Geçen yıl bu bloğu ilk açtığımda yazarken türk gruplarını da koyuyordum ki, Türkler kolay bulsun bloğumu diye. İlk üç ay'da sanırım bir 10 türk grubunu koymuşumdur.
Başka hangi grupları da koyayım diye düşünürken, Gevende grubu geldi aklıma. Hemen iki albümünü de indirdim, ilk önce üstüste dinler, sonra da yazarım diye.
Dinlemeye de başladım aynı gün. Birkaç gün geçtikten sonra yine bir akşam yazmaya çalışırken, şarap dökülmesin mi, bilgisayarın üzerine!. Bütün biriktirdiğim kitaplar, albümleri filmler uçtu gitti. Şimdi de bu elimin altında ki, 10 yıllık bilgisayara kaldım. Dolayısıyla da o Gevende'nin o ilk iki albümünü yazamadım. Bilgisayar bozulunca, benim de moraller bozuldu tabii.
Birkaç ay önce bir arkadaş anımsattı, Gevende'nin yeni albümü çıkacakmış diye. 'Unutma, takip et' dedi.
Geçen akşam yeni çıkan albümlere bakarken, Gevende'nin yeni albümü pat diye çıktı karşıma. Baktım youtube sitesine kendileri yüklemişler. Hemen bütün parçaları indirdim. Eve gelip, bir önceki yazım olan 'Cyclone' albümünü yazıp bitirdikten sonra, şaraplanmış bir kafayla Gevende dinlemeye başladım. Albümün içinden bazı parçalar öyle bir çoşturdu ki, şarap bardağını tek seferde bitirtti.
Kırınardı.
'Kırınardı', albümünü Gevende hayranları zaten bekliyormuş uzun zamandır, onlar adına sevindim. Gevende müziğinin yeni seslerine sahip oldukları için. Kendi adıma daha çok sevindim tabii.
Türkiye'de kaliteli rock müzik yapılmıyor sözüne karşılık verilmeyecek bir albüm bu 'Kırınardı'. Böyle bir albümü o tarz insanlardan uzak tutacaksınız ki, ayağa düşmeyecek.
Geçen yıl Nemrud grubunun kendi adıyla yayınladığı 'Nemrud' albümüyle Türkiye'de müzisyenlerin rock müziğin köklerini iyi bildikleri bu albümle daha çok belli oldu. Nemrud'un albümünde modern seslerin yanında Eloy, Pink Floyd, Tangerine Dream seslerini duymuştum. 'Kırınardı' albümünde Pink Floyd, King Crimson, Van Der Graaf Generator, Izz ve hatta Magma seslerini duydum. Öyle güzel yerleştirilmiş ki yaptıkları müziğin içine, parçalar kısa kısa olmasına rağmen, fazlasıyla doyurucular.
Albümde 9 parça var. Her biri hem 70'lerin esintilerini getiriyor, hem de modern sesleri yansıtıyor. Açılış parçası 'Omelas', King Crimson'ın 80'ler müziğini anımsatarak başlıyor. Devamında Peter Gabriel'in 80'lerde ve 90'larda ki müzikal tercihini hissetmeye başlıyorsunuz. Sözleri de olan açılış parçası albümün ne kadar kaliteli olduğunu, başlarken gösteriyor.
Devam parçası, 'Tophane'de Güneşli Günler'. Rick Wright (Pink Floyd) synth kullanımına benzer sesleri duyduğumda tüylerim diken diken oldu, iki gün önce Tangerine Dream yazısı sonrası dinlediğimde. O synth'in kullanımı sonrasında devam eden keman'ın güzelliği bir anda Harmonium'un senfonik müziğini anımsattı. Sanırım senfonik yapısıyla hayaller kurduran 'Tophane'de Güneşli Günler' parçası albümün en anımsanacak parçası.
'Sessiz Gibi Bir Yer'. Bir önceki parçada ki Harmonium'un senfonik seslerini benzer sesleri, parça başlar başlamaz, duymaya başlıyorum. Davul'un sesi daha az çıkmış olsaydı, sanırım bir önceki parça kadar güzel olurdu. Davulcu, postrock davulcuları gibi sürekli adrenalin yükseltmeye çalışıyor gibi. Deneyselliği fazla öne çıkmış belki ama yine de ilginç ve güzel bir parça.
'Kırınardı', albüme ismini veren parça. Bu sefer davulcu değilde, gitarcıların postrock'a öykündüğü, keman ve trompet'in ise klasik müziği hissettirme çabaları, parçayı bir öncekiyle benzer anlayışa sahip olduğunu gösteriyor. Güzel ama bence albümün ismi olacak kadar kalitede değil.
'Saroyan', caz ve avantgard müziğin içiçe geçmiş hali. Albümün müziğini 70'lerin progresif rock gruplarından esinlendiğini yazarken Magma gelmişti aklıma. Bu parça bana Magma müziğini anımsatıyor her dinlediğimde. Davulcu biraz daha davul üzerinde caz çalışırsa, Christian Vander gibi çalabilir. Magma grubuna taparım, hala. Keşke, Gevende'nin bütün parçaları buna benzer yapılarda olsa.
'Ağlaya Ağlaya', iki parçada ki postrock esintilerinin tavan yaptığı parça. Sözleri de olan parça, sanırım albümde dinleyeceğim en son parça. Kötü bir parça olduğu için değil, benim dinleyemediğim için. Zaten 2-3 gündür en az dinlediğim parça.
'Ters Okyanus', bir önceki parça gibi postrock esintilerinin olduğu ama tavan yapmadığı parça. Davulcuya rağmen, az biraz Rush müziği hissetmiyor değilim. Postrock'a benzer bir müzik olmuş diyemem. 'Ters Okyanus' parçası blues balad'larına benzer güzel bir son'a da sahip.
'Domino', önceki parçaların hareketsizliğini bir anda unutturuyor. King Crimson'dan Robert Fripp etkisi, parça başladıktan saniyeler sonra kendisini hissettirmeye başlıyor. 'Red' albümünde ki Robert Fripp gitarını mı duyuyorum derken, gereksiz vokal giriyor. Kusura kalmasın Gevende grubu ama sevemedim o vokal girişini. Ve devamında ki sözleri. Benim için böyle bir parça söz olmadan çok daha güzel olacaktı.
'Vertigo', ilk dinlediğimde 'Oha' dedirten, kendimden geçiren parça. King Crimson'ın müziğine mi öykünmüşler, yoksa 2000 sonrasının favori gruplarımdan olan IZZ grubuna mı öykünmişler, bilemedim. Parçanın güzelliği bana 10 yıl önce IZZ grubunun 'Star Evil Gnoma Su' adlı parçasını anımsattı.
Benim için bu albümü en çok sevdiren parça ve sanırım bu parçayla albümü anımsayacağım her zaman.
'Kırınardı' albümü bu yıl için anımsayacağım en iyi albümlerden birisi olmuş durumda. Dediğim gibi böyle bir albümü herkese söylemeyin ki, ayağa düşmesin.
1. Omelas (4.34)
2. Tophane'de Güneşli Günler (5.34)
3. Sessiz Gibi Bir Yer (5.33)
4. Kırınardı (3.43)
5. Saroyan (3.35)
6. Ağlaya Ağlaya (4.33)
7. Ters Okyanus (5.18)
8. Domino (3.02)
9. Vertigo (3.42)
Süre : 39.34
Ahmet Kenan Bilgiç / Vokal, Gitar, Efektler
Gökçe Gürçay / Davul, Perküsyon
Okan Kaya / Bas Gitar, Synth Bas, Geri Vokal
Ömer Öztüyen / Keman
Serkan Emre Çiftçi / Trompet, Synth (ses düzenleyici), Geri Vokal
Konuklar
Barış Ertürk / Bariton & Tenor Saksafon
Erkan Çavdaroğlu / Keman
Çağlar Haznedaroğlu / Keman
Erman İmayhan / Cello
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.