. Kasım Sultan'da her albümünde Todd'un yanında olur. Hatta Todd'un kendi albümlerinde de var olmaya devam eder.<br />
<br />
Yıllar sonra, 2018 yılında Kasım Sultan genç müzisyenlerle biraraya gelerek Utopia projesini biraraya getirmeye çalışır. Albüm çıkartmasalar bile konserler yaparlar.<br />
<br />
Rock'ın gerçek efsanelerinden biri olan Todd Rundgren'in Utopia projesinin ikinci albümü 'Ra' dinlenmeye, bilinmeye ihtiyacı var.<br />
<br />
1. Overture: Mountaintop and Sunrise/Communion With the Sun (7.15)<br />
2. Magic Dragon Theatre (3.28)<br />
3. Jealousy (4.43)<br />
4. Eternal Love (4.51)<br />
5. Sunburst Finish (7.38)<br />
6. Hiroshima (7.16)<br />
7. Singring and the Glass Guitar (An Electrified Fairytale) (18.24)<br />
<br />
Süre : 53.35<br />
<br />
Todd Rundgren / Solo vokal, Elektrik Gitar, Yapımcı<br />
Roger Powell / Klavyeler, Synth (ses düzenleyici), Vokal<br />
Kasım Sultan / Bas Gitar, Vokal<br />
John Holdbrook / Davul, Perküsyon, Vokal<br />
<br />
Konuk<br />
John Holdbrook / sesler (7)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-73502361254756136682019-07-06T14:24:00.003-07:002020-12-28T02:24:53.841-08:00The Future Kings Of England - The Fat of Old Mother Orvis 2007 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4FsnE5rGJx-y0RPt2HaryjZdSpQtL67K3GQ-MyjviRQRw96o3NXaEBZLR1fHJMOsEvPMtJIt3wjYvJzD0mbBkv76wqIf0Q43QaBG1wxsfeETnhvZX_O8lj39h7h9i1e8K2Ia4LTqJRDY/s1600/cover_313143152017_r.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4FsnE5rGJx-y0RPt2HaryjZdSpQtL67K3GQ-MyjviRQRw96o3NXaEBZLR1fHJMOsEvPMtJIt3wjYvJzD0mbBkv76wqIf0Q43QaBG1wxsfeETnhvZX_O8lj39h7h9i1e8K2Ia4LTqJRDY/s320/cover_313143152017_r.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
İnternetten albüm indirmeyi sanırım 2006-2007 yıllarında öğrendim. O zamanlar rapidshare denen site vardı, arama yaptığımda grubun ve albümün adını yazar, sonuna radipshare koyar arattırırdım. Karşıma çıkan sitelere girer linkleri bulur öyle albümü indirirdim. Aynı yıllarda blogspot'u keşfettim. Bir süre sonra da ben de kendime blogspot'tan bir sayfa açtım. Dinlediğim albümleri blog'a koyup, çalışan link arıyıp, etiketleyip paylaşıyordum. Müziği hem bloglardan ediniyor olmam hem de kendi blogumda paylaşmam benim için çok iyi oldu. O dönem istemediğim kadar müzik dinledim. Günlük 4-5 albümü geçiyordu. Aynı dönem facebook'un da çıkması sonucu, Facebook hesabı açıp müzik paylaşımını ve yeni müzikleri öğrenmeye oradan da devam ettim. Ancak bir kaç yıl sonra facebook'daki gereksiz tartışmalardan sıkılıp orayı kullanmayı bıraktım.<br />
<br />
Blog'u kullanmaya ise hala devam ediyorum.<br />
<br />
Eski blog'u giriş sayısı artsın diye başka bir blog'a yönlendirdim. Şuan ise müzik ve blog ile ilgili uğraştığım tek bu blog.<br />
<br />
2006-2007'deler de blog'ları tanımaya başlayınca öğrendiğim ve dinlediğim çok grup oldu. The Future Kings of England grubunu da takip ettiğim bloglardan birisinde gördüm. 2007 yada 2008'in başlarıydı. Grubun albümünü o zamanlar o kadar çok dinliyordum ki uzun bir süre favori gruplarımdan biri olmuştu. Tabi yeni çıkan grupları dinlerken aynı zamanda 70'ler müziğini de dinleyip öğrenmeye çalışıyordum. Bir süre sonra da 70'ler prog'u hakim olmaya başladı.<br />
<br />
2010'dan günümüze kadar 70'ler odaklı dinledim arada sırada yeni çıkan grupların albümlerini takip ediyorum ancak 10 yıl önceki kadar değil.<br />
<br />
İngilizler gibi kısaltayım grubun adını, yazması da okuması da kolay olur. TFKOE, 2000'lerin başında kurulan 3 kişilik bir grup. İlk albümü (2 yıl önce yazmıştım) distopik bir geleceği anlatıyordu, grup adını da distopik bir geleceği anlattıkları parçadan alıyor.<br />
<br />
O zamanlar yani 2007-2008 yıllarında grubu ilk dinlediğimde favorilerimden biri olmuştu ancak bir türlü ilk çıkan albümünü bulamıyordum. O yüzden uzun bir süre tek albümleriyle favori gruplarımdan biri olmuştu. Hala da öyledir. Çok sık dinlemiyorsam da aklıma geldiğinde oturup bir saat boyunca albümü dinleyip nostalji yaşayabiliyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqySjJmlwIXLL0uxB0W2Y6Z3kTB6kydBoyvBQ3L7IkUdkanaE0lMT2hKx5MzG5OSz5IgQe3Ug7s7Jw0E7U4bOAyrszrKDV6P4RBqt7QUNWG0vI8-wAIzhcfSSWfFQOLaPKk3lAy140zkA/s1600/_49604302_futurekings_posed.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="170" data-original-width="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqySjJmlwIXLL0uxB0W2Y6Z3kTB6kydBoyvBQ3L7IkUdkanaE0lMT2hKx5MzG5OSz5IgQe3Ug7s7Jw0E7U4bOAyrszrKDV6P4RBqt7QUNWG0vI8-wAIzhcfSSWfFQOLaPKk3lAy140zkA/s1600/_49604302_futurekings_posed.jpg" /></a></div>
TFKOE, bu ikinci albümünü de konsept olarak yapar. İlk albümünde post-rock daha çok hakimdir. İlk dinlediğimde biraz şaşırmıştım çünkü TFHOE deyince aklıma bu albümün atmosferi gelir.<br />
<br />
Albümü çok sevmemin ve grubun favorilerimden olmasının sanırım temel nedeni grubun yaptığı müziğin 70'leri günümüze taşımaya çalışmasıydı.<br />
<br />
Öyle ki aradan 10 yıl geçtikten sonra albümü tekrardan dinlerken yine Pink Floyd gibi saykodelik rock'ın altın çağına damga vurmuş atmosferleri anımsarken bir yandan krautrock'ın öncülerinden Amon Düül II, Ashra Tempel gibi grupları duyuyorsunuz. Musterd Men parçası albümdeki en sevdiğim parça ve yıllar sonra dinlerken bile Amon Düül II'yi, hatta T2 grubunun davul ritimlerini hissedebiliyorum.<br />
<br />
TFKOE, 70'leri anımsattığı kadar günümüz post gruplarını (özellikle politik post rock grupları müziklerini) da anımsatıyor. 'Bartholomew's Merman' parçası hem hüzün verici ezgileri hem de isyankar atmosferiyle GYBE'yi bir hayli fazla andırıyor. Distopya konu edilince ister istemez hüzünlü bir atmosfer çıkması ve buna karşı isyankar bir atmosfer ortaya çıkması da gayet doğal.<br />
<br />
Albümün ilk iki parçasındaki 70'ler atmosferi, sonrasındaki iki parçada günümüz isyankar post-rock atmosferine bırakıyor. Mandolin ve banjo ile Amon Düül II'yi tekrar anımsatıyor ama bir o kadar da günümüz atmosferi içinde devam ediyorlar. Parçanın sonlarında varolan Pink Floydvari acıklı gitar solosu ile 70'ler ile günümüz atmosferinin nasıl bir araya getirilebileceğini gösteriyorlar.<br />
<br />
Albümün sonundaki 18 dakikalık uzun parça öncesi 2 dakikalık hüzünlü bir atmosferle sonu hazırlıyorlar.<br />
'The Fate Of Old Mother Orvis' albümün kapanış parçası, hem de albümün adı. 18 dakikalık parçada eski saykodelik atmosferin yeni post-rock atmosferiyle buluşmasını görürsünüz.<br />
<br />
Albümdeki bütün parçalar konsepte uygun bir şekilde çalındı, son parçada da bunun devamı getirildi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifmywiH_4_Re2ZgQqW5SFJYMFNGvvIeyXOP1UchEPt_iwNsEQlljX1zgNLrSIERfFatb_NAeXgyeEmoInwla0OySpeGsd2Pf8-iitLDEgiPyxUV3kMopxWp2mVoTRKch2kb5-e4B_ai0s/s1600/_49604304_futurekings_finch_mann.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="170" data-original-width="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifmywiH_4_Re2ZgQqW5SFJYMFNGvvIeyXOP1UchEPt_iwNsEQlljX1zgNLrSIERfFatb_NAeXgyeEmoInwla0OySpeGsd2Pf8-iitLDEgiPyxUV3kMopxWp2mVoTRKch2kb5-e4B_ai0s/s1600/_49604304_futurekings_finch_mann.jpg" /></a></div>
10 küsür yıl önce facebook açıldığı zamanlar, facebook'ta gruplar açmıştım. Bu grup içinde açmıştım, ama daha fazla üyesi olan ve paylaşımları çokça olan saykodelik rock yeniden (türkçe değil ingilizce açmıştım) paylaşım grubu bu grubun sayesinde olmuştu. Bundan 4 yıl öncede tekrardan dinlemem üzerine saykodelik rock yeniden diye açtığım blog'a fazla dinlemiyor olmamdan dolayı adını değiştirip şuanki haline getirdim. Yani şuan içinde bulunduğunuz blog'un açılmasının nedeni TFKOE grubudur.<br />
<br />
70'leri seven, günümüzün kaliteli gruplarını takip eden biri olarak, benim gibi düşünenleri de bu grubun özellikle bu albümünü dinlemesini tavsiye ederim.<br />
<br />
1. Dunwich (6.20)<br />
2. Mustard Men (7.12)<br />
3. Bartholomew's Merman (5.04)<br />
4. Children Of The Crown (9.12)<br />
5. A Meeting At The Red Barn (2.23)<br />
6. The Fate Of Old Mother Orvis (18.11)<br />
<br />
Ian Fitch / Elektrik Gitar, Mandolin, Autoharp, Klisofon, Vokal<br />
Steve Mann / Klavyeler, Yapımcı<br />
Karl Mallett / Bas Gitar, Elektrik Gitar, Banjo, Autoharp, Klavyeler<br />
Simon Green / Davul, Perküsyon, Kapak tasarımı</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-87563110963500732112019-07-03T14:22:00.003-07:002020-12-28T02:25:18.026-08:00Alameda - Alameda 1979 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMRjQ-Yubi8yupSfQEu-4Kki0XQV5QdBelQkqTXkNdjbDMSARSVmHrae7O9RY92P0D3RyLeRbHg8-gNCzw6yyC9zgRV19-k6uBKVtAGLwE6oEPsSlrTW6t_mZOh0jyDHTewWwTZmcGetA/s1600/cover.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMRjQ-Yubi8yupSfQEu-4Kki0XQV5QdBelQkqTXkNdjbDMSARSVmHrae7O9RY92P0D3RyLeRbHg8-gNCzw6yyC9zgRV19-k6uBKVtAGLwE6oEPsSlrTW6t_mZOh0jyDHTewWwTZmcGetA/s1600/cover.jpg" /></a><br />
<br />
İki akşam önce Merkabah grubunun albümünü yazarken albümü 2-3 kez üst üste dinleyerek yazmıştım. Hatta yazıya başlamadan önce 1 saatlik albümü bir kez dinleyip yazmaya başlamıştım. Yazı bitince her zaman yaptığım gibi başka bir albüm bulup dinlemeye başladım. Şöyle aynı müzikal kaliteden daha önce bloğa'da yazdığım albümleri tekrar dinledim. Gözüme Triana ve Cai gruplarının albümleri çarpınca, telefonun google'ndan Andalus rock'ı aratıp, dinlemediğim grupları buldum. İlk gözüme çarpan ve hemen indirip dinlemeye başladığım Alameda grubu tam da istediğim albüm çıkarmıştı. Ve o geceyi müzik zevkinin dibini görerek 6. biradan sonra sızdım. <br />
<br />
Andalus rock'ı özellikle ispanyol rock severler tarafından çokça sahip çıkılıyor. Bizim ülkemizde ki anadolu rock'a sahip çıkıldığı kadar ispanyollarda sahip çıkıyorlar. Her iki türde diğer ülkeler tarafından pek bilinmiyor olmasına rağmen, merak edip öğrenmeye çalışıp hayranlar da oluyor. Örneğin 70'ler anadolu rock'ın bazı örnekler günümüzde tekrar basılıp çoğaltılıyor hatta başka popüler gruplar tarafından çalınıyor.<br />
<br />
İsrail'li bir metal grubunun Erkin Koray'ın bir parçasını albümlerine koyması buna örnek olur.<br />
<br />
Andalus rock (al andalus rock) her ne kadar 70'ler öncesine gidiyor olsa da, gerçek kimliğini 1975 sonrası çıkan gruplarla bulur. Bunda Triana grubunun 80 öncesi yaptığı 3 muhteşem albüm kanıtı niteliğindedir.<br />
<br />
1975 öncesi İspanya'da rock yapan gruplar daha çok saykodelik rock temelli albümler çıkartıyorlar. İspanyol ezgileri gözüküyor olsa da, Triana'nın öncülük ettiği müzikal anlayışa benzer bir yapıları yok. Triana, Cai, Mezquita (şuana kadar dinleyip hayran kaldığım ama muhtemelen daha çok grupla tanışacağım benim için yeni gruplar olacak, Alameda gibi) gibi gruplar Andalus rock'ın günümüzde de hala varlığının devam etmesinin nedenidir.<br />
<br />
Günümüzde de Andalus Rock'ı örnek alıp albüm çıkaran gruplar var. Ancak 1970'ler ve 1980'ler gibi değil. Yeni dönem hard rock yada metal müziğin içinde Andalus rock'ı devam ettirmeye çalışıyorlar. İspanyol, arap, akdeniz ezgileri gibi halk müzikleri olsa da yeni albümler de caz'ın, senfonik atmosferin yeri albümlerde tam olarak oturtulamıyor. O yüzden Andalus rock deyince özellikle progresif rock açısından 70'ler yaratıcılığı daha ağır basıyor.<br />
<br />
Yine bir benzetme yapacağım Anadolu rock ile; Anadolu rock'da 70'ler de en iyisi yapıldı, günümüzde yapılanlar ise sadece taklit etmekten ibaret iken, ispanyolların durumu da bu açıdan çok farklı değil.<br />
<br />
Alameda, 1977 yılında bir araya geldikten 2 yıl sonra ilk albümlerini çıkarırlar. Bu ilk albümlerinin çıkmasında yukarıda da bahsettiğim Triana grubunun üyelerinden, Maximo Morena'nın yardımı çok olur. Albümün çıktığı yıl Alameda grubu Maximo Moreanı'nın sayesinde aynı stüdyo'yı Triana grubuyla paylaşır.<br />
<br />
Grubun Triana'nın izinden gitmeleri belki de birbirlerini bulmalarına yol açarak bir süre sonra aynı yeri, mekanı ve zamanı paylaşmayı da beraberinde getirdi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYW_BOlSmNjLBhOZnOmEJ6QWgVO5b0NDoXYdmFb8B5sihh9kKvzbcgIXww28ellHn73Lz0yKpmPqPKwvq0_VL5vm1fQbI7_gd3oAelLwQ4OKEHMG8j00lDQPafaYnv63UdkSQIVi63lMc/s1600/alameda-16-12-17-a.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="534" data-original-width="700" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYW_BOlSmNjLBhOZnOmEJ6QWgVO5b0NDoXYdmFb8B5sihh9kKvzbcgIXww28ellHn73Lz0yKpmPqPKwvq0_VL5vm1fQbI7_gd3oAelLwQ4OKEHMG8j00lDQPafaYnv63UdkSQIVi63lMc/s320/alameda-16-12-17-a.jpg" width="320" /></a></div>
Alameda, adını İspanya'da bir yerleşim yerinden alır. Yaptıkları ve dinlediğiniz (yada dinleyeceğiniz) müzik Triana'nın yapmaya çalıştığı ulusal halk müziğini ve geçmiş yılların İspanya'sına (kendi ulusal kültürlerine etki eden farklı kültürleri) etki eden kültürlerin müziğini dönemin ilerici rock anlayışıyla harmanlamasıdır.<br />
<br />
Triana bunu radikal, devrimci, isyankar (ne derseniz deyin) bir şekilde Franco diktatörlüğü döneminde yaptı. Takip edicisi olarak Alameda bu Andalus rock'ın temellerinden birini oluşturdu.<br />
<br />
Andalus rock ve ispaynyol rock hakkında belki gereksiz konuştum ama bir şekilde bunları bilmem gerekiyordu.<br />
<br />
Öğrendiklerimi, hafızama aldıklarımı bir şekilde yazıya geçirttim.<br />
<br />
Eğer albüme gelirsek, Triana kadar müziği yönlendirici yanları belki yok çünkü yaptıkları müzik bir nevi Triana müziğinin devamı gibi duruyor. Ancak Triana'dan farklı olarak Alameda grubu caz'ı, özellikle latin caz'ı bütün parçalarının altına yerleştiriyorlar. Triana bunu flamenko ve arap, akdeniz halk ezgileriyle birlikte yapıyordu, Alameda parçaları caz'ın üzerine oturtmuş vaziyette bulunuyor. Üzerini ise melodik ve senfonik olarak kaplayarak, dinlerken asla sıkılmayacağınız yada kapatmaya yeltenmeyeceğiniz bir albüm çıkartıyorlar.<br />
<br />
Alameda; Mezquita, Triana ve Cai'den sonra zevkten dört köşe olarak dinlediğim Andalus rock temsilcilerinden birisi çoktan oldu.<br />
<br />
1. Aires De Alameda (4.20)<br />
2. La Pila Del Patio (2.33)<br />
3. Ojos de Triste Lianto (4.11)<br />
4. Hacina El Alba (5.40)<br />
5. Amanecer En El Puerto (6.36)<br />
6. A la vera 'Jueves' (4.10)<br />
7. Matices (6.19)<br />
<br />
Süre : 33.49<br />
<br />
Jose Roca / Gitar, Vokal<br />
Manuel Rosa / Bas Gitar<br />
Manuel Marinelli / Klavyeler<br />
Rafael Marinelli / Klavyeler<br />
Luis Moreno / Davul<br />
<br />
Konuklar<br />
Luis Cobo / Gitar (6)<br />
Enrique Melchor / Gitar (2 & 3)<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-25253333104649493092019-06-30T13:38:00.001-07:002020-12-28T02:25:52.653-08:00Merkabah - Million Miles 2017 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSN9hYG8V7B4Mepfl3lHvY2ZGHpwCDkMJMr485zzcEB1lGeQdfqF-HNc463YR7zFOIWd2MsSwQQVALKIrJ63vN_e4qM_4vlecgP7Y3-9Ojq8WRNBgdwkYfTO2tUdaf-xkpnmiQ7rCkM_g/s1600/cover_50292026112017_r.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSN9hYG8V7B4Mepfl3lHvY2ZGHpwCDkMJMr485zzcEB1lGeQdfqF-HNc463YR7zFOIWd2MsSwQQVALKIrJ63vN_e4qM_4vlecgP7Y3-9Ojq8WRNBgdwkYfTO2tUdaf-xkpnmiQ7rCkM_g/s400/cover_50292026112017_r.webp" width="400" /></a><br />
<br />
2017'nin sonlarında yeni yıla girerken yılın en iyi albümleri diye yeni çıkan albümleri dinlemiştim. Önüme o kadar çok albüm çıkmıştı ki, bir çoğunu birilerini taklit ediyor olmalarından dolayı çoktan unuttum. O listeyi yapmadım ancak 2017'nin son ayında dinlediğim son albümleri yazmıştım. Albümlerin (beğenmediklerim de dahil) büyük çoğunu silmeyip, bilgisayarda biriktirmiştim. Bir süredir ne yazsam diye düşünürken dinlemeye çalıştığım albümlerin çoğunu sıkılmaya başladığım için yarı da kapatıyordum ancak dün bilgisayardaki albümlere bakarken dikkatimi çekti ve bir yıldan fazla bir süre sonra tekrar dinlemeye karar verdim. Sonuç olarak bir süredir müzikten sıkılmamın etkisi dün akşam itibariyle bitti.<br />
<br />
Merkabah, Polonya'lı yeni gruplardan biri. Grup adını Ezekiel'in kitabındaki bölümlerden alıyor.<br />
<br />
Eski yahudi (yada ibrani) tasavuffu olarak adlandırsa da tahminin Ezekiel kitabının bazı kimseler tarafından uzaylıların (!) varlığı ile ilişkilendirmesi sonucu grup böyle bir adı seçti. Yaptıkları müziğin saykodelik uzay rock olarak tanımlanması yada grubun kendini öyle tanımlıyor oluşuyla ilişki kurup Merkabah adını seçmiş olabilirler. Belki de Merkabah adını mitoloji ile ilişkilendirmişlerdir.<br />
<br />
Grup yaptığı müziği saykodelik yada uzay rock adlandırıyor mu bilmiyorum ama progresif rock'ın en popüler sitelerinden progachives sitesi böyle tanımlamış. Bundan önce çıkardıkları iki albümde ağırlığı saykodelik atmosferde yapmış olabilirler, dinlemediğim için herhangi bir yorum yapamam ama bu çıkardıkları son albümde saykodelik atmosferden daha çok 70'ler avantgard, caz ve zeuhl etkisi daha çok hakim.<br />
<br />
Saykodelik etkinin yada uzay rock'ın (space-rock yada kozmik rock) etkisinin yok olduğunu söylemiyorum ancak albümün genelinde öyle bir atmosfer gözükmüyor. Daha çok King Crimson, VDGG, Magma ve benim gerçekten sinirli olduğumda dinleyerek rahatladığım, ilk yıllarında Magma grubunun alt grubu olarak çıkan Etron Fou Le Loublan'ın avantgard etkileri daha çok. Belki de benim dinlemediğim yada dinleyip de gözümden kaçırdığım başka müzisyenlerden ve gruplardan etkilendiler. <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4YVDY3Elo_7zZ32FNt_88BBfK6ws5q_jtXthbDV0nYMpUINgrdSWRuWskfbTZXwYVuSTchwTkHwd82YKpPZpkzgO5vJ8WNRezAeXi9ObMI3-8c5LwPt5E2aFLUVEmEg0tFHm7pRE4Cl8/s1600/images.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="167" data-original-width="301" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4YVDY3Elo_7zZ32FNt_88BBfK6ws5q_jtXthbDV0nYMpUINgrdSWRuWskfbTZXwYVuSTchwTkHwd82YKpPZpkzgO5vJ8WNRezAeXi9ObMI3-8c5LwPt5E2aFLUVEmEg0tFHm7pRE4Cl8/s1600/images.jpeg" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Merkabah, 4 kişiden oluşan bir grup. Grupta piyano yada klavyeler yok. Uzaylık yada uzayvari atmosferi oluşturabilmek için synth kullanılmış. Ritim gitar yok. Elektrik gitarları, saykodelik rock'ta çokça kullanılan şekilde bluesvari sololar için kullanılmıyor. Blues da ve bir çok progresif rock grubunun tercih ettiği elektrik gitar temelli bluesvari sololar yerine saksafonu tercih etmişler. Dinlerken de saykodelik rock'ı değil, caz ve avantgard müziği iliklerinizde hissediyorsunuz.<br />
<br />
Merkabah, dinlenmesi zor bir müzik yaparken albüm olarak bunu kısa tutmamış. 70'lerde genel olarak LP'den dolayı 30-40 dakika arası yapılan albümler gibi değil. Albüm uzunluğu 1 saatten fazla uzun sürüyor. Albümün atmosferine alıştığınız takdirde 1 saat boyunca kaliteli müziğin zevkine varıyorsunuz.<br />
<br />
Yazıyı yazarken twitter'da progarchives'in yeni albüm paylaşımlarından biri denk geldi.<br />
<br />
Jordsjo yeni bir albüm çıkarmış.<br />
<br />
Bir kaç aydır sabırsızlıkla beklediğim Diagonal de yakında bir albüm çıkartacak. Bu sene yeni çıkan albümlerden zevk alacağım kesin.<br />
<br />
Merkabah da bu yıl bu albüme benzer atmosfer de bir albüm çıkartırsa, 2019 muhteşem olabilir.<br />
<br />
Son olarak Merkabah'ın bu albümü için söylediğim caz, avantgard etkisinde olduğunu görmezden gelir, synth'in yaratıcılığına odaklanırsanız, saykodelik rock'ı görebilirsiniz.<br />
<br />
1. Solar Surfer (7.15)<br />
2. A Letter Of Marque (4.27)<br />
3. Zheng Zhilong (12.32)<br />
4. The Lion's Throat (7.31)<br />
5. Quaring Medan (9.19)<br />
6. Pitchblende (7.44)<br />
7. Glauccous Gardens (7.56)<br />
8. Ex-İmperial (7.40)<br />
<br />
Süre : 64.24<br />
<br />
Gabriel Orlowski / Gitar, Synth (ses düzenleyicisi) (3,8), Lap Steel (4,6)<br />
Aleksander Pawlowicz / Bas Gitar<br />
Kuba Sokolski / Davul, Elektronikler (1,2,3,4,7)<br />
Rafal Wawszkiewicz / Saksafon, Synth (6,7), Lap Steel (3,4,8)<br />
<div>
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-31592498255517129852019-06-20T15:29:00.002-07:002020-12-28T02:26:08.951-08:00Cherry Five - Cherry Five 1975 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH0sfmvs3k2m5HN-3iN3x2aOW1zQJF0Le5Lf1JAL8mp0S8aYdn2WU4O-_EcqshxQWGwYpKl7DKumf-pANEUHV46axjUegGA_laihV-6_uxyuJviwR44rreo08gsAhFSqvPqwUvnzGKIUA/s1600/cover_1561815102008.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="500" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH0sfmvs3k2m5HN-3iN3x2aOW1zQJF0Le5Lf1JAL8mp0S8aYdn2WU4O-_EcqshxQWGwYpKl7DKumf-pANEUHV46axjUegGA_laihV-6_uxyuJviwR44rreo08gsAhFSqvPqwUvnzGKIUA/s320/cover_1561815102008.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
Claudio Simonetti, İtalyan progresif rock'ının efsanelerinden olan Goblin'in atmosferini kullandığı klavyeler ve synth ile yaratan kişi. Goblin grubu kurulmadan önce Simonetti'nin bir başka grubu daha var. Bu önceki grupta çalan iki kişi yine Goblin grubunun müzisyenlerinden olacaktır.<br />
<br />
Cherry Five, 1973 yılında kurulduğunda adı Oliver idir. 1975 yılına geldiklerinde yaptıkları bu ilk albümün adı, gruplarının da adı olarak akıllarda kalır. Aynı yıl Simonetti, Massimo Morente (elektrik gitar) ve Fabio Pignatelli (Bas gitar) Dario Argento'nun teklifi üzerine film müziklerine yönelirler. Ortaya da Goblin efsanesi çıkar.<br />
<br />
Goblin öncesi Cherry Five grubunun esinlendiği bir çok italyan progresif rock grubunda olduğu gibi İngiltere başı çeker. Grup özellikle senfonik atmosferde albümler yapan YES, Genesis, ELP gibi gruplardan esinlenir. Doğaldır ki bu ilk albümlerinde de klasik müzikten bölümler bolca bulunur. Klasik müzikten bölümler, esinlenmeler olduğu kadar caz esintileri, pasajları da fazlasıyla mevcuttur.<br />
<br />
Goblin grubu genel olarak albümlerinde (bir kaç parçasında vokal bulundurmuşlardır ancak genel olarak vokalleri yoktur) vokal bulundurmaz, Cherry Five (Oliver) grubu ise sadece vokallik yapan bir kişiyi bünyesinde barındırır. Şarkı sözleri de ingilizce olduğu için albümü dinleyen kişilerde hem vokalin ingilizce söylemesi hem de yoğun bir YES, Genesis, ELP etkisi nedeniyle klasik italyan progresif rock'ından bir hayli uzak gözükür. <br />
<br />
'Country Grave Yard', yukarıda da bahsettiğim 3 grubun (yes, genesis, elp) etkisinin olduğu buna ilaveten PFM etkisininde gözüktüğü parça. Özellikle vokalin parçayı seslendirme biçimi Franco Mussida'yı anımsattırıyor.<br />
<br />
'The Pictures Of Dorian Gray' parçası da açılışında ki akustik havasıyla PFM'yi anımsattığı kadar Banco'yu da anımsatıyor. Belki de benzerlik akdeniz ezgilerinden kaynaklıdır. Akustik atmosferden sonra yine YES'in, Genesis'in ortaya çıkardığı senfonik atmosferden parça devam ediyor. Özellikle 1972 öncesi YES ve Genesis albümlerini sevenlerin şaşıracağı kesin.<br />
<br />
İki bölümden oluşan 'The Swan is a Murderer' parçasının ilk bölümü YES'in 'Fragile' albümündeki kısa parçaları anımsatıyor. Kısa nakaratlı bölümden sonra Simonetti synth ile senfonik atmosferi bir anlığına değiştiriyor. İkinci bölüm ise ilk bölümün üzerinden devam ediyor. Ancak vokalle birlikte grup öyle bir atmosfer yaratıyorlar ki, albümün genelinde hakim olan YES'in 'The Yes Album'ü akla getiriyor.<br />
<br />
Grubun gerçek adı olan Oliver adlı parça. Yine YES, Genesis etkisi olduğu kadar bu kez müzikal atmosfer biraz sert. Heavy prog'a yakın duran atmosfer klasik ve caz'ın etkisiyle karşınıza Gentle Giant atmosferi çıkartıyor.<br />
<br />
Kapanış parçası 'My Little Cloud Land', ilk 5 parçadaki YES esinlenmelerinden çok Genesis esinlenmesinden ortaya çıkıyor. Bu kez vokal ilk parçadaki gibi Mussida benzeri yada diğer parçalardaki gibi Jon Anderson benzeri değil, Peter Gabriel tarzında parçayı söylüyor. Parçanın kendisi de neredeyse Genesis atmosferiyle birebir aynı olmasına rağmen farklılık yaratan tek kişi, klavyelerin başında duran Claudio Simonetti. Kullandığı klavyeler ve synth ile albümü esinlendiklerinden farklı olarak ortaya çıkartabiliyor.<br />
<br />
Bu durum daha sonra Goblin'in atmosferinde de geçerli olacaktır.<br />
<br />
Cherry Five yada Oliver, bu ilk albümlerinde özellikle İngiliz tarzı dönemin prog atmosferini kullandılar. Bu sadece bu albüme özgü olan bir durum değil. Grubun virtiözleri Simonetti, Morante ve Pignatelli aynı yıl kurdukları Goblin grubunda da benzerlikler göstereceklerdir. 'Roller' albümünde Camel, Caravan benzeri senfonik bir parça yazmışlardır. 1975 ile 1985 arasında çıkardıkları bir çok albümde dönemin progresif rock gruplarından ve müzisyenlerinden esinlenerek film müzikleri yapmışlardır. Kimi zaman David Gilmour tarzı gitar sololar varken kimi zaman da Al Di Meola tarzı caz-rock yapmışlardır.<br />
<br />
Goblin öncesi grup müzisyenlerinin neler dinlediğini hatta neler yaptığını görmek, bilmek için Cherry Five (Oliver) albümü iyi gelecektir.<br />
<br />
Bir kaç yıl önce Goblin grubuna katılmayıp başka gruplarda müzik hayatına devam eden vokal ve davulcu yeniden bir albüm çıkardılar.<br />
<br />
1. Country Grave Yard (8.18)<br />
2. The Pictures Of Dorian Gray (8.28)<br />
3. The Swan is a Murderer Part 1 (3.53)<br />
4. The Swan is a Murderer Part 2 (5.07)<br />
5. Oliver (9.30)<br />
6. My Little Cloud Land (7.43)<br />
<br />
Süre : 43.19<br />
<br />
Tony Tartarini / Vokal<br />
Claudio Simonetti / Klavyeler, Hammond, Synth (ses düzenleyicisi), Besteci<br />
Massimo Morante / Elektrik Gitar, Besteci *<br />
Fabio Pignatelli / Bas Gitar, Akustik Gitar *<br />
Carlo Bordini / Davul, Perküsyon </div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-14914734573178186202019-06-08T13:13:00.004-07:002020-12-28T02:26:25.794-08:00Agitation Free - Malesch 1972<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp1mcTBXMVyxZo5TRGP7015COWc8pRzKmUT_YLOhyLJbBQC4CsKHd59y1YjwC0M9wBsXe7EoB6riGMN23qzah-Mx_WjI6FFmqHmnMuCiJjkxfx0PJaDjECd5Cx2FrFd3q95d7YhS1alZE/s1600/image.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="453" data-original-width="500" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp1mcTBXMVyxZo5TRGP7015COWc8pRzKmUT_YLOhyLJbBQC4CsKHd59y1YjwC0M9wBsXe7EoB6riGMN23qzah-Mx_WjI6FFmqHmnMuCiJjkxfx0PJaDjECd5Cx2FrFd3q95d7YhS1alZE/s320/image.jpg" width="320" /></a></div>
Bir ara Tangerine Dream grubuna girip çıkmış olan müzisyenlere bakarken Michael Hoenig denk gelmişti. Albümünden (bloga da yazmıştım) çokça keyif almıştım. Daha sonra da yeni bir müzisyen öğrendiğim için de kendimi kısmen şanslı hissetmiştim.<br />
<br />
Progresif rock ile tanışmam bir çok kişi de olduğu gibi Pink Floyd sayesinde oldu. Progresif rock diye bir türün varlığını öğrendikten kısa bir süre sonra sanırım saykodelik yapısından dolayı, o dönem yani 2005-2007 arası, en çok dinlediğim tarz, ekol yada tür; 1970'ler Almanyasının Krautrock'ı oldu. Başı çekenler Eloy, Guru Guru, Birth Control, Neu!, Jane, Ashra Tempel, Can, Grobschnitt gibi gruplardı, hatta Amon Düül II grubuna en az Pink Floyd kadar hayrandım.<br />
<br />
Kısaca progresif rock'ı krautrock ve grupları sayesinde tanımış oldum diyebilirim. Onun içi krautrock'ın bende yeri çok farklıdır.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHTbvzuSDsYOysgo64RS2J4X3H9raXnyMPXYOLVS7_B4BZWb_GfpnYuDMVm7x3-VewDLieDtntgkCYP2vtXOxuNrQUx8PenQAT3p_t7Iki1-RhwOgahfjX2N6PiFL74tZ91AaaUykRQ5Y/s1600/0008_2.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="285" data-original-width="414" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHTbvzuSDsYOysgo64RS2J4X3H9raXnyMPXYOLVS7_B4BZWb_GfpnYuDMVm7x3-VewDLieDtntgkCYP2vtXOxuNrQUx8PenQAT3p_t7Iki1-RhwOgahfjX2N6PiFL74tZ91AaaUykRQ5Y/s320/0008_2.jpg" width="320" /></a></div>
Agitation Free grubunu da o zamanlar dinlemiştim. Az albümü olması yada başka bir nedenden dolayı da olabilir, pek üzerinde durmamışım sanırım, meğerse grubun bir çok üyesini tanıyormuşum. Michael Hoenig'i Tangerine Dream grubuna bir süre katılmasından dolayı öğrenmiştim. 1970'de kurulduktan 1 yıl sonra grubun gitaristi Guru Guru (grup şuanda kuruluşunun 50. yılı adına konserler düzenliyor) grubuna geçiyor, 1972'de ise davulcu Chris Franke de Tangerine Dream grubuna geçiş yapıyor ki, Tangerine Dream efsanesinin oluşmasında Edgar Froese'den sonra en çok emeği geçen kişiydi.<br />
<br />
Gruba, daha doğrusu albüme konuk olarak katılan, özellikle krautrock atmosferinin oluşmasına Hammond ile destek veren Peter Michael Hamel ise yine elektronik müziğin Alman ekolü dinlenilirken kesinlikle karşınıza çıkan bir isim.<br />
<br />
Grup 'Malesh' albümünü yaparken, akdeniz turunda gezip gördükleri Yunan, Kıbrıs ve Mısır'dan etkilenirler. Bu etkilenmeyi de dönemin bir çok Alman grubu gibi müziklerine yansıtırlar. O yüzden albümü dinlerken doğu akdeniz seslerini görmeniz mümkün.<br />
<br />
Giriş parçası 'You Play For Us Today', hard rock'da çok kullanılan basit gitar riffleri yerine oryantal dans ritimlerini kullanmışlar. Aynı şekilde hammond org da arap ezgilerini bas gitarın üzerine yerleştirmiş, davul ritimleri ise Amon Düül II ve Pink Floyd benzeri saykodelik rock'ı anımsattırıyor. Gitar solosu ise bilindik blues solosu yerine yine arap ezgileri tercih edilmiş.Sonuç olarak arap-oryantal dans müziği nasıl rock'da nasıl yaratıcı olarak kullanılır sorusunun cevabına yaratıcı bir cevap çıkmış.<br />
<br />
'Sahara City' arapça konuşmalarla başlar. Herhangi bir şablon üzerine oturtulmayan parça, deneysel haliyle Pink Floyd'un ilk dönemi ile Amon Düül II'i akla getirir.<br />
<br />
Devam parçası 'Ala Tul' albümde tekrar tekrar dinlediğim tek parça. Elektronik seslerle açılan parça, kısa kısa org sololarıyla saykodelik etkisini bünyeye enjekte eder. Bas gitar ve davulun sürekli birbirini tekrarlayan ritimleri saykodelik etkiyi daha da derinleştirir. 5 dakika gibi kısa bir süreye değil de, Amon Düül II'de olduğu gibi doğaçlamaya kalkıp 15-20 dakika gibi sürelere çıkarsalardı kesinlikle krautrock denince akla gelen ilk parçalardan olurdu.<br />
<br />
'Pulse' bir önceki parçadaki saykodelik etkiyi bir anda yok ediyor. Daha az tekrarlanan ritimler bu kez Pink Floyd'un 'Ummagumma' albümündeki deneyselliğe dönüyor. Parçanın sonlarına doğru saykodelik etki funk ile tekrar kendini hissettirse de, etkisi uzun sürmüyor.<br />
<br />
'Khan El Khalili', 'Pulse' parçasında ki 'Ummagumma' etkisini devam ettiriyor. Bir süre sonra da blues etkisini kendisini göstermeye başlıyor. Buradaki gitar bana Ange grubunun 'Hymne a la vie' adlı parçasını hatırlatıyor. Ange de akustik atmosferde blues etkisiyle buna benzer bir parça yazmıştı bir kaç yıl sonra.<br />
<br />
Albüme adını veren 'Malesch' adlı parça da arap ezgileriyle başlıyor. Bu kez deneysellik senfonik bir hal alıyor. Gitar solosu yine blues solosu olsa da bas ve davul ile senfonik atmosfer daha baskın oluyor.<br />
<br />
Albüm 'Rücksturz' ile senfonik atmosfer altında kısa ve etkileyici bir gitar solosuyla son buluyor.<br />
<br />
Agitation Free grubunun bu ilk albümü bir çok 'en iyi albümler' diye yapılan krautrock listelerinin bir çoğunda yer almaktadır. Bu tarz listelere eğer her gruptan bir albüm alınsaydı, benim içinde krautrock'ın en iyiler (en iyi 20 albüm gibi) arasında yer bulurdu. Buna rağmen her krautrock dinlemeye çalışan yada dinleyen kişilerin kesinlikle bilmesi gereken bir albüm. <br />
<br />
1. You Play For Us Today (6.08)<br />
2. Sahara City (7.42)<br />
3. Ala Tul (4.50)<br />
4. Pulse (4.43)<br />
5. Khan El Khalili (8.10)<br />
6. Malesch (8.10)<br />
7. Rücksturz (2.09)<br />
<br />
Süre : 41.52<br />
<br />
Jörg Schwenke / Elektrik Gitar<br />
Lutz Ulbrich / Elektrik Gitar, 12 Telli Gitar, Zither(Kanun benzeri alman çalgısı), Hammond<br />
Michael Hoenig / Synth (ses düzenleyicisi), Çelik Gitar,<br />
Michael Günther / Bas Gitar<br />
Burghard Rausch / Davul, Perküsyon, Marimba, Vokal<br />
<br />
Konuklar<br />
Peter Michael Hamel / Hammond<br />
Uli Pop / Bongo (1)</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-77467359125508028072019-06-01T14:14:00.004-07:002020-12-28T02:26:46.417-08:00Aliante - Forme Libere 2017 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAn2Ql2XUXLdQKYRaTZyRbVpZvSwSLGJH5nC36j7aGx8yaCZvQJzdrK2_-K9SJTZEk8WnzcDrsdXYCkMzH3iH0fNSxEhCLvzbizBjgbS95D1-0jtptAGp5mJ5rrDceRauWWBg9vAskUig/s1600/58d8efb6cc6e2a566708c4771c82af04.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="499" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAn2Ql2XUXLdQKYRaTZyRbVpZvSwSLGJH5nC36j7aGx8yaCZvQJzdrK2_-K9SJTZEk8WnzcDrsdXYCkMzH3iH0fNSxEhCLvzbizBjgbS95D1-0jtptAGp5mJ5rrDceRauWWBg9vAskUig/s400/58d8efb6cc6e2a566708c4771c82af04.jpg" width="398" /></a></div>
<br />
Aliante, 90'lar neo-prog döneminden gelen Egoband ve Radiosfera gruplarından gelen iki kişinin (bas gitar ve davulcu) katılımıyla Enrico Filippi etrafında kurulmuş bir grup. 2017'nin son çeyreğinde çıkardıkları albümden sonra Enrico Filippi iki farklı albümde daha bulundu. Üç'lü grup ikinci bir albümle devam edecekler mi bir bilgim yok.<br />
<br />
Albümün adı 'Forma Libere', serbest form yada benim daha önce progresif rock için çokça kullandığı 'şablonsuz'. Bu tanımı daha doğrusu progresif rock'ı anlatmaya çalışırken kullandığım sözcüklerden bir tanesi.<br />
<br />
Aliante grubu da yaptıkları müziği kısa bir açılış parçasıyla anlatmaya çalışmışlar.<br />
<br />
''Her zaman yeni yapılar bulmak için bakış açısını değiştirmek, kamerayı hareket ettirmek zorundayız. Serberst formu şekillendirmek ve boyamak için.''<br />
<br />
Progresif rock'ın sözlüklerde yada ilgili kitaplarda, dergilerde, internet sitelerinde genel bir tanımı olsa da, bir çok kez bu tanıma uymayan farklı yapılarda müzikler ortaya çıkmıştır. O yüzden bu tarz tanımlamalar yetersiz kalır ve ilgilenmeye, dinlemeye devam ettikçe progresif rock müziğinin sınırsız dünyasında kendinizi bulursunuz.<br />
<br />
Grup albümü hazırlarken bu anlayışla yola çıkar ancak büyük plak şirketleri yerine albümün yapımcılığını, bir çok eski italyan grubunu yeniden ortaya çıkaran ve bir çok yeni grubun albüm yapımcılığını üstlenen Vannuncio Zanella (ilginç ve bilinmedik gruplar nedeniyle facebook'ta arkadaş listemden takip ederim) ile birlikte üstlenir.<br />
<br />
'Forma Libere', özellikle klavyeler temelinde olan bir albüm olduğu için kulağınıza neo-prog dönemi senfonik rock gruplarının atmosferini getirebilir. Eğer dikkatli dinlerseniz, 70'ler progresif rock'ının yaratıcılığını daha rahat farkedersiniz. Kısa açılış parçasından sonra gelen 'Kilowatt Store' ve 'Tre Di Quattro' parçalarında space rock döneminden esinlenmeler fazlasıya mevcut. Her iki parçada da yavaş yavaş gelip patlamalar halinde devam eden yapıda Alman prog devi Eloy'un (Pink Floyd ve Camel esintileri de var) izlerini görebilirsiniz. Her iki parçada bu özellik ön planda gözüküyor olsa da, blues ve caz'ın etkilerini de gözardı edemeyiz.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXwBIW0qKsdrY6WLTp8SFrRc-aB8Jyn27_QmtbRlwECWxTpnOQ0RDTRo9t0N13BLFXT_6kBz72XMOXBXJHg3LN88zUlQLkhBLk0OjwSM0QksIpXUj6O6EDbX27Hs05MLxDssj-n9r9jzY/s1600/Aliante-Band-225x209+%25281%2529.png" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="209" data-original-width="225" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXwBIW0qKsdrY6WLTp8SFrRc-aB8Jyn27_QmtbRlwECWxTpnOQ0RDTRo9t0N13BLFXT_6kBz72XMOXBXJHg3LN88zUlQLkhBLk0OjwSM0QksIpXUj6O6EDbX27Hs05MLxDssj-n9r9jzY/s320/Aliante-Band-225x209+%25281%2529.png" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Sonrasında gelen 'Etnomenia' parçası bana 2004'de yeni bir albümle yıllar sonra geri dönen Metamorfosi grubunun 'Paradiso' albümünü anımsattı. 'Paradiso' albümünde piyano ve klavye şöleni vardı.<br />
<br />
'Kinesis' ve 'Coda:Marea' parçalarında ise yine caz ve blues'un izlerine rastlanırken ilk iki parçadaki eloy benzeri atmosfer yerine daha çok 75 öncesi Genesis ve Yes grubu esintileri var. Her halükarda 5 parçada da yaratıcılığın sınırlarında gezinmişler.<br />
<br />
Sonunda 70'ler klasik italyan progresif rock'ı günümüzde nasıl olurdunun cevabına. 'L'ultima Balena' parçası aynen sizi 70'ler İtalyasına götürüyor. Hem PFM hem de Banco'nun folk ezgilerini klasik müzik ve rock ile birleştirmelerini Aliante grubu da benzer şekilde bir araya getiriyor. Caz, klasik müzik, folk ezgileri senfonik bir biçimde 2017 yılında tekrar bir arada.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT-mm5nSavbNYyUvCEWihtWSgSWkh9Yw3PayPlk5_IO8dpMOHO4QNgKAlGd3i0lORjBEutW9sdRMU5KmxZBQ8zxTw83ijCR1n8ZpHtmsc2uCfu6YlZKIcWTUn4BJ0lh4sn9vGAC8VB3JY/s1600/22046576_131553094156909_6945853485355523004_n.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="179" data-original-width="320" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT-mm5nSavbNYyUvCEWihtWSgSWkh9Yw3PayPlk5_IO8dpMOHO4QNgKAlGd3i0lORjBEutW9sdRMU5KmxZBQ8zxTw83ijCR1n8ZpHtmsc2uCfu6YlZKIcWTUn4BJ0lh4sn9vGAC8VB3JY/s320/22046576_131553094156909_6945853485355523004_n.jpg" width="320" /></a></div>
Albümün kapanış parçası 'San Gregorio', bir önceki parça gibi 70'ler klasik italyan progresif rock'ını anımsattırıyor. Aynı caz, blues, folk ezgileri burada da mevcut. Fazlalık ise 70'lerin ikinci yarısında İspanyadan çıkan Triana ve Cai gibi grupların müziklerinde yer verdikleri Flamenko ezgilerine yer veriliyor olması.<br />
<br />
Her iki grupta caz, flamenko (ve arap ezgileri) ve rock'ı ustaca harmanlamışlar ve Endülüs rock denen müziğin tanımını yapmışlardı. Aliante grubu da albümü, sanki 'bir zamanlar Triana grubu vardı, onu'da anımsayın' demiş gibi bitirmiş.<br />
<br />
'Forme Libere', yeni dönem gruplarından kaliteli olarak albüm bulmada zorlananlar için her zaman bir yerde saklanıp, dinlenilebilecek bir albüm.<br />
<br />
01. Forme Libere (0:59)<br />
02. Kilowatt Store (5:19)<br />
03. Tre Di Quattro (9:29)<br />
04. Etnomenia (6:21)<br />
05. Kinesis (5:19)<br />
06. Coda:Marea 03 (1:46)<br />
07. L'ultima Balena (8:38)<br />
08. San Gregorio (9:27)<br />
<br />
Süre : 47:18<br />
<br />
Enrico Filippi / Klavyeler, Mellotron, Moog, Org<br />
Alfonso Capasso / Bas Gitar<br />
Jacopo Giusti / Davul, Perküsyon, Gong<br />
<br />
Serena Andreini / Konuşan ses<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-64525411697488613342019-05-13T13:39:00.003-07:002020-12-28T02:27:03.601-08:00Anna Sjalv Tredje - Tussilago Fanfara 1977 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfQ1odggnPeVhmot1OanDJ72jH4VOGPeo4Avu_af5B-6a7tUEmhaFhc5MmjLpPymvHnIt9n36yPybZgGrJybbK6AcO-8_6CBLKj0qRIZpup6twRAgxB63dX6yRR0AKc3EPbUEE44bBRY4/s1600/images+%25281%2529.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfQ1odggnPeVhmot1OanDJ72jH4VOGPeo4Avu_af5B-6a7tUEmhaFhc5MmjLpPymvHnIt9n36yPybZgGrJybbK6AcO-8_6CBLKj0qRIZpup6twRAgxB63dX6yRR0AKc3EPbUEE44bBRY4/s400/images+%25281%2529.jpeg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Bir önceki yazımda Tangerine Dream üyelerinden Johannes Schmoelling'in solo albümü yazdıktan sonra doğru dürüst odaklanıp herhangi bir albüm dinleyemedim. Bugün sabah geç uyandığımda da ayılabilmek için yattığım yerden bilgisayarı açıp albüm aramaya başladım. Karşıma daha önce adını bile duymadığım Anna Sjalv Tredje adlı grup çıktı. Akşamdan kalma olduğum içinde müziği önemsemeden açıp dinlemeye başladım. 10 dakika sonra da karşımda, Tangerine Dream-Popol Vuh-Klaus Schulze-Ashra karışımı bir müzikal atmosfer ortaya çıktı. Albümü tamamen bitirdikten sonra da akşam yazabilmek için (yani şuan) üstüste 4-5 kez daha dinledim.<br />
<br />
Anna Sjalv Tredje, 1971 yılında kurulan ve 1979'da dağılan kurulan iki kişilik bir grup. Progresif rock'ın ve elektronik müziğin günümüze göre daha az olduğu 70'lerin İsveç'inde biraraya gelen iki genç, müziklerini albüm yapmadan uzun bir süre kendi başlarına yaptılar. 1977 yılında ilk albümlerini çıkardılar bir süre sonra da iki kişilik grup dağılır. Grup üyelerinden Ingemar Ljungström (daha sonra en azından soyadının nasıl yazıldığını unutacağım), Cosmic Overdose grubuna katılır. Daha sonra bu grup 80'lerin popüler gruplarından Twice A Man grubuna evrilir. Grubun diğer üyesi Michael Bojen ise bir süre müzikten uzaklaşır tekrar müziğe döndüğünde ise Twice A Man grubuna katılır.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHcsWNusZLQojwf0Cg33LPLofH8oCgitCEOSoqvrVYwTM7nOTe0LiTaOfWgsc2aEQXWKyn35bnfLi-rdDj0VyVKdMI2zraRyTibMYazTMPOPXFAyFN3PfknEUYv4m4KGDhw2s7HcJ4QLo/s1600/3037.webp" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="158" data-original-width="330" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHcsWNusZLQojwf0Cg33LPLofH8oCgitCEOSoqvrVYwTM7nOTe0LiTaOfWgsc2aEQXWKyn35bnfLi-rdDj0VyVKdMI2zraRyTibMYazTMPOPXFAyFN3PfknEUYv4m4KGDhw2s7HcJ4QLo/s320/3037.webp" width="320" /></a></div>
Albüm, her iki müzisyenin sonradan dahil oldukları Cosmic Overdose (Twice A Man) müziğindeki synth-pop'tan bir hayli farklıdır. Gerçi, Cosmic Overdose dönemi de synth-pop olarak geçiyor olsa da müziklerinde krautrock'tan çok etkilenmişe benziyorlar.<br />
<br />
Bu sabah da ilk kez dinlerken (bilgisayarımda indirip dinlemediğim, bilmediğim yüzlerce albüm var) farkettiğim krautrock ve 70'lerin Almanya'sının elektronik müzik akımından fazlasıyla etkilenmişler. O yüzden albümü dinlerken Tangerine Dream'in avantgard dönemi (1971-75) müzikal zevkini fazlasıyla alıyorum.<br />
<br />
Elektronik müziği her ne kadar bir çok farklı ülkelerden yapan müzisyenler çıkmış olsa da(Türkiye, Japonya, İngiltere, İtalya, Fransa gibi) Almanya ve dönemin Sovyet Rusya'sında üretenler daha ağırlıktadır. Hatta elektronik müzik Almanların icadıdır diyenler dahi vardır. Moğollar grubu üyesi bir röportajında elektronik müzik için bu tanımı kullanmıştır. Dolayısıyla elektronik müzik akımını temel olarak iki ekole ayırabiliriz. Alman ekolü ve Rus ekolü.<br />
<br />
'Tussilago Fanfara' albümünü 70'ler Almanya'sının elektronik progresif rock döneminin bir ürünü olduğu rahatlıkla söylenebilir. Üstüste binen sesler(dolayısıyla minimal olmayan, olamayan), synth kullanımı ile senfonik bir şölene dönüşür ve sürekli kendini tekrarlayan, saykodelik etkisi yaratan ritim ve armonilerle ilk 3 parçada Tangerine Dream-Klaus Schulze müziğinin etkisi hissedilir. Son parça ise ilk 3 parçadan bir hayli farklıdır. Popul Vuh-Ashra (hatta Amon Düül II) benzerliğinde olan parça, fazlasıyla da saykodelik etki gösterir. Albüm elektronik müzik diye tanıtılsa da son parça ile krautrock'a meyillenir. Ki zaten grup üyelerinin daha sonra dahil olacağı grubu kuran kişi yine bu albüm gibi bilinmeyen ama dinlendiğinde büyük keyif aldıran, tek albümlerinde saykodelik-krautrock etkisi olan Algarnas Tradgard grubunda çalmıştır.<br />
<br />
Albüm için ise yukarıda dediğim gibi elektronik müziğin Alman ekolündendir diyebiliriz. Rus ekolünü de seviyor olsam da, hatta diğer ülkelerden çıkan bir çok elektronik müzik albümünü de severek dinliyor olsam da Almanya'dan çıkan gruplar benim için daha ön plandadır.<br />
<br />
Son olarak, albümü dinlediğinizde karşınızda bir Tangerine Dream yada Klaus Schulze bulamayabilirsiniz ama 70'lerin krautrock'ından ve elektronik müzikten etkilenen 2 gencin mükemmel yaratıcılığını bu albümde görebilirsiniz.<br />
<br />
1. Mossen (7.12)<br />
2. Ankomster Utanför Tiden (11.38)<br />
3. Den Barbariska Söndagen (14.26)<br />
4. Tusen Ar & Sju Timmar (8.14)<br />
<br />
Süre : 41.30<br />
<br />
Ingemar Ljungström / Klavvyeler, Synth (ses düzenleyicisi)<br />
Mikael Bojen / Klavvyeler, Synth (ses düzenleyicisi), Elektrik Gitar</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8192690147347289045.post-88694992531822393382019-05-10T13:51:00.003-07:002020-12-28T02:27:25.389-08:00Johannes Schmoelling - Lieder Ohne Worte 1995<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiwKTm9IUKozfbqRMUdi74yhkZINjvhKZwQTYsDz6Rcm8isKyIZ3hPEss0okVBCM0Q-aXsCjzK32alIOjTznfvZY_puEygbqnYWPsuwLE1Aa6cgj6CUoibRHZvffVtRQcxcaB1lkecCf8/s1600/SONGSNOW.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="706" height="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiwKTm9IUKozfbqRMUdi74yhkZINjvhKZwQTYsDz6Rcm8isKyIZ3hPEss0okVBCM0Q-aXsCjzK32alIOjTznfvZY_puEygbqnYWPsuwLE1Aa6cgj6CUoibRHZvffVtRQcxcaB1lkecCf8/s400/SONGSNOW.JPG" width="400" /></a><br />
<br />
Johannes Schmoelling, 1979 yılında Tangerine Dream grubuna dahil olur. Öncesinde okuduğu sanat okulunda müziğe, özellikle elektronik müziğe ilgi duyması onu müziğe daha çok odaklandırır. 1977 yılından itibaren müzik ile ilgilenlemeye başlar. 1979 yılında Tangerine Dream gruba katılarak, ayrılan Peter Bauman'ın boşluğunu doldurur. 1980 yılında 'Thief', 1985 yılında da Ridley Scott'un 'Legend' (filmin soundtrack'lerinde Pink Floyd'dan David Gilmour, Yes'den Jon Anderson vardır) filmlerinde ses düzenleyicisi olarak yer alır.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK-iwurhW-TlFs2oubw3e-y6_m3UDnUX8Lghiw-Ve25JamkyELt7b8u6pIK4q6srTdgHUned63F-t-xsVxjCn8Q4TDsm-MjJ5wZyjI2ycJliiILRu0XTcu8jBWDEpS0999ABDThRisUJs/s1600/TD_03.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="418" data-original-width="776" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK-iwurhW-TlFs2oubw3e-y6_m3UDnUX8Lghiw-Ve25JamkyELt7b8u6pIK4q6srTdgHUned63F-t-xsVxjCn8Q4TDsm-MjJ5wZyjI2ycJliiILRu0XTcu8jBWDEpS0999ABDThRisUJs/s320/TD_03.JPG" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Schmoelling, 1985 yılında Tangerine Dream grubundan ayrıldıktan sonra dizi-film müzikleri ve kendi albümlerini yapmaya başlar. İlk solo albümünü gruptan ayrıldıktan bir yıl sonra 1986 yılında çıkartır. Günümüze kadar da hem solo albümleri hem de film müzikleri yapmaya devam eder. 2010'lı yıllarda Tangerine Dream gitaristi Edgar Froese'nin oğlu Jerome Froese'nin Loom adlı grubuna girer. Ayrıca Jerome Froese'nin konserlerine misafir müzisyen olarak katılır. En son albümünü (aynı yıl 2 albüm birden) ise 2 yıl önce 2017'de çıkartır.<br />
<br />
Johannes Schmoelling popülerlik anlamında pek bilinmemesine rağmen, elektronik müziğin öncülerinden olan Tangerine Dream üyeliği dolayısıyla ismi çok da yabancı değil. Kendi albümlerinde olduğu gibi dizi-film müziklerinde de 1980'ler Tangerine Dream müziğini fazlasıyla hissettirir. 'Erdenklang' albümünde de 80'ler Tangerine Dream etkisi devam eder.<br />
<br />
'Erdenklang' yada diğer adı 'Lieder Ohne Worte' (sözsüz şarkılar) albümünde, 80'ler Tangerine Dream etkisi olduğu kadar içinden çıktığı krautrock etkisi de vardır. Ancak daha önemlisi Schmoelling bu albümünde diğer albümlerine göre krautrock'da önemli bir yere sahip olan synth etkisini bir hayli azaltmıştır.<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCG7XDFIjGJRd_TQMC8UpRCxJ0UlQrtQEW_THWg2LwIrGC-u-xZJBhA2Bbv5dn84W4JfJlyFMF-kvKGYTFtJEYgMRRdR9lzbTZoh0J-yBfA257smmTABsMfj5K3CNOjJUuFze9gCjAk7I/s1600/J_SCHM10.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="255" data-original-width="356" height="229" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCG7XDFIjGJRd_TQMC8UpRCxJ0UlQrtQEW_THWg2LwIrGC-u-xZJBhA2Bbv5dn84W4JfJlyFMF-kvKGYTFtJEYgMRRdR9lzbTZoh0J-yBfA257smmTABsMfj5K3CNOjJUuFze9gCjAk7I/s320/J_SCHM10.JPG" width="320" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
Schmoelling bu albümünde yapmak istediği klasik müziği elektronik müziğin içine yerleştirmekti. Aynısı yada bir benzerini 60'ların sonlarında ve 70'lerin başlarında rock müziğin içinde yapılmıştı. Bunu da evlilik marşı denince akla gelen, klasik müziğin romantik döneminin önemli isimlerinden Mendelssohn müziğini kendi müziğine yansıtarak yaptı. Bunda da fazlasıyla başarılı oldu. <br />
<br />
'Nursery Ryhme', klasik müziğin minimalist bakış açısına sahip öncülerinden Eric Satie tarzı bir parçadır. Melodik olduğu kadar da ritmiktir. 'Gondola Song' ise Mendelssohn'un Gondol şarkısının bölümlerinden birisidir. 'Spinning' parçasında yine klasik müziğin etkisi fazlasıyla hissedilir. 'Jester's Nightwatch' parçası ise tamamen bas tonunun etrafında gezinir. 80'ler rock atmosferine uygunluk gösteren bir parça. 'Autumun Song', 'Huntsman's Song' ve 'Hymnus', Schmoelling'in albüm için örnek aldığı Mendelssohn'un klasikleşmiş eserlerinden bir kaçının elektroniklerle yorumlanışıdır. 'Maypole Song', Schmoelling'in kudüs'ü ziyaret edişinde ağlama duvarından etkilenerek yaptığı bir parçadır.<br />
<br />
Albümün kapanış parçası Mendelssohn'un en bilindik eserlerinden 'Funurel March'. Schmoelling, klasik müziğe olan hakimiyetini gösterdiği en iyi yer. Hem klasik müziğin tadını hem de elektronik müziğin tadını fazlasıyla alıyorsunuz.<br />
<br />
'Lieder Ohne Worte'; 'Sözsüz Şarkılar' Mendelssohn'un müziğinden ve bestelerinden esinlenilerek Schmoelling tarafından 1995 yılında ortaya çıkarılmış bir albüm. Hem progresif rock sevenler hem de elektronik müzik sevenler için kıyıda köşede saklanılması gerekli olan bir yaratıcılık. <br />
<br />
1. Nursery Ryhme (5.01)<br />
2. Gondola Song (4.31)<br />
3. Spinning (5.51)<br />
4. Jester's Nightwatch (5.45)<br />
5. Autumun Song (6.39)<br />
6. Huntsman's Song (6.39)<br />
7. Hymnus (8.29)<br />
8. Maypole Song (6.51)<br />
9. Funurel March (6.08)<br />
<br />
Süre : 53.31<br />
<br />
Johannes Schmoelling / Besteci, klavyeler ve synth(ses düzenleyicisi)<br />
<br />
Jan Seliger / Davul (2,6,9)</div>
Unknownnoreply@blogger.com2