2009'da askere gittiğimde yanımda mp3 çaları da götürmüştüm. Acemi birliğinde girerken mp3 çaları teslim ettim ama usta birliğine girerken bir şekilde saklayıp, mp3'ü bölüğe sokmuştum. 1 yıl dağın tepesinde ne yapacaktım ki müziksiz. İşte o mp3'ün içinde olan albümlerden biri de bu albüm. Hafızam çok iyi değildir, örnek olarak insanların isimlerini aklımda tutamam, adres ezberleyemem, telefon numaralarını bile hatırlayamam ama dinlediğim müzikleri asla unutamam.
Askerde iken müzik dinlemenin en güvenli yer nöbet yeri. Geceyse bir de yakalanma riskiniz yok denecek kadar az. Askerliğim boyunca mp3'ü hep nöbet yerimde kullandım. Hatta operasyonlara çıktığımızda bile yanımda götürdüm. Yolda yürürken bile dinliyordum. İtiraf gibi oldu.
70'lerin progresif rock müziği 80'lere gelindiğinde kalite olarak neredeyse yerlerde sürünüyordu. 70'lerin müzikal mantığına uyarak müzik yapan gruplar vardı elbette ama ya yok denecek azdı yada bilinmiyordu. Hala da öyledir. 70'lerin grupları da 80'lere geldiğinde müzikal olarak değişmeye başladı. Daha melodik, daha basit yapı parçalar ürettiler. Piyasaya yönelik albümler çıkardılar. Ama albümelerinde az da olsa 70'lerin müzikal kırıntıları vardı.
Tapınarak sevdiğim King Crimson, YES, Genesis gibi grupların 80'li yıllarda ki albümlerine bir türlü sevemedim. ELP de dahil tabii bu duruma. Progresif rock gruplarının 80'li yıllarda ki popüler müziğe kaymasına Keith Emerson liderliğinde ki ELP ve 3 (Three) grup denemeleri yeterince iyiydi. Her ne kadar satış ve popülerlik olarak çok düşük olsa da albüm satışları, kalite ve yaratıcılıkları yerli yerindeydi.
Hep söylenen şey; progresif rock punk akımı ortaya çıkınca gerilemeye başladı. Popülerliğini punk yüzünden kaybetti. Bu söyleme katılsam da tam olarak açıklayıcı değil. 70'lerin progresif rock müziğinin unutulup gitmesinde ve dinleyicisiniz azalmasında punk'tan ziyade metal türünün etkisi var. Gençler, 68'li yıllarda olduğu gibi saykodelik ve progresif rock yerine metal dinlemeye başladı. Bence bu durumda Amerikan lümpen gençliğinin büyük bir etkisi var. Tabii onları takip eden diğer ülkelerin dinleyicisi de dahil.
Albüm ELP grubundan Keith Emerson ve Carl Palmer önderliğinde oluştu. Vokal olarak Robert Berry getirildi. Robert Berry bu albümün üzerine 3-4 albüm daha yaptıysa da; bu albümde ki kaliteyi tutturamadı. Aslında albüm bir başyapıt da değil ama 80'ler de yapılan progresif rock'ın ortalamasının üzerinde.
Albüm 80'lerin havasına uygun olarak fazlasıyla melodik. 'Lover To Lover', 'Chains', 'Talkin' Bout' parçaları eğlenceli parçalar. Seksen müziklerini sevenlerin şarkıları diline dolayacağından eminim. Hatta Bryan Adams sevenlerin 'You Do Or You Don't' parçasını da seveceklerine eminim.
Albümde iki parça var progresif rock'ın anlamını bulmuş. 'Desde La Vida' ve 'On My Way Home'. 'On My Way Home' parçası melodik dursa da, Keith Emerson'un piyano çalışı ELP dönemini hatırlatıyor. Üç bölümlük ' Desde La Vida' ise albüme fazla gelen bir parça. Belki de şöyle desek daha yerinde olur. Albümün kalitesini yükselten tek parça. Carl Palmer işçiliği.
Progresif rock dinlemekten sıkıldığınızda dinleyebileceğiniz yarı progresif yarı pop odaklı rock türüne uygun bir albüm. Dinlerken başka bir işi rahatlıkla yapabileceğiniz türden bir albüm. Önyargılarınızla dinlemeyin böyle albümleri. Olduğu gibi kabul edip öyle dinleyin.
1. Talkin' Bout (4.00)
2. Lover To Lover (4.12)
3. Chains (3.42)
4. Desde La Vida (7.06)
. La Vista
. Frontera
. Sagne de Toro
5. Eight Miles High (4.08)
6. Runaway (4.42)
7. You Do or You Don't (5.02)
8. On My Way Home (4.46)
Keith Emerson / Klavyeler
Robert Berry / Gitarlar, Bas Gitar, Vokal
Carl Palmer / Davul
Konuklar
Suzie O'List / Vokal
Kim Liatt J. Edwards / Vokal
Lana Williams / Vokal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.