Arkadaşın sürekli söylediği 'yeni dönem gruplarını da yaz hacım' sözüne karşılık verebileceğim müzisyenlerden birisi Par Lindh projesi. Par Lindh 70'lerin ortalarında çıkan punk müziğini umursamadan, 80 ve 90'larda progresif rock'ın popüler yönünü gösteren neoprog ve progmetal saçmalığına bulaşmadan nasıl progresif rock yapılıra cevaplardan birisini veriyor, daha ilk albümünde. Sonraki albümleri de ilk albümünün mentalitesinde devam ediyor. Progresif rock'ın popüler yönüne bulaşmadan.
Par Lindh 'ben bu işi yaparım' edasıyla ilk albümünü müzisyenlik olarak ileri derecede profesyonel müzisyenlerle 1994 yılında çıkartıyor. Par Lindh'e ilk projesinde müzikal olarak yardımcı olanlar Anaktedon, Landberk, Anglagard gibi dönemin isveç'inin önemli progresif rock gruplarının üyeleri ve tabii ki Kaipa ve Flower Kings grubunun gitaristi Roine Stolt (Roine Stolt bu yıl YES'in üyelerinden Jon Anderson ile albüm çıkardı). 90'ların sadece İsveç'inin değil, bütün ülkelerden çıkan en iyi albümlerinden biri ortaya çıkıyor. 'Gothic Impressions'
70'lerin progresif rock anlayışını tekrar hatırlatmakta yarar var. 70'lerde yapılan progresif rock'ın dayandığı üç (rakamla 3) müzik türü var. Bunlar caz, klasik, avant-garde müzik türleri. Folk ezgileri yada folk müzikleri bu dönem yapılan progresif rock'a sos oluyor. Küçümseme değil, tam tersine folk ezgilerinin kullanıldığı 70'lerin progresif rock albümlerinin tadı bambaşka. 80 ve sonraki yıllarda ortaya çıkan yeni akımlar bile hala 70'li yıllarda yapılan progresif müziğin kaymağını yiyiyor. Bazıları hariç. Par Lindh de bunlardan birisi.
Gothic Impressions....
Albümü dinlerken hangi grupları anımsıyorum, onları yazayım. Bu gruplar YES, King Crimson, ELP, Genesis, New Trolls gibi kendine has müzikleriyle 70'lerin progresif rock'ının üst düzey grupları. Klasik müziği temel alan albümler yapan ve sonraki yıllarda progresif rock'a temel olan progresif rock grupları.
Örneğin 'The Iconoclast' parçasını dinlerken aklıma girişde çalınan davul King Crimson'ının ilk 3 albümlük döneminin avant-garde havasını hatırlatırken, devamı Rick Wakeman'ın Jules Verne'nin romanından uyarladığı 'Dünyanın merkezine yolculuk' albümünün müzikal yapısını hatırlatıyor. Bir diğer parça ise; Mussorgsky'nin ürettiği bir parçayı rock halinde çalması da 'Night on Bare Mountain' dinlerken ELP'yi hatırlatıyor. Bu parçada Keith Emerson'un progresif rock'ı klasik müziği temel alarak ne kadar etkilediği bu parçayı dinlerken daha fazla ortaya çıkıyor. Albümün en uzun ve üzerinde en çok çalışılmış parçası 'The Cathedral' ise ELP ve Rick Wakeman müziğinden izler taşıyor.
Par Lindh'in 70'li yılların progresif rock tanrılarından farkı, klavyelerin başında grubunu (ki bunlar melletron, hammond, klavsen, org gibi progresif rock'ın anlamını (felsefesini) oluşturan müzik aletleri) bir maestro gibi yönetiyor olması. Şöyle hayal edin; Par Lindh klavyelerin başında, sahnede sırayla gidip gelen müzisyenler Par Lindh müziğine yardımcı oluyorlar. Nasıl hayal ettiniz bilemedim ama kafamda canlanan şey tam olarak buydu.
Benzetmelerden yola çıktık ama farklılığını yazmazsak olmaz. Par Lindh klavyelerin arkasında bütün albümün müzikal yapısını, melodilerini ortaya çıkartırken, konuk müzisyenler Par Lindh müziğine çiçek olup, albümde cennet bahçelerinde çalınan bir müzik haline getiriyorlar.
Ayrı olarak Par Lindh'in etkilendiği yada temel aldığı müzisyen ve grupları yazdıktan sonra Par Lindh'ten etkilenen isimleri saymazsak yine olmaz. Yine İsveç'in son 10 yılda çıkardığı en iyi progresif rock gruplarından Wobbler'in müziğinde de Par Lindh klavye etkisi yoğun olmasa da kendini belli edecek derecede var. Bütün müziklerde olduğu gibi progresif rock'ta da gruplar ve müzisyenler birbirlerinden etkilenirler, birbirlerini örnek alırlar. Par Lindh de birilerinden etkilenir, Par Lindh'ten etkilenen birileri de olur. Müzik yada sanat bu şekilde ilerler. Sadece müzik yada sanat da değil aslında, hayat bu şekilde ilerler. Bu, biz insanların (memelilerin) davranış biçimidir.
Par Lindh'in projesi 90'ların progresif rock müziğine örnek olurken günümüzde yapılan modern progresif rock müziğine de örnektir. Belirttiğim gibi King Crimson, YES, ELP, Genesis gibi grupların müziklerini anlayarak dinliyorsanız, bu albümü de kesinlikle dinlersiniz.
En sevdiğim parçayı da belirtip, aşağıya youtube linkini koyayım. 'Gunnlev's Round'. 'Gunnlev's Round'; bu parça italyan senfonik operasının rock halinde çalınışıdır. İtalyan senfonik progresif rock'ına olan hayranlığım bu parçayı sevmem de etkin oldu, evet bunu kimseyle tartışmayacağım.
Modern progresif rock diye ortada dolaşan garabet müzik albümlerin yerine Par Lindh albümlerini dinleyin. Par Lindh'in ilk albümü 'Gothic Impressions' albümü de başlamak için örnek albüm olsun.
1. Dresden Lamentation (2.06)
2. The Iconoclast (7.04)
3. Green Meadow Lands (7.24)
4. The Cathedral (19.33)
5. Gunnlev's Round (2.50)
6. Night on Bare Mountain (13.50)
Süre : 52.54
Par Lindh / Klavyeler, Bas Gitar, Davul, Perküsyon
Konuklar
Ralf Glasz / Vokal
Mathias Jonsson / Vokal
Johan Högberg / Bas Gitar
Magdalena Hagberg / Vokal
Anna Holmgren / Flüt
Jonas Endgegard / Elektrik Gitar
Mattias Olsson / Davul, Perküsyon
Jocke Ramsell / Elektrik Gitar
Lovisa Stenberg / Harp
Roine Stolt / Akustik Gitar
Camerata Vocalis / Koro vokal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.