Bu Blogda Ara

18 Ocak 2021 Pazartesi

Blue Oyster Cult - Blue Oyster Cult 1972



1804 yılında Amerika’da özel yetenekleri olan bir çocuk doğar. Adı Imaginos’dur. Küçük yaşlardan itibaren Imaginos, kendinde olan bu yetenekleri bir bir keşfetmeye başlar. Geleceğinden ve geçmişinden habersizdir ancak bir süre sonra zamanda değişiklikler yapabileceğinin de bilincine varır. Ergenliğini atlatıp 20’li yaşlarının ortalarında iken içinde dünyayı gezip dolaşma tutkusu ile yanıp tutuşmaya başlar. 


İlk önce yaşadığı yerden Teksas’a kadar gider. Oraya vardığında ise Meksika’ya gitmesi gerektiğinin hayallerini görmeye başlar. Yucatan’a giden bir geminin mürettabatına katılır. Meksika körfezinden geçerken gemi fırtınaya yakalanır ve batar. Mürettabatının bir kısmı ölür, kurtulanlar ise onu yalnız başına bırakıp kaçarlar. Uyandığında kendini bir istiridye yatağının içinde bulur. Daha önceleri gördüğü hayallerden, duyduğu seslerden daha güçlü sesler duymaya başlar. Konuşanlar O’na onun gerçek doğasını açıklar. Bu dünyadan olmadığını, kendilerinden olduğunu, tüm yaşadıklarının daha önceden planlandığını anlatırlar ve ona iki seçenek sunarlar. Ya bu yaşadığı hayata devam edecek ve bir ölümlü gibi zamanı gelince ölecektir yada onlara; onların Mavi İstiridye tarikatına (Blue Oyster Cult) katılacaktır. Imaginos tekliflerini kabul eder ve yeni adını alır. Destinova; Ebedi Işık.


İstiridye kabuklarının üzerinde kendi varlığının yıldızlardan geldiğine ve oraya ait olduğuna ait farkına varır ve astromi(Astronomy)’yi keşfeder. 


Sandy Pearlman; şair, şarkı sözü yazarı, rock müzik eleştirmeni, menajer, yapımcı, müzik direktörü. Daha çok Blue Oyster Cult grubunun isim babası olarak bilinen Sandy Pearlman, B.O.C. haricinde Black Sabbath(grubun menajerliğini yapmıştır), The Clash, Pavlov Dog’s, The Dictators gibi gruplarla birlikte de çalışan bir isim. EMI’nin kuruluşunda bulunan ve bir süre başkan yardımcılığını yapan da bir kişi. (Patti Smith’e rock müzik yapması gerektiğini söyleyen de Sandy Pearlman)


Sandy Pearlman, 1960’larda Soft White Underbelly grubuyla tanışır ve arkadaşlık kurar. Yazdığı bilim kurgu hikayelerinden etkilenen grup, adını bir süre sonra Blue Oyster Cult (dünya tarihine yön vermek isteyen bir grup uzaylının tarikatı) olarak değiştirir.

Blue Oyster Cult deyince heavy metal’den bahsetmemek de olmaz. Progresif Rock’ın üvey çocuğu Heavy Metal. 

Heavy metal yada metal müzik, özellikle kendi hayranları tarafından özel bir yere sahiptir ve hayranları ona özel olarak özen gösterirler. Ancak uzun yıllar bilinenin aksine heavy metal, İngiltere’de ortaya çıkan işçi sınıfı hareketinin müziği değildir. Heavy metal, 1960’ların başlarında yazılmış bir bilim kurgu  kitabında (William S. Burroughs adlı yazarın Uranian Willy ‘The Heavy Metal Kid’ kitabı) geçen bir karakterdir. İlk kez 1970 yılında Rolling Stones dergisinde Heavy Metal eleştiri olarak kullanılır. Bu tarihten iki yıl önce Steppenwolf ‘Born to Be Wild’ adlı parçada heavy metal sözlerini kullanır ancak bu kullanım müziğin tarifinden çok parçada geçen gökyüzünün rengini betimlemek amacıyladır. Rolling Stones dergisinde terim olarak kullanılmış olsa da uzun yıllar dinleyiciler ve eleştirmenlerce heavy metal sözünün nereden çıktığı düşünülmez yada üzerine yazılıp, çizilmez. 


Aynı zamanda bir müzik eleştirmeni de olan Sandy Pearlman, heavy metal sözünü ilk kendisi bulduğunu söyler. Bu gerçeği yansıtmaz ancak heavy metal sözünü bir müzik kavramı haline getirenin Sandy Pearlman olduğu rahatlıkla söylenebilir. 


2016 yılının haziran ayında gözlerine kapayana kadar entelektüelliğini zinde tutmaya çalışarak dünya gündemini takip edip üzerinde düşünen, konuşan ve yazan Sandy Pearlman’ın rock müzikteki ilk deneyimi adını verdiği Blue Oyster Cult grubu ile başlar. Yazının başında geçen hikaye 1988 yılında yayımlanan ‘Imaginos’ adlı albümün ana konusudur. Uzun yıllar grubun adı sadece bir bilim kurgu hikayesinde geçiyor diye bilinir. Bir nevi final albümü olarak da bilinen ‘Imaginos’ ile grubun müziği ve felsefesi hakkında daha net bir fikre sahip olunur. 

İlk çıkan albümlerine gelirsek; (Grubun felsefesini ve albümde anlattıklarını göz ardı ederek)

60’ların sonları 70’lerin başlarında henüz rock müzik türlere doğru dürüst ayrılmamış, kategorize dahi edilmemiştir. Bu dönemde müzik yapan grupların bir çoğu benzer şekilde en çok ilham aldıkları müzik türü olan blues ile ilgiliydiler. Blue Oyster Cult’un bu ilk albümü ‘Blue Oyster Cult’ de ağır bir şekilde blues müziğin etkisi altındadır. Aynı çağdaşları Deep Purple, Led Zeppelin, Black Sabbath gibi. Daha sonraları ise her grup kendi müziğini geliştirdi ve hepsi birer rock efsanesi oldular. . 

Albüm ağır bir şekilde blues’un etkisi altında gözüküyor diyorsak da, 70 öncesi saykodelik dönemden de etkileri göz ardı edemeyiz. ‘She's as Beautiful as a Foot’, ‘Workshop of Telescopes’ gibi parçalarla kendimizi 60’ların yanıp sönen ışıkları altında bulabiliyoruz. 


Blue Oyster Cult müziğine başlamak yada grubun müziğini öğrenmek için ideal bir albüm olmasa da, Metallica’nın da büyük bir hayranı olduğu Blue Oyster Cult’un bu ilk albümü rock müziğin efsaneleştiği zamanları anımsatacakların başlarında geliyor. 



01. Transmaniacon MC (3:21) 

02. I'm On The Lamb But I Ain't No Sheep (3:10) 

03. Then Came The Last Days Of May (3:31) 

04. Stairway To The Stars (3:43) 

05. Before The Kiss, A Redcap (4:59) 

06. Screams (3:10) 

07. She's As Beautiful As A Foot (2:58) 

08. Cities On Flame With Rock And Roll (4:03) 

09. Workshop Of The Telescopes (4:01) 

10. Redeemed (4:01)  

Süre: 36:57


- Eric Bloom / Vokal, Gitar, Klavyeler 

- Donald "Buck Dharma" Roeser / Solo Gitar, Vokal 

- Allen Lanier / Ritim Gitar, Klavyeler 

- Joseph Bouchard / Bas Gitar, Vokal 

- Albert Bouchard / Davul, Vokal