Bazı kişisel sebeplerden dolayı 3-4 yıl önce müzik dinlemeyi bıraktım diyemesem de, takip etmeyi bıraktım diyebilirim. Bu bloğu açıp yazmaya başlayana kadar da dinlediğim sadece klasikleşmiş progresif rock gruplarıydı. İşte, YES, King Crimson, Tangerine Dream gibi. Bir de Wishbone Ash grubu vardı, ne zaman müzik dinlemekten sıkılsam Wishbone Ash gelir, kurtarırdı. Hala daha öyledir de.
Son üç yıldır yeni çıkan albümleri takip etmeyi bıraktım evet ama bir arkadaş (sağolsun) ara sıra yeni çıkan albümlerden haberdar ediyor. Birkaç gün önce yine yazdı, SBB yeni albüm çıkarmış diye. Aynı gün içinde albümü bulamadıysam da bir kaç gün sonra yine o arkadaşın sayesinde albümü pc'ye aktardım. İki gün önce, cumartesi günü de albümü 3-4 kez üstüste dinlerken 5 bira 1 litre şarabı götürdüm. SBB'nin hem 70'lerini hem de 2000'ler sonrasını seven biri olarak bu yeni albümü alkolün yanında gerçek anlamda bir mezeydi.
SBB'yi ne zaman tanıdım yada ilk ne zaman dinledim. Sanırım 2008 yılında 'The Rock' albümüydü, ilk kez dinleyip tanımış olmam. Sonrasında 70'ler de çıkmış bütün albümlerini buldum teker teker ve hepsini dinledim. O zamandan beri SBB benim için hep üst düzey progresif rock gruplarından biri oldu. Öyle ki kendine has müzikal yapısıyla SBB müziğini şuan bile dinlerken kesinlikle ayırtedebilirim. Hani Pink Floyd parçası çalarken yada PF benzeri bir müzik çalarken nasıl benzetme yoluyla aklınıza Pink Floyd geliyorsa, SBB de benim için öyle. Gitarı, davulu ve kendine has vokali ile birlikte klavye'si; SBB özel bir grup anılmayı hakediyor.
Nitekim bu albümü de dinlemeye başladıktan sonra SBB müziği hemen aklıma geldi. Aynı müzikal yapı, aynı müzikal atmosfer, aynı caz'ımsı gitar ve aynı saykodelik caz davullar ve 40 küsür yıldır değişmeyen acımsı vokal. SBB müzikal yaratıcılık olarak sürekli kendini yenileyerek harika bir albüm çıkarmış, 2016 yılında.
Albümü 3-4 kez dinledim demiştim, şimdi bu yazıyı yazarken de bir kaç kez üst üste dinliyorum. Parçaların hepsi özenle üzerinde çalışılmış olduğu kesin. Yine de dikkatimi çeken, daha doğrusu tekrar tekrar dinlediğim bazı parçaları var.
Bunlar;
'Odwieczni wojownicy', albümün bütününü dinlemeden önce dinlediğim ilk parça. Albümü bulup dinledikten sonra, öncesi ve sonrasıyla en çok dinlediğim parça. Bunda parçanın kısa olması da etkili belki ama parçanın blues rock yapısında olması daha çok etkin. Böyle bir parçayı Led Zeppelin'in bütün parçalarına değişirim. Şöyle bir soru sorsalar; Led Zeppelin'in bütün albümleri var bir de SBB'nin bu parçası var, hangisini dinlemek istersin diye; SBB olur cevabım.
'Goris', uzakdoğu'dan gelen folk ezgileriyle harika bir melodik parça. Günümüzde yapılan progresif rock müziğini düşündüğümde böyle bir parçayı yapan çok az grup var. Hani bazen bir şarkı çok çalınır da ağzınıza sakız olur ya, bu parça da işte öyle bir şey.
'Pacific', 80'lerin dans müzikleri ve 90'ların Sting albümlerine benziyor az biraz (az biraz da Genesis) ama çok da değil. Belki nostaljik oldu benim için bu parçayı dinlerken belki başka bir sebep var açıklayamadığım ama parça kendisini tekrar tekrar dinlettiriyor.
SBB grup olarak yaptığı müzik Eklektik progresif rock. Bunu açmak gerek çünkü SBB'nin yaptığı Eklektik progresif rock'ın tanrıları VDGG yada King Crimson tarzı değil. SBB'nin yaptığı daha çok caz, blues, saykodelik ve elektronik müziğin içiçe geçmiş hali. 'Suita nr 9' parçasında da bunu rahatlıkla görüyoruz. Parça, sadece bu albümün değil, bütün SBB albümlerinin arasından sıyrılıp SBB müziğini anlatabilecek türden bir parça. Albümü bütünüyle dinledikten sonra 'Suita nr 9' parçası albümü aldı götürdü, benim için 2016 yılının en iyi albümlerinin en başına koydu. Ne yalan söyleyeyim, albümü dinlerken böyle bir parçayla karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmedi. Bu kadar dinç ve dinamik bir parça beklemiyordum. 'Suita nr 9', ilk bölümü diyebileceğimiz kısmında elektronik, saykodelik, kozmik sesler ile 70'lerin Pink Floyd'un Eloy'un müziklerini hatırlatıyor. Altıncı dakikadan sonra başlayan ikinci bölüm diyebileceğim kısmında ise YES, Genesis gibi progresif rock'ın ingiliz versiyonunu hatırlatıyor. Son bölüm diyebileceğim kısım ise; 12. dakikadan sonra başlıyor, elektronik ve saykodelik müziğin Tangerine Dream/Pink Floyd tarzını yansıtıyor. Bence parça hakkında yazdığım bütün bu şeyleri geçin yada unutun, 'Suita nr 9', tam anlamıyla bir SBB'nin yaptığı progresif rock klasiğidir. Günümüz modern progresif rock diye çok övülen Steve Wilson ve Porcupine Tree müziğinin bir üst kalitesi; SBB'den 'Suita nr 9' parçasıdır.
Bir önceki yazımda VDGG'nin son albümü için yeni dönem modern progresif için ders niteliğinde bir albüm demiştim. SBB'nin 'Za linia horyzonto' albümü içinse modern progresif rock'ın ta kendisidir, diyebilirim. Kesinlikle 2016 yılının en iyi albümlerinden birisi. Tek seferde dinleyip kalmayın, tekrar tekrar dinleyin. Tek söz ile 'Za linia horyzonto', tanrısal bir albüm.
1. Odwieczni wojownicy (3.54)
2. Najwyzszy czas (5.26)
3. 360 do tylu (7.04)
4. Goris (5.24)
5. Za linia horyzonto (4.06)
6. Pacific (5.27)
7. Zielony, niebieski, zolty (3.23)
8. Suita nr 9 (15.31)
Süre : 50.15
Jozef Skrzek / Vokal, Klavye
Apostolis Anthimos / Elektrik Gitar
Jerzy Piotrowski / Davul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.