Bu Blogda Ara

22 Kasım 2018 Perşembe

Beggar's Opera - Pathfinder 1972


Geçen yılın en iyi albümlerinden biri, bir çok prog takipçisinin hem fikir olduğu Wobbler'in son albümü 'From Silence To Somewhere' idi. Bir yıl önce son bir yılda çıkan albümleri bulup dinledikten sonra kendime göre iyi albümlerini yazarken Wobbler'in o son albümünü de yazmıştım. Aynı dönem karşıma bir grup daha çıkmıştı. Tusmorke adındaki bu grup yıl içinde iki albüm birden çıkarmıştı.

Yeni yılda ise yeni çıkan albümler üzerinde çok fazla durmadım. Yazın ortasında Tusmorke'nin yeni bir albümü daha çıktı. Geçen yıldan bildiğim için grubu hemen albümü bulup dinlemeye başladım. Bir süre sonra farkına vardım ki, nisan ayında Beggars Opera'nın bir albümü yazarken dikkatimi çeken klavye kullanımlarıydı ve çok benzer şekilde Tusmorke'nin albümünde bu klavye kullanımının olduğunu farkettim. Grup üyelerinin adlarına bakınca, klavye çalanın aynı zamanda Wobbler grubunun kurucusu ve klavyecisi olduğunu gördüm. Sonrasında hem Tusmorke'nin eski albümlerini hem de Wobbler'in albümlerini tekrar, özellikle klavye kullanımına dikkat ederek dinlemeye başladım.

Şimdi tamamen her iki grupta da klavye ve bilimum tuşlu çalgıları çalan Lars Fredrik Froislie'nin etkilendiklerinin başında Beggars Opera'nın klavyecisi Alan Park olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Beggars Opera ve Tusmorke-Wobbler arasındaki en güzel bağlantı, Beggars Opera'nın 'Time Machine' adlı parçasıdır. Belki de benzerlik kurmam yada bulmam tamamen tesadüftir.

Beggars Opera'yı bir önceki Novalis yazımda bahsettiğim bundan 12-13 yıl önce forumunu takip ettiğim Pinkfloydturk.net'de tanımıştım. Aynı yazıda dediğim gibi o dönem internet üzerinde albüm bulup dinlemek bir hayli zordu. O yüzden Beggars Opera'nında yanılmıyorsam ilk iki albümü ulaşılabilir durumdaydı. Doğaldır ki 'Time Machine' parçasını o zaman, şimdi olduğu gibi, şarap bira içerken zevkle dinliyordum. Aradan onca zaman geçtikten sonra şimdi düşününce o dönem dikkate aldığım bir çok grubu Beggars Opera'yı tercih ederek haksızlık etmişim.

Beggars Opera, Dilenci operası, 18. yüzyıldan kalma bir müzikalin adı. 1969 yılında iki iskoç müzisyen tarafından kurulduktan bir süre sonra kadro 5 kişiye ulaşır ve bir süre dönenim popüler müziklerinden olan beat müziği yaparlar. 1970 yılında ise ilk albümlerini çıkartırlar. Hem konserler hem de  her yıl çıkartılan albümlerle 1976 yılına kadar grup olarak müzik yapmaya devam ederler.

1972 yılında çıkan 'Pathfinder' albümleri de ilk iki albümünde olduğu gibi, beat-saykodelik temel üzerine kuruludur. Yukarıda bahsettiğim grubun en öne çıkan enstrümanı yada sesi, klavyelerdir. Neredeyse her saniyede tuşlu çalgılardan herhangi birisini rahatlıkla duyabilirsiniz. Muhtemeldir ki, Beggars Opera'da dönemin bir çok grubu gibi diğer grupları dinleyerek kendi müziklerini oluşturdular. Ve doğaldır ki aynı dönemin bazı gruplarının müziklerine benzer yanları var. Örneğin King Crimson, Moody Blues, Jethro Tull gibi.  'From Shark to Haggis' parçasında elektrik gitar kullanımı King Crimson'dan Robert Fripp'in gitar kullanımına benziyor. Aynı parçada britanya folk müzik öğelerinin olması da Jethro Tull anımsatmıyor değil. Aynısı albümün açılış parçası 'Hobo' da da gözüküyor.

Albümün en dikkat çekici parçası kuşkusuz 'The Witch'. Karmaşık armonik yapısı, iki enstrümanın, elektrik gitar ve org, kısa aralarla solo olarak çalınması da parçayı daha da ilgi çekici hale getiriyor. Bu parçada saykodelik müziğin, Moody Blues gibi, nasıl yaratıcı olarak progresif'in içine ustalıkla yerleştirildiğini, dikkat ederseniz kolaylıkla farkedersiniz.

Albümden bir parçaya daha dikkat çekmek isterim. 'Stretcher' parçasında grubun kurucusu Rick Gardiner'in elektrik gitar solosunun 15-20 yıl sonrası rock müziğine nasıl temel oluşturduğunu farkedersiniz. Aynı gitar kullanımı ve neredeyse atmosferi aynı şekilde 80'lerin sonu ve 90'ların başlarında özellikle Satriani tarafından bir çok parça için kullanıldı.

Beggars Opera belki progresif rock'ın öncü gruplarından birisi olarak görülmüyor ama her progresif rock dinleyicileri tarafından bilinmesi gereken bir grup. 'Pathfinder' albümü de bilinmesi gereken grubun bilinmesi gereken albümlerinden birisi.

1. Hobo (4.40)
2. MacArthur Park (8.20)
3. The Witch (5.26)
4. Pathfinder (3.44)
5. From Shark to Haggis (6.38)
6. Stretcher (4.50)
7. Madame Doubtfire (4.15)

Süre : 37.53

Martin Griffiths / Vokal
Alan Park / Klavyeler
Rick Gardiner / Elektrik Gitar, Vokal
Gordon Sellar / Akustik Gitar, Bas Gitar, Vokal
Ray Wilson / Davul

19 Kasım 2018 Pazartesi

Novalis - Brandung 1977



2 ay önce, Eylül başında, Novalis'in 1977'deki konser kayıtlarını içeren albümünü yazmaya başlamam Facebook'ta bir arkadaşın paylaşımı yüzünden oldu. Paylaşılan albüm 'Brandung' idi. Ama Brundung albümünü değil de o an konzert albümünü yazmaya karar verdim. Çünkü ben de bir anısı vardı.

Konzert albümünü ilk dinlememin üzerinden sanırım 11 yıl geçti. 2005 yahut 2006 yıllarında o zaman varolan, şimdi sadece facebook grubu olarak devam eden, Pinkfloydtürk.net'in forum kısmında görüp dinlemiştim. O dönem youtube gibi kolay erişilebilir yerler olmadığı için albümleri bulmak bir hayli zordu. Çünkü henüz internete albümler yüklenmiyordu. 'Konzert' albümünü de 2007 sonlarında bulmuştum. Her sabah işe yürürken, işyeri eve çok yakındı, mp3'de açar 'Konzert' albümünü dinlerdim. O dönem öyle bir etki bırakmıştı ki ben de, yine o dönem dinlediğim Camel'e bile tercih eder olmuştum. Gerçi Camel'i de sonradan youtube iyice yaygınlaşmaya başlayınca sevmeye başlamıştım. Şuan karşılaştırma yapsam Novalis'i 10 yıl önce olduğu gibi tercih ederim.

Novalis'in ilk 4-5 albümü gerçekten benim için özel bir yere sahip. Sanırım Novalis'in bu ilk dönemi parçaların karmaşık yapıları ve doğaçlamaların fazla olması nedeniyledir. Son albümü olarak belirtebileceğim de 1977'de ki 'Konzert' albümüdür. Sonraki albümlerde ise Novalis'in müziğinde ciddi bir değişim olacak, grup daha melodik ve sade parçalar yazacaklardır.

1977'deki 'Konzert' albümü, benim için olduğu gibi bir çok dinleyicinin de farkedeceği gibi, grubun ilk döneminin sonu olurken, ikinci dönemin başlangıcı ise aynı yıl çıkan 'Brandung', yani bu albümdür.


'Brandung', Novalis'in senfonik atmosferinin yerini daha melodik ve daha anlaşılır bir atmosfere bıraktığı bir albümdür. Bırakın progresif rock'ı, rock'dan anlamayan birine dahi bu albümü dinletseniz, albümün kesinlikle 70'lere ait olduğunu söyleyecektir. Bu durum, albümü kötü bir albüm yapmaz elbette ama 70'lerin progresif rock gruplarının oluşturduğu atmosferler göz önüne alındığında, Novalis müzikte biraz daha kolaycılığa kaçmıştır. Ama bu yanlış yada hatalı bir durum değildir. Bundan önceki albümlerinde olduğu gibi kendilerinin oluşturduğu müzikal atmosferlerde, 'Brandung' albümüyle başlayan bir şekilde kendi müziklerini yapmışlardır.

Novalis, 'Brandung' albümüyle kendi müziğinin bir nevi tanımını yaparken, pop'a kaçmamış, yine rock ve yaratıcılık anlamında ki progresif'in içinde olmuştur. Bundan sonraki albümlerinde de aynı çizgisini devam ettirmiştir.

Albüm ise, dediğim gibi Novalis'in ilk dönemi ile ikinci döneminin tam ortasında, geçiş albümü niteliğinde bir albüm. Önceki albümlerinde varolan egzotik-senfonik atmosfer yerine melodik-kolay anlaşılır bir albüm. Bazı parçalarda dönemin saykodelik rock'ından bazı izler de görebilirsiniz, 'Astralis' parçasında olduğu gibi.

Albümde uzun parça olarak yer alan 17 dakikalık 'Sonnenwende' hakkında bir şeyler söylemek gerek. 4 bölümden oluşan bir hayli de senfonik öğeler taşıyan parça, aynı dönemin bir başka Alman grubu Grobschnitt'in 'Rockmoppel's Land' albümünü anımsatıyor. Aynı ülkeden çıkma ve benzer müzikal eğitim ve eğilimlerin olduğu düşünülürse bu çok da garimsenmiyor. Ancak 4 bölümün her biri bir diğeriyle yapı olarak çok farklı olduğu için, parçayı bir bütün olarak göremiyorum. Novalis'in yaptığı sanırım son uzun parça, sonraki albümlerinde bu konuda diretmediler. 10 yıl öncesinin bilgisinden bu kadar anımsıyorum, belki de yapmışlardır. Kontrol etmek gerek.

Novalis, benim 10 küsür yıl önce progresif rock'ı, bilinçli olarak, ilk dinlemeye başladığım zamanların başucu gruplarından biriydi. Grobchnitt, Le Orme, PFM, Eloy, Amon Düül II, Curved Air gibi gruplarla birlikte. 'Brandurg' albümünü Novalis'in o ilk dönemin muhteşem albümlerinin arasına koyamasam da, gruba olan sevgim ve saygımdan dolayı her albümü gibi özel bir yere sahip.

Novalis'i ilk dinliyorsanız, bu albümü pas geçip, 'Konzert' albümünü yada 1977 yılı öncesi albümlerini dinleyin. Eğer Novalis'i daha önceden benim gibi dinlediyseniz, bu albümde o kadar kötü bir albüm değil. 

1. Irgendwo, Irgendwahn (4.35)
2. Wenn nicht mehr zahlen und figuren (3.03)
3. Astralis (8.50)
4. Sonnenwende (16.56)
a. Brandung (3.42)
b. Feuer bricht in die Zeit (3.56)
c. Sonnenfinsternis (3.30)
d. Dammerung (5.48)

Süre : 33.24

Fred Mühlböck / Vokal, Akustik Gitar, Flüt
Detlef Job/ Elektrik Gitar, Vokal
Lutz Rahn / Hammond, Klavnet, PPG Synth(ses düzenleyicisi), Mellotron, Grand Piyano
Heino Schünzel / Bas Gitar, Vokal
Hartwig Biereichel / Davul, Perküsyon

11 Kasım 2018 Pazar

Perigeo - Azimut 1972




Perigeo, klasik italyan progresif rock gruplarından bir hayli bir müzikal atmosferi olan bir grup. İlk dinlediğimde, ve dinlediğinizde, italyan gruplarından ziyade 60'ların caz gruplarına benzediğini göreceksiniz. Return to Forever, Weather Report gibi grupların ilk albümlerine olan benzerliği şaşırtmasın çünkü her iki grup gibi Perigeo'da 60'ların özellikle Miles Davis müziğinden esinlenerek albümler yaptılar.

1971 yılında biraraya gelen grup henüz ortada italyan progresif rock denen bir atmosfer olmadığı için dinledikleri ve takip ettikleri caz müziğine yoğunlaşırlar. Yaptıkları müziğe olumlu tepkilere alınca aynı yıl albümleri olmadan Avrupa'nın bir çok ülkesinde konserlere davet edilirler. 1972 yılında da bu ilk albümleri 'Azimut' u çıkartırlar.

1971'deki verdikleri konserler ve 1972'deki çıkardıkları ilk albüm, aynı dönemin Weather Report grubunun müziğiyle neredeyse tamamen aynıdır. Her ikisi de 60'lardan kalma caz anlayışıyla ilk müziklerini ve albümlerini yaparlar. Bir kaç yıl sonra da Perigeo, İngiltere'nin en önemli caz gruplarından Soft Machine ile ortak konserlere çıkarlar.

'Azimut', klasik caz-füzyon albümlerinden doğal olarak farklı. Temel aldıkları müzik ve gruplar yukarıda da dediğim gibi 60'ların sonu rock, avantgard müzikler değil; 1960'ların klasik caz'ıdır. Bunda tabi sadece dinledikleri yada takip ettikleri müzik ve grupların etkisinin dışında grubu kuran ve liderliğini yağa bas gitarist, Giovanni Tommaso'dur. Kendisi grubun kuruluşu öncesinde ABD'de bulunmuş ve bu süre içinde dönemin bir çok caz grubu ve müzisyenleriyle ilişkiye girmiştir. İtalya'ya döndüğünde de çok geçmeden grubu biraraya getirmiştir.

'Azimut' albüm olarak 70'ler başı caz-rock ve caz-füzyon'unu sevenler için kesinlikle dinlenilmesi ve unutulmaması gereken bir albüm. Aynı şekilde Perigeo'nun sonraki albümleri de dinlenilmesi ve bilinmesi gereken albümlerden.

Perigeo, bu albümden bir kaç yıl sonra İtalya'da ki caz-rock gruplarına istemeden de olsa benzemeye başlayacak. Daha enerjik, avantgard ve tempolu müzikler yapacaklar. Bu ilk albüm klasik italyan atmosferine benzemese de hem albümdeki parçaların kalitesi hem de müzisyenlerin üst düzey virtüözlüğü italyan diye bilinmese de caz-füzyon diye bilinecek.

İtalya'dan çıkma ama italyan progresif ve caz-rock'ına bir hayli uzak Perigeo'nun ilk albümü, ilk dinlediğimden beri, yaklaşık 3 ay önce, en az Weather Report yada Return To Forever kadar anımsayacağım.

1. Posto Di Non So Dove (6.18)
2. Grandangolo (8.25)
3. Aspettando Il Nuovo giorno (11.27)
4. Azimut (7.20)
5. Un Respiro (1.40)
6. 36° Parallelo (9.50)

Bruno Biriaco / Davul, Perküsyon
Franco D'Andrea / Akustik & Elektrik Piyano
Claudio Fasoli / Alto & Soprano Saksafon
Tony Sidney / Elektrik Gitar
Giovanni Tommaso / Vokal, Bas Gitar

5 Kasım 2018 Pazartesi

Dai Kaht - Dai Kaht 2017




Daha önce zeuhl müziğinin yaratıcı grubu Magma ve zeuhl müziğin önemli gruplarından Ruins (japonya) ile çalışan Atte Kemppainen öncülüğünde kurulmuş bir grup, Dai Kaht. Geçen yıl çıkardıkları ve grubun adını da aldığı ilk albüm, zeuhl müziği için başyapıt gözükmese de, bir kaç yıl sonra zeuhl müzik grupları arasında yer alacağı kesin.


Atte Kemppainen, Magma grubuna hem hayranlık hem de saygı duyması, onu Kobai dilini kullanmasına engel oluşturmuş. O'da bu saygı neticesinde farklı dillerden sözcükler toplayarak albümdeki sözleri oluşturmuş. Şuan için oluşturulan bu dilin bir adı yok.

Albüme adını veren Dai Kaht; Atte'nin oluşturduğu yapay dilde great planet, mükemmel gezegen anlamına gelir. Albümün konusu ise; yeni bir dünya bulan insanoğlunun, oraya ulaşmaya çalışırken, uzay gemisindeki ilişkileri üzerine kurulu. 

Gbyybkaggör, Addurrenn, Kadett Mozami adlarında 3 karakter Doover Üouh (dünya 5) adlı uzay gemisinde yol alırken aralarında oluşan iletişim, felsefik olarak konu edilir. Ben merkezci Gbyybkaggör, felsefe ve içsel olarak olgunlaşmış bir nevi aziz konumundaki Addurrenn ve her iki taraftan yana olmayan, olaylara nötr bakan Kadett Mozami.

Albüm konu itibariyle Magma'nın izinden gidiyor. Hem konsept (bütünlüklü) bir albüm olması hem de avantgard atmosferi albümün müzikal yapısını Zeuhl'e tamamıyla sokuyor.

Albümü ilk dinlediğimde çok beğenmiştim ve aslında beğenmeye de devam ediyorum (Beğenmesem zaten yazmazdım).

Ancak tekrar tekrar dinledikçe, 2000 yılında Magma'nın çıkardığı K.A. albümüne benzetmeye başladım. Magma, K.A. albümünde yeni çıkan rock ve pop türlerini de içine alacak şekilde ortaya bir albüm çıkarmışlardı. Dai Kaht grubu da benzer bir şekilde bu albümü oluşturmuş. Şamanik, arabik, uzakdoğu sesleri günümüz rock ve pop müzik atmosferine sokularak albüm oluşturulmuş.

Kimi yerlerde punk, folk, ağır saykodelik ve hatta 60'ların acid rock'ı da rahatlıkla görülebiliniyor. Parçalar o kadar özgün ki, herhangi bir parçayı herhangi bir rock yada pop müzik şablonuna sokamıyorsunuz. Atte, yapmak istediğini tamamen gerçekleştirmişe benziyor. 

2017, yani geçen yıl en sevdiğim, beğendiğim albümler diye 30 küsür albümlük bir liste hazırlamıştım, ve bu Dai Kaht'ın da yeri vardı. Blog üzerinde yayınlamadım çünkü her albüm için kısa ve öz bazı şeyler yazmak istemiştim. Daha sonra da çalıştığım işin vermiş olduğu bazı sorunlar yüzünden o listeyi bir türlü bitiremedim.

Umarım bir hayli geç de olsa yakın zamanda bitireceğim.

Dai Kaht içinse; yukarıda yazdığım grup ve albüm ile ilgili bilgileri Atte'nin verdiği bir röportajdan öğrenmiştim. 2013 yılında böyle bir grup kuran ve Zeuhl tarzı müzik yapmaya karar veren ve kendi imkanlarıyla bu albümü çıkaran Atte, ikinci albümü de çıkarma isteğinde. Bu sefer, yani ikinci albümde kadroya kalabalıklaştırma düşüncesinde. Özellikle vokalleri çoğaltma üzerine.

Umarım isteğini gerçekleştirir, hatta piyano ve üflemeli çalgıları çalan birilerini bulur da, Zeuhl müziğin keyfini doruklarda yaşarız.

1. Karaouh (4.27)
2. Wakü (3.32)
3. Helvet Sttröi (3.01)
4. Gbyybkaggör (5.00)
5. Addurrenn (3.57)
6. Kadett Mozami (7.50)
7. Advent (5.56)
8. Doover Üouh (7.27)

Süre : 41.10

Atte Kemppainen / Vokal, Bas Gitar
Osmo Saairen / Davul, Vokal
Ville Sirviö / Elektrik Gitar
Tommi Routsalainen / Ritim Gitar